Miraç’da ışık hızı aşıldı mı?

Fizikte insanın günlük hayatını ilgilendiren “Hız” diye mühim bir kural vardır.
Hız hareket tarzımız ile yaşadığımız mekânı ve zamanı doğrudan ilgilendiren bir kavramdır. İnsan ömrü boyunca o mekândan bu mekâna, belli zaman dilimlerinde ve farklı hızlarda hareket eder durur. Bu sebeple bazıları hayatı hareket olarak tanımlamışlardır. Hız, katedilen mesafe, yani alınan yol ve zaman kavramları birbirine çok sıkı bir bağ ile bağlıdır. Zira hız, yolun zamana bölümü olarak tanımlanır.

Bir vasıtanız var ve bir şehre gitmek istiyorsunuz. Yüz kilometre yolu bir saate kat ettiniz. İşte sizin hızınız saatte yüz kilometre olur. Hız kullandığınız vasıtaya göre değişiklik arz eder. Meselâ hiç vasıtanız yok ve yürüyor iseniz, saatte ortalama 4 km ile 5 km arasında yol alırsınız. Risale-i Nur’da ifade edilen “yirmi beş bin sene” gibi süre kavramları hep insan yürüyüşü mesafesi ile kıyaslanmıştır. İşte bir insan ortalama bir yürüme hızı ile saatte beş kilometre yol alırken, aynı zamanda bir otomobil ile hareket eden kişi saatte yüz kilometre yol alabilir. Yine aynı zamanda uçak ile seyahat eden ise bin kilometre bir mesafeyi aynı saatte kat edebilir. Demek ki şu dünya şartlarında bile aynı saatte farklı hızlar ile farklı durumlar ortaya çıkabiliyor.

Bu gün bilim dünyası en büyük hız olarak ışık hızını kabul ediyor. Bu da saniyede üç yüz bin kilometre demektir. Şayet bir vasıtanız olsa ve ışık hızında hareket edebilse idi, bir saniyede dünya çevresini 7.5 kez dolaşırdınız. Dünyadan aya bir saniyeden az bir zamanda, güneşe ise yaklaşık sekiz dakikada gitmeniz mümkün olurdu. İşte hız değişimine göre mesafe değişimi de bu tarzda olmaktadır.

Peki, ışıktan hızlı hareket eden bir vasıtamız olsa ne olurdu? Nasıl bir mesafe kat ederdik?

Elbette ki göz açıp kapayıncaya kadar aya gidebilir, güneşe seyahat edebilirdik. Hatta yine zaman olmadan bir galaksiden diğerine sıçrayabilir, yine göz açıp kapayıncaya kadar 149 milyar ışık yılı çapında olan şu koca kâinatı bir uçtan bir uca kat edebilirdik. Çünkü o zaman ışıktan daha hızlı hareket ediyor olacaktık.

Peki ışıktan daha hızlı hareket etmek mümkün mü? Bu konuda misaller var mı?

Bu ve benzeri suallere bilim dünyası olumlu cevap vermiyor. Işık hızını çıkılabilecek en büyük hız olarak tanımlıyor. Hatta, “bir cismi ışık hızına çıkarmak için sonsuz bir enerji gerekir” diye ilginç bir hüküm veriyor. Ancak Risale-i Nur’a baktığımız zaman ışık hızının aşılabileceği net olarak gözüküyor. Işıktan daha yüksek bir hızda hareket edilebileceğinin mümkün olduğu ifade ediliyor. Allah’ın farklı hareket tarzları ve farklı sür’atler yarattığına dikkat çekiliyor. Bu konuda Nurlarda bir çok tanım tabir bulmak mümkün. Bilhassa Mi’rac Risalesinde geçen tabirler çok açık ve net.

İşte o ifadelerden birisi:

“Biz de deriz ki: Sâni-i Zülcelâlin san’atında, harekât nihayet derecede muhteliftir. Meselâ, savtın sür’atiyle ziya, elektrik, ruh, hayal sür’atleri ne kadar mütefavit olduğu malûm.” (Sözler, s. 776)

İfadede geçen ses, ışık ve elektrik hızları bildiğimiz hızlardır. Ruh ve hayal hızları ise ışıktan çok daha yüksek olan ışık ötesi hızları tanımlıyor. Bu hızın nasıl ve ne kadar olduğuna dair ise bu tabirin devamında ilginç bir saat örneği veriliyor.

“İnsanın hareketinden, güllenin hareketinden, savttan, ziyadan, elektrikten, ruhtan, hayalden tezahür eden sür’at-i harekâtta bir mikyas olmak için şöyle bir saat farz ediyoruz ki: O saatte on iğne var. Birisi saatleri gösterir. Biri de, ondan altmış defa daha geniş bir dairede dakikayı sayar. Birisi altmış defa daha geniş bir daire içinde saniyeleri, diğeri yine altmış defa daha geniş bir dairede sâliseleri, ve hâkezâ râbiaları, hâmiseleri, sâdise, sâbia, sâmine, tâsia, tâ âşireleri sayacak gayet muntazam, azîm bir dairede birer ibre farz ediyoruz. Faraza, saati sayan ibrenin dairesi küçük saatimiz kadar olsa, her halde âşireleri sayan ibrenin dairesi arzın medar-ı senevîsi kadar, belki daha fazla olmak lâzım gelir.” (Sözler, s. 776)

Bu ifade bize ışık hızı üstündeki hızın derecesi hakkında basit bir hesap yapma imkânı veriyor. Bu saat misalinde başlangıç noktası ve hızı insan hareketi olarak alındığı zaman şöyle bir hesap ortaya çıkıyor. İnsanın hızı ortalama 1 metre / saniye alınırsa; dakika ibresi 1x 60, saat ibresi 1x60x60 ve nihayetinde aşire ibresi ise 1×60^9 olur. Yani altmış sayısını 9 kez bir biri ile çarparsınız. İşte böyle bir hıza erişmiş olursunuz. Demek ki, “ İnsanın hareketinden, güllenin hareketinden, savttan, ziyadan, elektrikten, ruhtan, hayalden tezahür eden sür’at-i harekâtta bir mikyas olmak için şöyle bir saat farz ediyoruz ki…” ifadesindeki ruh ve hayal hızları doğrudan ışık hızı üstündeki bir hıza işaret ediyor.

Bu hızın en güzel misali ise Mi’rac hadisesidir. İşte Resul-u Ekrem Aleyhisselâtüvesselâm “Lâtif cismi, uruçta sür’atli olan ulvî ruhuna tâbi olmuş, ruh sür’atinde hareketi” ile şu kâinatı ve arkasındaki âhiret âlemlerini ışık hızının üstünde bir hızla dolaşmış, seyretmiş ve kâinatın bütün bilgisine sahip olarak dünyaya geri dönmüş ve ümmetine bildirmiş. “İşte, bir saatte meşhudatımız, bir saatin saati sayan ibresine binen zîşuur şahsın meşhudatı kadar olduğu ve hakikat-i ömrü de o kadar olduğu halde; âşire ibresine binen şahıs gibi, aynı zamanda, o muayyen saatte, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, burak-ı tevfik-i İlâhîye biner, berk gibi bütün daire-i mümkinatı kat’ edip, acaib-i mülk ve melekûtu görüp, daire-i vücub noktasına çıkıp, sohbete müşerref olup, rüyet-i cemâl-i İlâhîye mazhar olarak, fermanı alıp vazifesine dönebilir ve dönmüş ve öyledir.” (Sözler, s. 776)

İfadede geçen burak ve berk tabirleri de çok dikkat çekicidir. Berk Arapçada şimşek demektir. Şimşek ise doğrudan ışığı ve ışık hızını tanımlar. Demek ki Peygamberimiz (asm) bu dünya şartlarında ışık hızına yakın bir hız ile hareket etmiştir. Zaten burak da berk kökünden gelen ve ışık hızına yakın bir hızla hareket eden vasıta anlamına gelir.

Yine Mi’rac hadisesinde Refref adlı bir binekten bahsedilir. İşte o vasıta ve bineğin hızı da ışık hızından daha fazla olan bir hızdır. Adeta yukarıdaki ifadede geçen “aşireye binen” şahsın hızına denk gelir şekilde ışıktan çok daha fazla bir hızdır. Demek ki Resul-u Ekrem Aleyhisselâtüvesselâm ışık hızından çok daha fazla bir hızla mülk ve melekût âlemlerini gezmiş, bütün kâinatın bütün detaylarını tam ve kesin bir bilgi ile öğrenmiş ve nihayetinde hayal ve ruh hızına ulaşarak geri Mekke’ye dönmüştür.

Mi’racda dikkat edilir ise geri dönüşte herhangi bir vasıtadan söz edilmez. Bu da Resul-u Ekrem Aleyhisselâtüvesselâmın dönüş yolunda artık hayal ve ruh sür’atine eriştiğini ifade eder. Çünkü hayal ve ruh sür’atinde sadece gideceğiniz yeri niyet etmeniz yeterlidir. Bu da kesin bilgiye bakar. Yani bildiğiniz bir mekâna gitmeyi hedef ve niyet etmeniz yeterlidir. Bütün mekânların ve bütün mülkün sahibi olan Allah sizi istediğiniz yere zamansız bir şekilde ulaştırabilir.

 

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.


*