Tayy-ı mekân ve Bast-ı zaman

tayyı mekan“Denizlerde vukua gelen medd ü cezir gibi, evliya arasında da bast-ı zaman, tayy-ı mekân mes’elesi şöhret bulmuştur.” Mesnevî-i Nuriye’de geçen bu ifadelerdeki zaman ve mekânın tayyedilmesi hakikatlerini nasıl anlamalıyız?
Tayy-ı Mekân, mekânın kayıtlarını aşmak,  anlamına gelmektedir. Dinî literatürlerdeki mânâsı ise velilik makamına ermiş bir kimsenin aynı anda birkaç muhtelif yerde bulunmasıdır.

Bast-ı Zaman ise,  zamanın ve kayıtlarının ortadan kalkması ve zamanın genişlemesi anlamındadır. Istılahta ise; uzun zaman gerektiren işleri çok kısa bir zamanda görmek ve yaşamak mânâsındadır. Mesela evliyaullah içinde bir dakika zarfında Kur’ân-ı Kerim’i hatmeden zatlar olmuştur. Bir günde yapılacak işi bir saatte yapan veliler bulunmaktadır.

Peygamber efendimizin birkaç dakika zarfında yaşamış olduğu Miraç hadisesi hem tayy-ı mekâna hem de bast-ı zamana en büyük ve en güzel misaldir.

Biz de hayal melekesi ile arzımızla arasında yüzlerce ışık yılı mesafesi olan yıldızlara seyahat edebiliyoruz. Veya akıl aleti ile ahiret alemlerini tayahhül edip temaşa edebiliyoruz. Rüya ile de ruhen misal alemine yolculuk  yapabiliyoruz.

Mesnevî-i Nuriye’de bu kavramlar birkaç misalle ispat edilmektedir Şöyle ki:

“Rüyada bir saat zarfında bir senenin geçtiğini ve pek çok işler görüldüğünü görüyorsun. Eğer o saatte o işlere bedel Kur’an okumuş olsa idin birkaç hatim okumuş olurdun. Bu hâlet, evliya için hâlet-i yakazada inkişaf eder. Mesele ruhun dairesine yaklaşır. Ruh zaten zaman ile mukayyet değildir. Ruhu cismâniyetine galip olan evliyanın işleri, fiilleri, sürat-i ruh mîzanıyla cereyan eder.”

Cenab-ı Hak mevcudatı hüküm ve işleyişleri farklı olan, iç içe girift daireler halinde yaratmıştır. İnsan da kâinatın misal-i musağğarı olması cihetiyle akıl, kalb, ruh gibi mütefavit daireleriyle yaratılmıştır. Her birinin vazife ve işleyişi farklıdır.  Mesela saati düşünelim saliseleri, saniyeleri, saatleri, günleri sayan daireleri birbiri içinde, birbirine benzeyen fakat süratleri farklı olan dairelerden oluşmaktadır. Bunun gibi insanda da cisminin derece-i hayatı bulunduğu gün ve saatte kaim iken; kalbi geçmiş ve gelecek günlerle irtibat halindedir. Ruh ise hazır günden seneler evveline veya sonrasına bakan büyük bir hayat dairesine sahiptir. (Lem’alar)

Nitekim ruhun derece-i hayatına girildiğinde ruhun süratiyle zaman genişleyebilmekte ve mekân tayyedilebilmektedir. Manen terakkî edenlerde gerçekleşebilen bu hal, ilim ve fen dahilinde de teknolojik anlamda gelişmekle de kısmen mümkün hale gelebilmektedir. Henüz asrımız insanı bu hakikate madden çok yaklaşamasa da sosyal medya unsurları ile görüntü ve ses nakli gibi teknik başarılarıyla cüzî de olsa yol kat etmiştir.

Şeyma TÜRKAN

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.


*