Risâle-i Nur ve Lâhikalar

Üstad Bediüzzaman Hazretleri tarafından telif edilen ve Kur’ân’ın mânevî bir mu’cizesi olan Risâle-i Nur, hem asrımızın hem de istikbalin ilmî ve manevî bir mürşidi hüviyetine sahiptir.!
Altı bin küsur sayfa ve yüz otuz parçadan müteşekkil Risâle-i Nur Külliyatı, “Külli bir tahribatı, İslâmiyeti içine alan dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kal’ayı tamir ediyor. Bin seneden beri tedarik ve teraküm edilen müfsit âletler ile dehşetli rahlenenen kalb-i umumî ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun, bahusus avâm-ı mü’minînin istinatgâhları olan İslâmî esaslar ve cereyanlar ve şeâirler kırılmasıyla bozulmaya yüz tutan vicdan-ı umumiyi, Kur’ân’ın i’câzıyla o geniş yaralarını, Kur’ân’ın ve imanın ilâçları ile tedavi etmeye çalışıyor.” 2 Hem “Risâle-i Nur, yalnız bu vatan ve millet için değil, âlem-i İslâm ve bütün beşeriyetin ihtiyacına cevap verecek bir Külliyat olarak telif edilmiştir.” 3
İmânî bahisler, Lâhikalar ve Müdafaalar olarak üç bölümden oluşan “Altı bin küsûr sayfa olan Risâle-i Nur Külliyatı’nın üç bin küsûr sayfası iman hakikatlerini ders verirken, üç bin küsûr sayfası ise Tarihçe, Lâhika mektupları ve müdafaalardan müteşekkildir. Bu üç bin küsûr sayfa serapa Kur’ânî olan meslek ve meşrep dersini veriyor.” 4 Risâle-i Nur’a intisab etmenin, yani Nur Talebesi olmanın temel şartı olan meslek ve meşrep düsturlarını öğreten ve ders veren Lâhikaların zaruriyeti üzerinde duran Zübeyir Gündüzalp Ağabey, “Üstadımız Risâle-i Nur’un meslek ve meşrebini lâhikalarda sarihan ve vazıhan ve mücmel olarak yazmıştır. Meslek ve meşrep düsturlarıyla kalen, hâlen, ilmen ve kalemen meşgul olan ve ihlâsla cehd eden, vartaya düşmez.” 5 ifadeleriyle, bu mühim hakikati ortaya koymuştur.
Risâle-i Nur’un büyük bir bölümünü oluşturan lâhikaların genel adı Yirmi Yedinci Mektub’dur. “Bu mektub, Risâle-i Nur müellifinin talebelerine yazdığı ayn-ı hakikat ve çok letafetli, güzel mektuplarıyla, Risâle-i Nur Talebelerinin Üstadlarına ve bazen birbirlerine yazdıkları ve Risâle-i Nur’un mütalâasından aldıkları parlak feyizlerini ifade eden çok zengin bir mektup olup, müstakilen Barla, Kastamonu, Emirdağ Lâhikaları olarak neşredilmiştir.” 6
Lâhikalar, “Bilhassa yazıldığı zaman itibarıyla da büyük ehemmiyet kesb eden bir devrin mahsulü olması ve birçok içtimâî meseleleri ve küllî imânî bir nazar-ı hakikatle mütalâa, mülâhaza ve küllîleşmesi gibi cihetlerde büyük kıymeti haizdir.” 7 “Lâhikaların bir kısmı ihtiyaca binaen yazılmış ve yazdırılmış ihtarlar olması ve aynı ihtiyacın her zaman tekerrürü melhuz bulunduğundan daima müracaat olunacak hikmetleri ve düsturları muhtevidir.” 8 “Hem değişen dünya hadiseleri, geniş ve küllî meseleler ve şartlar altında isabetli hizmet-i Kur’âniyenin esaslarını ders veriyor.” 9
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Lâhikalar olan Yirmi Yedinci Mektub Risâlesi için şu manidar tarifi yapmıştır: “Şu risâle–yani Yirmi Yedinci Mektub’un tamamı—bir meclis-i nurânîdir ki, Kur’ân’ın şu münevver, mübarek şakirtleri içinde birbiriyle manen müzakere ve müdavele-i efkâr ediyorlar. Ve yüksek bir medrese salonudur ki, Kur’ân’ın şakirtleri onda her biri aldığı dersi arkadaşlarına söylüyor. Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’ın hazine-i kudsiyesinin sandukçaları olan risâlelerin satıcı ve dellâllarına muhteşem ve müzeyyen bir dükkân ve bir menzildir. Her biri aldığı kıymettar mücevherâtı birbirine ve müşterilerine orada gösteriyor.” 10
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “hakikaten Yirmi Yedinci Mektub’un fıkraları çok faydalıdırlar. Ehemmiyetli, tatlı, hoş, güzel mânâlar, dersler; teşvik, teşcî eder hisler vardır. Ben kendim onlardan tatlı istifade ediyorum, tembel olduğum zaman bana ehemmiyetli bir teşvik kamçısı oluyor.” 11 sözleriyle Lâhikaların vazgeçilmezliğini ortaya koymaktadır.
Risâle-i Nur dairesi içinde olduğu halde Lâhikaları nazar-ı itibara almayan veya kullanım tarihi dolmuş düşüncesiyle bakan bazı kimseler ve kesimler de vardır maalesef. Halbuki; “Risâle-i Nur’un mahiyeti, kıymeti, deruhte ettiği kudsî vazife-i imaniyesi ve mazhariyeti, hem talebelerinin tarz-ı hizmetleri, mütecaviz dinsizler karşısında sebat ve metanetleri ve ehl-i İslâm’ın bir biri ile muamelâtında takip edecekleri ihlâslı hareketleri gibi, dâhilî ve haricî birçok meselelere temas eden Lahikalar 12 “Nur Talebelerinin ruhî birçok ihtiyaçlarını tatmin etmiştir; hem Risâle-i Nur Talebelerine Kur’ân ve iman hizmetinde birer rehber hükmüne geçmiş, hem İslâmiyet düşmanlarının bütün bütün yalan ve uydurma propagandalarına aldanmamak ve intibah vermek hususunda uyandırıcı bir tesir husûle getirmiştir. İman hizmeti için faaliyet aşkını yerleştirmiş, böylece mü’minleri yeisten kurtarıp; İslâmiyetin, Risâle-i Nur’la istikbaldeki parlak zaferlerine işaretler edip müjdeler vermiştir. Evet, o nuranî Lâhika Mektupları ki; ruhları, kalpleri cezp ve fetheden, akılları teshir eden hakikatlerle doludur.” 13
Lâhikaların bir bölümünü oluşturan Müdafaalar dahi çok büyük ehemmiyeti haizdir. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu hakikati şöyle beyan etmektedir: “Ben bugünlerde, kısmen müdafaatla zihnen meşguliyetimden teessüf ederken kalbe geldi ki: O iştigal dahi ilmîdir; hakaik-ı imaniyenin neşrine ve serbestiyetine bir hizmettir ve bu cihette bir nevî ibadettir. Ben de sıkıldıkça, yüz defa temâşâ ettiğim Nur meselelerini, yine zevkle tekrar mütalâaya başlıyorum. Hatta müdafaatları dahi Nurun ilmî risâleleri gibi görüyorum.” 14
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “Risâletü’n-Nur’un kitapları birbirine tercih edilmez. Her birinin kendi makamında riyaseti var ve bu zamanı tenvir eden bir mu’cize-i maneviye-i Kur’âniyedir.” 15 ifadeleriyle de bu hususu noktalıyor.
Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin en birinci talebesi, sır kâtibi, bin talebe yerine kabul ettiği, “Kâinata değişmem” dediği, baş hizmetkârı olan Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin son derece manidar olan şu ifadeleri bu meselenin ehemmiyetini ve hakikatini özetliyor: “İmanî bahisleri okuyanlar, ehl-i takva ve ehl-i salâhat olur. Müdafaaları okuyanlar, dâvâsının müdafaasıyla mücehhez olur. Lâhikaları okuyanlar, hadiseler karşısında nasıl hatt-ı harekette bulunacaklarını lâhikalardan öğrenirler.” 16 “Risâle-i Nur Talebesi; imanî bahisleri okur, ehl-i salât ve takva olur, fakat başka cereyanlara aldanabilir. Eğer, meslek ve meşrebe dair mevzuları, lâhikaları okursa, aldanmaz.” 17 ”Üstad, lâhikaların satırlarıyla, sadık Nur Talebelerinin vasıflarını ve modelini çiziyor.” 18 Yani kısaca, İman hakikatleriyle birlikte, Lâhikaları okuyan, inşâallah sadık Nur Talebesi oluyor.
Lâhikalar, Kur’ân’ın manevî bir mu’cizesi olan Risâle-i Nur’un bir parçasıdır. Yirmi Yedinci Mektub ismini alarak Risâle-i Nur’a girmiştir. Kendi makamında riyaset sahibidir. Nur meclisinin bir nevî kararlar mecmuasıdır. Lâhikalara giren her mektup, Risâle-i Nur’un malıdır. Kıyamete kadar hükümrandır. Bu sebeple, Risâle-i Nur’a mensup herkesin ve kesimin uymak zorunluluğu vardır. Çünkü “isabetli hizmet-i Kur’âniyenin esaslarını ders veriyor,” 19 hem nurânî meclis, hem medrese salonu, hem “Risâlelerin satıcı ve dellâllarına muhteşem ve müzeyyen bir dükkân ve menzil” 20, hem iman hizmeti için faaliyet aşkı veren ve tembellikten kurtaran bir teşvik kamçısı, hem Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Kur’ânî olan meslek ve meşrebini ders veren nurânî bir rehber, hem şaşırtmaz bir pusuladır.
Bu hakikatlere binaen, Risâle-i Nurları ferdî okumalarda imânî bahisler ve lâhikalar tarzında iki kitap olarak okumalı; umumî derslerde de imanî ders ve içtimâî ders (Lâhikalar) tarzına itina gösterilmelidir. Hatta mümkünse üçüncü ders olarak da Müdafaalardan ders yapmak en ideal tarz olacaktır. Çünkü Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin en büyük varisi olan Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin uygulaması ve isteği de bu şekilde olmuştur: “İman Hakikatleri, Lâhikalar ve Müdafaalardan birer bahis.” 21 Bu sayede hem kalbî, hem içtimâî birlik sağlanıp; hakikî ihlâs, hakikî ittifak ve hakikî ittihat tesis edilerek, cemaatte vahid-i sahih kazanılmış olacaktır.
Gelişen dünya hadiseleri karşısında Nur camiasının ve ehl-i imanın ittihadını ve istikametini sağlamak için, Risâle-i Nur’u, bilhassa Lâhikaları şerh ederek kamuoyuna duyurmak vazifesini üstlenen Gazetemiz Yeni Asya’nın bu kudsî hizmetini de unutmamak gerekir. Muhterem Mustafa Sungur Ağabeyin “Yeni Asya’nın her gün kendisine ulaştığını, bilhassa Lâhika Sayfasını, Üstadın köşesini takip ettiğini, bunun günlük bir lâhika gibi olduğunu söylemesi” 22 bu düşüncelerimizde bizi haklı çıkarmaktadır.
Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin ve Risâle-i Nur’un kudsî Kur’ânî olan meslek ve meşrep düsturlarını anlamak ve yaşamak temennisiyle…

DİPNOTLAR: 1- Kastamonu Lâhikası 25, 2- age. 55, 3- Asa-yı Musa 416, 4- Zübeyir Gündüzalp- İ. Kaygusuz Yeni Asya Neşriyat s. 355, 5- Dâvâ Adamı-2 s. 82, 6- Mektubat s. 578, 7- Emirdağ Lâhikası s. 30, 8- age. s. 32, 9- age. s. 36, 10- Barla Lâhikası s. 52- 117, 11- age. s. 461, 12- Emirdağ Lâhikası s. 30, 13- Tarihçe-i Hayat 440, 14- age. s. 909, 15- Kastamonu Lâhikası 25, 16- Nurun Büyük Kumandanı-İ. Atasoy s. 370, 17- Dâvâ Adamı- 2 s. 102, 18- age.-1 s. 87, 19- Emirdağ Lâhikası s. 36, 20- Barla Lâhikası s. 117, 21- Zübeyir Gündüzalp- İ. Kaygusuz Yeni Asya Neşriyat s. 310, 22- İsmail Tezer’in röportajı, 23 Mart 2011, Yeni Asya.

04 Nisan 2011, Pazartesi

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.


*