Risâle-i Nûr’un Meslek-i Âlisi ve Hakîkîsi

risalei nur-10Meslek-i Risâle-i Nûr; Risâle-i Nûr yolu, Risâle-i Nûr mesleği ve tarzıdır. Elbette ki Risâle-i Nûr’un Kur’ân ve sünnetten alınan bir mesleği vardır. Bu meslek sahâbe mesleğinin bir cilvesi ve bu asra yansımasıdır. Kur’ân ve sünnet kaynaklıdır. Bütün prensipleri Kur’ânî ve sünnetîdir. Kur’ân’sız bir Risâle-i Nûr düşünülemez. Risâle-i Nûrların me’hâzı Kur’ân’dır. Risâle-i Nûrlar kuvvetini bu me’hazdaki kudsîyetten almaktadır. Nasıl ki Kur’ân arş-ı azama bağlı ise; Risâle-i Nûrlar da Kur’ân’a bağlıdır. Bu nedenle de Risâle-i Nûrların meslek-i âlîsi ve yüksek yolu Kur’ânîdir.
Onun içindir ki; “Risâle-i Nûr’un yolu, mesleği, bu zamandaki hayat şartlarına, insanların ahvâl-i ruhiyelerine göre en selâmetli, en kısa ve umûmî bir cadde-i Kur’ân’dır. Serapa ilim ve tefekkür üzerine gitmektedir.[1]” denilmiştir.
“Zaten Risâle-i Nûr’un mesleği odur ki, zihinlerde bir iz bırakmamak için, sâir ulemâya muhalif olarak, muarızların şüphelerini zikretmeden öyle bir cevap verir ki, daha vehim ve vesveseye yer kalmaz.[2]” İşte Risâle-i Nûr’un mesleğini îzah eden mükemmel bir hakîkat!
Bedîüzzamân Hazretleri, Risâle-i Nûr’da cadde-i Kübra-i Kur’âniye olan mesleğinin esaslarını ortaya koymuştur. “Risâle-i Nûr’un mesleği, sair tarîkatlar, meslekler gibi mağlûp olmayarak, belki galebe ederek pek çok muannidleri imâna getirmesi, pek çok hâdisâtın şehâdetiyle, bu asırda bir mucîze-i mânevîye-i Kur’âniye olduğunu ispat eder.[3]” denilerek bu mesleğin bu zamanda yaptığı hizmetin ne kadar ehemmiyetli olduğunu anlatmıştır. Risâle-i Nûr mesleği için defaâtle şu ifadeleri kullanarak o mesleğin hakîkat mesleği olduğunu beyan etmiştir.”Risâle-i Nûr mesleği, tarîkat değil, hakîkattir, Sahabe mesleğinin bir cilvesidir.[4]” Evet, Risâle-i Nûr mesleği hakîkat mesleğidir. Diğer mesleklere rakip bir meslek değil, o meslekleri de içine alan ve o mesleklerden hâsıl olan neticelere muhataplarını en kısa yolla ulaştıran bir meslektir. Kısaca söylemek gerekirse Risâle-i Nûr mesleği “Minhac-ı Kur’ân” yoludur. Cadde-i Kübra-i Kur’âniyedir. Aynı zamanda da sahabe mesleğinin bu âhirzamân asrında bir cilvesidir.
Risâle-i Nûr mesleği ile Kur’ân’a hizmet dâvâ edenler şöyle düşünürler. ”Risâle-i Nûr’un mesleği ise, vazîfesini yapar, Cenâb-ı Hakkın vazîfesine karışmaz. Vazîfesi tebliğdir; kabul ettirmek, Cenâb-ı Hakkın vazîfesidir.[5]” İşte bu duruş Nûr mesleğinin çok önemli bir prensibi olarak muhatapları tarafından dikkate alınmalıdır. Sadece ve sadece Rızâ-i Hak için çalışmak Nûr Talebelerinin en mümeyyiz sıfatı olmalıdır.
Bedîüüzzamân Hazretleri, Risâle-i Nûr mesleği ile ilgili önemli bir ölçü dahâ verir. ”Zaman, zemin, Risâle-i Nûr’un müsbet mesleği, ehl-i bid’a ile değil fiilen, belki fikren ve zihnen dahi meşgul olmaya müsaade etmez.[6]” Ne kadar ehemmiyetli ve dikkate alınması gereken bir nokta! Müsbet hareket etmek, menfî hâl ve hadiselerle meşgul olmamak. Çünkü menfî hareket eden müsbet hareket edemez; müsbet hareket edemeyen de hizmet edemez.
Öyleyse “Aklı başında bir adam, o elmas gibi mesleği terk edip başka mesleklere giremez.[7]” ve girmemelidir. Eğer girerse Risâle-i Nûr güneşine bedel sönük bir mum bulur. Bu mânâda Bedîüzzamân Hazretleri şöyle demektedir.” Evet, güneş varken mumların ışığı altına girmeye ihtiyaç yok. Madem güneşi gösteriyorum; benden mum ışığı-bahusus bende bulunmazsa-istemek mânâsızdır, lüzumsuzdur.[8]”
Evet, Risâle-i Nûr’un imân dâvâsından dahâ ehemmiyetli ve önemli bir dâvâsı yoktur. “Risâle-i Nûr’un en birinci vazîfesi ve en yüksek mesleği olan imânı kurtarmak ve imânı, tahkikî bir surette umûma ders vermek, hattâ avamın da imânını tahkikî yapmak vazîfesi ise[9]” her şeyden daha ehemmiyetli bir mes’eledir. Bunun içindir ki kâinatta Risâle-i Nûr dâvâsından daha ehemmiyetli bir dâvâ olmadığını ona muhatap olanlar bilirler.
Ayrıca” Risâle-i Nûr’un esas mesleği hakîkî ihlâs olmak cihetiyle,[10]” Nûr Talebeleri bu mesleğin sırr-ı ihlâs hakîkatine istinad ederek vazîfelerini yapıp, vazîfe-i ilâhiyeye karışmamak düsturuna azamî dikkat ederler. Hizmetlerini dünyevî ve uhrevî neticelere bina etmezler. Ön şartsız sırf rızâ-i ilahi yolunda vazîfelerini deruhte ederler. Onlar bilirler ki “Risâle-i Nûr’un esas mesleği olan şefkat, hak ve hakîkat ve vicdan[11]” müsbet imân hizmetinde neticesi meşkûk maddî ve siyâsî cereyanlardan uzak kalmayı gerektirir. Masumların zarar görmesine vesîle olan metodlara ve ihtilale sebep olan ve zulmü genişleten yollara asla taviz vermezler!
“Hem madem Risâle-i Nûr’un mesleği hıllettir. Ve Urfa ise, İbrahim Halilullah’ın bir menzilidir. İnşaallah hıllet-i İbrahimiye parlayacaktır.[12]” Risâle-i Nûrların insanlık vicdanında ve kalbinde ma’kes bulması bu müjdenin tahakkukunu göstermektedir. Çünkü beşeriyet Kur’ân’a muhtaçtır. İnşaâllah Kur’ân’ın mânevî dersleri ile insanlık sulh-u umûmîyi yaşayacaktır. Bunu rahmet-i İlâhiyeden ümîd ediyoruz.
İnşâallah Risâle-i Nûrların meslek-i âli ve hakîkîsini anlayan, idrâk eden, imtisâl edenlerden oluruz.
Dipnotlar:
[1] Tarihçe-i Hayat–2006,s.51
[2] İşârâtü’l-İ’câz -2006,s.17
[3] Emirdağ Lâhikası–2006,s.122
[4] Emirdağ Lâhikası–2006,s.130
[5] Kastamonu Lâhikası -2006,s.376
[6] Kastamonu Lâhikası -2006,s.364
[7] Lem’alar,2005,s.633
[8] Yirmi Sekizinci Mektup–2004,s.599
[9] Emirdağ Lâhikası–2006,s.457
[10] Emirdağ Lâhikası–2006,s.822
[11] Şualar,2005,s.549
[12] Emirdağ Lâhikası–2006,s.785

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.


*