Cevşen ve dua korona virüsten korur mu?

Kuran okumak, Cevşen duası, Risale-i Nur okumaları ve diğer dua çeşitleri bizleri hastalıklardan ve görünmez virüs belalarından ne derece koruyabilir? Bu gün dünyanın korona virüs gibi büyük bir bela ile karşı karşıya olması bu tür suallerin daha çok sorulmasına neden oluyor.

Gazeteci yazar Şemsettin Çakır bu ve benzeri suallere Yeni Asya’daki köşesinde şöyle cevap veriyor.

“Lokman Hekim bir hastayı normal su ve telkinle tedavi etmiştir. Bu tahkiki iman dersleri aynı zamanda birer telkindir.
“İlaçların en hayırlısı Kur’andır.” (İbn Maca 3501 Tib. 1941) diğer bir ifadeyle “Kur’ân’ın hepsi şifadir” denmiştir.

Demek pusulası olmayan gemiye hiçbir rüzgar fayda vermez.

Ruhi hastalıkların başlıca iki sebebi 1-Batil inanç 2- kötü ahlaktır ve Kur’ân-ı Kerim ise bütün ruhi hastalıkların ilacı ve şifa kaynağıdır. (Razi 1998.V1, 390) Yoksa onlar giderek fiziki ve uzvu hastalıklara dönüşürler.

Psikolojik hastalıklar, küfür, nifak, şirk, riya, kalp katılığı, kibir, suizan ve gıybet ve sefahat gibi sosyal felaketlerdir ki, tıbbın bunlara karşı hicbir tedbiri söz konusu bile değildir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle bu gibi meselelerde modern tıp tamamen “tüfeyli”dir. Bunlara değil ilaç vermek, teşhis koymaktan bile acizlerdir. Demek hakiki şifa kaynağı gerçekten Kur’andır.

Kur’an literatüründe her ahlaki zaaf bir hastalıktır ve bu da sâridir. İnsanların ekserisi hedef kitlesidir. Demek bilhassa günümüz insanı hastalıkları sadece patalojik olarak değerlendiremez, ayrıca bunların rıza ve tevekkül gibi çarelerini de bilmek insâniyet icabıdır. Çünkü  “Kim kadere iman ederse kederden kurtulur.” kaidesi  herkesi ilgilendirir. Yine bunlar için Kur’an; “O korunanlar… öfkelerini tutanlardır. İnsanları affederler. Allah da güzel davranışları sever.” (Ali İmran 134)

İyi ilişkilerin dinimizin emri olduğu da, âşıklar bir gerçektir ki  şu muhteşem ayetle de, te’yid edilmektedir. “Allah adaleti ve ihsanı, akrabaya iyiliği emreder. Fuhşu, münkeri ve bağyi men eder. İbret alasınız diye size öğüt verir.”(Nahl 90)

Modern psikoloji de, ruhi marazlarda başarısızdır. Zira Cenabı Hakk’ın “Haberiniz olsun kalpler ancak Allah’a imanla tatmin olur” meâlindeki ayetin gerçeğinden habersizdirler. Her sürenin başındaki rahman ve rahim sıfatlarının zikri de başlı başına bir terapidir.

Kur’an-i Kerim sadece akla değil kalbe de hitap ettiği için herkes aynı şekilde istifade edemez, belki  ihlaslı ve samimi dindarlar fayda görürken diğerlerinin aleyhine de olabilir. Zira bir hadisi şerif şöyledir.” Ümmetimin mahvı Kur’an ve sünnettendir”

Raziye göre, “bâtıl inançlar, kötü ahlak şiddetli hastalıklar gibi ruhun cevherini etkiler. Onların doktorları da peygamberlerdir ve Kur’an-ı Kerimi temaşaya vesile tefsirlerdir ve o tefsirler; melekuti alemi temaşaya mani bütün engellerden ruhu temizlerler.” (Razi 1998: V1. 268)

Bir kısım müfessirler Kur’ân-i Kerimin maddi hastalıklara da şifa olduğunu söylemişlerdir. (Nişâburi ty-1V 379 Alışı 144. Yazır 1979 v 3195)

Buna tedavi de dahildir. Zira Kur’an-ı Kerim pratik tedavileri de emretmiştir. Efendimiz (asm) da bizzat tedâviyi emrettiğine dair  “Ey Allâh-ın kulları tedâvi olunuz. Allah Sübhanehu çaresi olmayan hiçbir hastalık vermemiştir. Ancak yaşlılık müstesna.”(İbn. Mace 3436 Tıb.1981)

Herbir hastalığın şifası vardır, isabet edince Allâh-ın izniyle  o hastalık iyileşir. (Müslim 69 selam 298)

Hz. Âişenin; içinde su bulunan bir kaba (felak ve nası) okuyarak hastanın üzerine serpmeyi emrettiği nakledilir. (Ebu Hayyan 1938, V1, 74)

Bugünkü modern tıp; mutluluk ve huzur gibi durumlarda vücutta morfin kadar güçlü “Endorfin” hormonunun salgılandığı, vücudu tedâvi etmede ve acıları durdurmada fevkalade etkili olduğu ispatlanmıştır. Bu da iman gücünün tedavideki isbâtidır.

Japonlar suya okunan Kur’an-ı Kerim ve güzel şözlerin suyu berraklaştırdıgnı deneylerle isbat etmiş olup, insan vucudu da yüzde yetmiş su olduğuna göre aynı şeyin insana yapılan müsbet telkinlerle de olduğu ve olacağı aşikardır.

Kur’an-ı Kerimin pis ve murdar şeyleri yemeyi yasaklamıştır. Bir Azerinin, “Az yeyirem hekime gitmeyirem, düz yürüyirem hâkime gitmeyirem” sözünü hatırlatıyoruz.

Hz. Eyyub aleyhisselam, sağ ayağını vurunca soğuk su çıkıyor, ondan içip şifa buluyor, sol ayağnı vurunca sıcak su çıkıyor, onunla da yıkanıp yaraları tamamen iyileşiyor. Bu mucizelerinin etkiler bugün de devam etmektedir. Kaplıcaların şifa kaynağı olması bunun en güzel örneğidir.

Yine Efendimiz, (asm) “iki kaynaktan şifa edininiz, 1-K.Kerim 2-Bal” buyurmuşlardır. Görüldüğu gibi bunların da biri maddi diğeri manevidir.

Şimdi bugünkü korenavürise gelince; Allah o virüsü iman namına şöyle konuşturmaktadır: “Biz Allah’ın ordularından birer askeriz, Allah bizi;  zulüm fitne ve fesat çıktıkça kullarına musallat eder. Biz de beldeleri şehirleri ve insanları tahrip ederiz.” demektedir.

Risale-i Nur, bu gibi meselelerede dikkat ceken bir terapi reçetesi olup tahkiki imanla insanı yalnızlık zindanından korur. Ve harekatı meşruasinda şâhâne serbes bırakır ve inancıyla günahlardan korur zira günahlar ebedi hastalıklardır.

Şükür, şirk ve şikayetleri kaldırır. Kader, kederi öldürür.

Sağlıklı denklem ancak dinle temin edilir.Travmaların çaresi imandır.

Mü’minin en büyük silahı duadır. Cenâb-ı Allah; “dua edin kabul edeyim” ve yine “Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var” buyuruyor. Ve şu an tam da dua vaktidir bu musibetten kurtulmak için öyle bir organizasyon da göremiyorum. Bunu organize etmekte diyanetin görevidir.

Tedbir almak terketmek ve tatil etmek değildir. Milli eğitimde olduğu gibi diyanet kendi tv sinden bazı inter aktif programlar yapmalıdır.

Kim ne derse desin, asrın tabibi Bediüzzaman, reçetesi de Risale-i Nur’dur.”

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.


*