
Nur Talebesi, Siyasal İslamcıların kendilerine taraftar kazanmak için kurdukları maddî yardım ve makam tuzaklarına düşmez. Dünyayı ona verseler Üstadının meslek ve meşrebinden asla vazgeçemez ve taviz vermez.
Üstat Bediüzzaman, Kur’an’dan ve Sünnetten ilham alarak ortaya koyduğu, Ahir zamanda doğru istikameti gösteren Nur mesleğinin düsturlarını Risale-i Nur Külliyatının muhtelif yerlerine yerleştirmiştir.
“ Risaletü’n Nurun kitapları birbirine tercih edilmez. Her birinin kendi makamında riyaseti vardır.” (Kastamonu L.,s.25)diyerek külliyatı birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak ele almak gerektiğini ifade etmiştir. Sözler, Mektubat ve Lem’alar gibi risaleler imanî düsturları, Sünuhat, Münâzarat, Hutbe-i Şâmiye, Emirdağ, Kastamonu, Barla Lâhikası gibi lâhikalar, Nur mesleğinin sosyal ve siyasî düsturlarını ihtiva etmektedir.
Nur mesleğine sadık bir Nur Talebesi, Üstadı Ahir zamanın mehdisi, müceddidi, müctehidi olan bir Peygamber varisi olarak kabul ettiği gibi, O’nun ilhamen telif ettiği Risale-i Nur Külliyatını bir bütün olarak Kur’an’ın bu asra hitap eden misilsiz bir tefsiri olduğu hususunda asla şüphesi olmaz. Onu kendisi telif etmiş gibi ona sahip çıkar, hayattaki en mühim vazifesi olarak onun neşri ve ona hizmeti bilir. ( Mektubat, s.576.)
NUR TALEBESİ BAŞKA MEHDİ MÜCEDDİT ARAMAZ
Nur Talebesi, ahir zamanda başka mehdiler, şeyhler başka mücedditler, aramaz. Üstat Kastamonu Lahikasında geçen Mehmet Feyzi Ağabey’e hitaben yazdığı bir mektupta , “ Feyzi Kardeşim! Bu şehre (Kastamonu’ya) bir kutup, bir gavs-ı azam gelse ‘seni on günde velayet derecesine çıkaracağım’ dese, Sen de onun yanına gitsen İsparta Kahramanlarına arkadaş olamazsın” (Kastamonu L.,s.105.) demektedir.
Nur Talebesi, kişileri değil şahs-ı mâneviyi ve onun istişare sistemini esas alır. Camiasının umumî istişaresinin aldığı ve şahs-ı manevînin bir yansıması olan kararları tenkit etmez. Aklı derk etmese de onları içine sindirir ve uygular.
Nur Talebesi, Üstâd, Risale-i Nur’un medyadaki naşir-i efkârı olan gazetesi Yeni Asya’ya sahip çıkar. Daimî abonesi olarak önce kendisi okur, sonra ailesine, akrabalarına ve tanıdıklarına tavsiye eder, elinden geldiği kadar yaygınlaşmasına yardım eder. Daire haricindekilerden muhalif biri gibi onun manşet ve yazılarını ulu orta tenkit etmez. Gazetede yayınlanan, aklıyla idrak edemediği bir haber veya yazı olursa, yayındaki alâkalı kişilerle iletişime geçer ve onlardan izahat ister.
NUR TALEBESİ ÜSTÂDININ MESLEĞİNDEN TAVİZ VERMEZ
Nur Talebesi, Üstadı iman, hayat , şeriat vazifeleri şümulünde içtimaî ve siyasî alanda da zamanın söz sahibi olarak bilir.
Üstat lâhikalarda, bu zamanda ülkenin bütün katmanlarının % 60-70’i tam dindar olmadığı sürece, dini siyasete alet edecekleri için, dindarların parti kurup devleti yönetmelerine karşı olduğunu belirtmiştir.(Emirdağ L. 2,s.746.) Bunu bilen bir Nur Talebesi, yapılan hayırlı ve müspet işleri takdir etmekle birlikte, üstadının bu içtihadına muhalif olan ve onun aksini ispat etmeye çalışan siyasal İslamcıların partilerini ve iktidarlarını asla tasvip etmez ve onun meddahı olmaz. Her ne kadar halihazırda siyaset sahası dışına yitilmiş olsa da, sözlü ve fiili tavrını Demokrat misyon ve onu temsil eden siyasî yapılardan yana koyar. Üstat, dindar da olsa Demokrat olmayan siyasî anlayış ve yapılanmalara “alternatifi yoktur” diye hiçbir zamanda taraftar olmamış, 35 sene Demokratların dirilişini beklemiştir.
Nur Talebesi, Siyasal İslamcıların kendilerine taraftar kazanmak için kurdukları maddî yardım ve makam tuzaklarına düşmez. Dünyayı ona verseler Üstadının meslek ve meşrebinden asla vazgeçemez ve taviz vermez.
NUR TALEBESİ SİYASÎ RÜZGÂRLAR İLE SAVRULMAZ
Son senelerde yaşanan hadiselerde esef ile görüyoruz ki, daha önce ön saflarda yer alan bir kısmı dahil olmak üzere bir çok Nur Talebesi, geçici siyaset rüzgârların akıntısına kapılıp kendi çizgisinden savrularak, dindar siyasîlerin maddî destek ve makam tuzaklarına düşmekte, kraldan fazla kralcılık yaparak onların fahrî avukatı gibi davranmaktadır.
İşin acı veren tarafı; bu savrulmayı yaşayan Nur Talebeleri, daha önce birlikte hizmet ettikleri dava arkadaşlarına meslek ve meşrep ölçülerinde sebat ettikleri ve kendileri gibi savrulmadıkları için onlara düşmanca tavır takınmakta, arkalarından gıybet ve dedikodu yaparak Nur mesleğine büyük zarar vermektedirler.
Cenab-ı Hak cümlemize imanî feraset, meslek ve meşrep çizgisinde sebat ve metanet ile yürümekte daim eylesin ve savrulmaktan muhafaza etsin. Amin..,
İbrahim ERSOYLU
Benzer konuda makaleler:
- İmanî hakikatleri içtimaî mevzular ile birlikte okumak
- Risâle-i Nûr’un Meslek-i Âlisi ve Hakîkîsi
- Risale-i Nur’un esas mesleği
- Meslek ve meşreplerin hakka istinadı
- Nur Talebesinin öne çıkan vasıfları
- Bediüzzaman kendi yerine şahıs bıraktı mı?
- Risâle-i Nur’un mesleği ve meşrebi
- Büyük Doğuculuk ve Risale-i Nur mesleği
- Ferdiyet makamı
- Bediüzzaman Said Nursî; şu mesleğimizden şimdi ayrılanlar
- Siyaset yoluyla hizmet ve politik prensipler
- Müspet ve menfî tenkit
- Fevzi Paşa’nın siyaseti Erdoğan’la devam ediyor
- Risâle-i Nur’un meslek düsturlarından ince bir esas: İstiğna
- Ben Nurcuyum diyebilmek
Yukardaki ifadelerinize aynen katılıyorum. Gayet güzel ifade etmişsiniz.Sizi tebrik ediyorum. Özellikle tesanüdu bozacak tenkitlerden haklı olsa dahi uzak durulması hususu fevkalade önem arz ediyor.