Cemaleddin Efganî ve Bedîüzzamân

Bedîüzzamân Hazretleri İttihad-ı İslâm fikrinde müttefik olduğu kişilerle ilgili şu ifadelerde bulunur: “Sultan Selim’e biât etmişim. Onun ittihad-ı İslâmdaki fikrini kabul ettim. Zira o, Kürdleri îkaz etti. Onlar da ona biât ettiler. Şimdiki Kürdler, o zamandaki Kürdlerdir… Bu mes’elede seleflerim Cemaleddin-i Efganî, Mısır Müftüsü merhum Muhammed Abduh, Ali Suavî, Hoca Tahsin Efendilerle, Kemal Bey ve Sultan Selim’dir.”1

Dikkat edilirse Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri, saydığı isimler için “bu mes’elede seleflerim” tesbitini aktarır. Yani İttihad-ı İslâm konusunda saydığı isimlerle müttefiktir. Bu onlarla her konuda müttefik olduğunu göstermez.

Bedîüzzamân Hazretleri, Muhâkemat’ta “Büyük adam herşeyde büyük olmak lâzım gelmez. Herkes kendi san’atında büyüktür.”2 der. İsmi geçen zatların her biri diğer insanlar gibi bazı kusûrlara sahip olabilirler. Ama bu, onların İttihad-ı İslâm gibi önemli bir konuda isabetli fikirler taşımalarına engel değildir. Üstâd, “fenâ ve fânî bir adamın güzel ve bâkî şöyle bir sözü var.”3 diyerek Tevfik Fikret’ten de iktibas yapmıştır. Üstâd Hazretleri yukarıda ismini saydığımız bazı şahıslar için “İttihad-ı İslâm noktasında seleflerim” diyor ve onları bu cihetle yâd ediyor. Bu durum onların varsa olumsuz, isabetsiz düşünce ve fikirlerini kabul ettiği anlamına gelmez.

Görüldüğü üzere, Bedîüzzamân Hazretleri İttihad-ı İslâm fikrinde Cemaleddin-i Efganî’yi de selefleri arasında sayar. Münâzarât’ta “İnkılâptan on altı sene evvel, Mardin cihetlerinde, beni hakka irşâd eden bir zata rast geldim. Siyâsetteki muktesid mesleği bana gösterdi.”4 der. İnkilâptan on altı sene evvel denilen hadise 1908’de ilân edilen ikinci meşrûtiyettir. İkinci meşrûtiyetten on altı sene evvelki tarîh ise 1892-93 olur. Bedîüzzamân’ın “İnkılâptan on altı sene evvel” dediği tarîh ikinci meşrûtiyetten sonraki yıllar olmalı. Çünkü Bedîüzzamân, belgelere istinâden “1894-95 yıllarında Mardin’e gider.”5

Şimdi Bedîüzzamân’ın “İnkılâptan on altı sene evvel, Mardin cihetlerinde, beni hakka irşâd eden bir zata rast geldim.”6 dediği o ‘bir zat’ kimdir? Çünkü bu zat Bedîüzzamân’a “Siyâsetteki muktesid mesleği ”7 göstermiştir.

Bedîüzzamân’ın yeğeni Abdurrahman 1335’de (Tab‘ târîhi 1919) amcasının kısa bir hayatını kaleme aldığı “Bedîüzzamân’ın Târihçe-i Hayâtı”8 adlı eserin 23. sayfasında şöyle bir bilgi vardır. Bedîüzzamân 1894’de Mardin’e gelir. “Evvelce Mardin ulemaları muarazaya kalkıştılarsa da muvaffak olmadılar ve kendilerine Üstâd olarak kabul ettiler. O esnada Mardin’e gelen iki dervişe tesadüf etti. Bunlardan birisi Cemaleddin-i Efganî Hazretleri’ne mensub olup, diğeri tarîkat-ı Sünusiye mensubîninde idi. Bunlar vasıtasıyla hem Cemaleddin-i Efganî’nin mesleğine, hem de Sünusî tarîkine intisab etti.”9 Burada Sünusî tarîkine intisab, onların müsbet fikirlerini kabul etme noktasındadır. Yoksa klâsik bir tarîkate intisab şeklinde değildir. Cemaleddin-i Efganî’nin mesleğine intisab ise; onun müsbet fikirleri, hususan “siyâsetteki muktesid meslek” ile ilgili düşünceleriyle müttefik oluşudur.

Yeni Asya Gazetesi’nin 28 Haziran 2013 Cuma günkü Enstitü sayfasında ‘Bedîüzzamân’ın Mardin Hayatı’ başlıklı bir araştırma yazısında konumuzla ilgili şöyle bir tesbit vardır. “Molla Said, Mardin’de bulunduğu sıralarda biri Cemaleddin-i Efganî Hazretleri’ne, diğeri Sünusî tarîkatına bağlı iki dervişle karşılaşır. Bu iki seyyahın İslâm Birliği düşüncesi, ona yol gösterici olur. Bedîüzzamân Said Nursî de Efganî’yi İttihad-ı İslâm meselesinde selefim diye tanımlayarak “siyâsette muktesit meslek”i ondan öğrendiğini belirtmiştir.”10 Anladığım kadarıyla ilgili Enstitü yazısı Köprü’nün Güz 2000, 72. sayısı olan “İslâm’ın Siyâsallaşma Sorunu” Dergisi’nde Ahmet Danışmaz’ın Cemaleddin Efganî dosyasından alınmış. Çünkü aynı paragraf, o dosyada da var.”11

Cemaleddin Efganî, tam adı Cemaleddin el-Afganî es-Seyid Muhammed ibn Safder Han’dır.12 Doğumu 1838 Esadabad; ölümü 9 Mart 1897 İstanbul’dur. Cemalettin Afganî “Batıdan gelen bilimsel düşünceleri İslâmdan neş’et ettiği için İslâm’ın malıdır kabul eder. İslâm uyuyakalmış, silkinsin” düşüncesine sahiptir. 18 yaşına kadar Kâbil’de kalır. Daha sonra âilesi ile birlikte Kazvin’den Tahran’a geçer. 1870 yılı başlarında Mısır’a geçip burada 40 gün kaldıktan sonra İstanbul’a hareket etti. Afganî bilâhare Mart 1871’de İstanbul’dan Mısır’a geçti. 1889’da ise Şah Nasırüddin’in dâveti üzerine tekrar İran’a gitmiş ise de tenkit ve ıslâhat düşüncelerinde ısrar edince Şah’la yine ters düşmüştür. Bunun sonucu olarak 1890 yılının çetin kış aylarında kuvvet zoruyla İran’dan sınır dışı edilmiştir. Dinlenmek ve kendisine gelmek için bir süre Londra’da kalan Afgani II. Abdülhamid’in de dâveti üzerine 1892’de ikinci defa İstanbul’a gelmiştir. Çenesinde başlayan bir boğaz kanseri sonucu öldüğü iddia edilen Afganî 9 Mart 1897’de İstanbul’da vefat etmiştir.13

Şimdi bu bilgiler ışığında konumuza dönecek olursak şöyle bir durumla karşılaşıyoruz. Bedîüzzamân Hazretleri doğumundan i’tibâren Cemaleddin Efganî ile bizzat görüştüğü vaki değildir. Bunu teyîd eden hiçbir belge yoktur. Zaten Üstâd, Cemaleddin Efganî’nin ömrünün sonlarında onun fikirlerini takip etmiştir. Çünkü Üstâd 1878’de doğmuş, Cemaleddin Efganî ise 1897’de vefat etmiştir. Bu süre 19 senedir. İlk on seneyi çocukluk yılları olarak kabul etsek Üstâd, Cemaleddin Efganî’yi son on yılında takip etmiş olmalıdır. Zaten Cemaleddin Efganî’de 1892’de İstanbul’a gelmiş olup, Mardin taraflarına geldiğine dair hiçbir belge ve kayıt yoktur.

O halde Üstâdın “İnkılâptan on altı sene evvel, Mardin cihetlerinde, beni hakka irşat eden bir zata rast geldim.”14 dediği zat, kesinlikle Cemaleddin Efganî değildir. Yeğeni Abbdurrahman’ın hazırlamış olduğu “Bedîüzzamân’ın Târihçe-i Hayâtı” eserinde geçen “O esnada Mardin’e gelen iki dervişe tesadüf etti. Bunlardan birisi Cemaleddin-i Efganî Hazretleri’ne mensub olan derviş zattır.”15 İfadesi yer alır. Bu derviş zat, hocası veya Üstâdı olan Cemaleddin-i Efganî’nin “Siyâsetteki muktesid meslek” ile ilgili düşüncelerini Bedîüzzamân ile paylaşmış olmalı. Zaten daha önceden Cemaleddin-i Efganî’nin İttihad-ı İslâm fikrinde selefi olarak kabul eden ve doğru fikirlerine sahip çıkan Bedîüzzamân Hazretleri, Cemaleddin-i Efganî Hazretleri’ne mensub olan bu derviş zatın hocasından aldığı fikirlerini kendisiyle paylaştığında bu fikirleri de kabul ederek “Siyâsetteki muktesid mesleği bana gösterdi.”16 şeklinde ifade buyurmuştur. Ayrıca Bedîüzzamân için yeğeni Abdurrahman “Cemaleddin-i Efganî’nin mesleğine intisab etti.”17 demiştir.

Anlaşılan odur ki siyâsetteki muktesid meslek fikri, Cemaleddin-i Efganî ‘ye aid olduğu için bu konuda yazılmış genel araştırma ve yazılarda “Bedîüzzamân Said Nursî de Efganî’yi İttihad-ı İslâm mes’elesinde selefim diye tanımlayarak “siyâsette muktesit meslek”i ondan öğrendiğini belirtmiştir.”18 ifadesi araştırma ve yazılara girmiş kanâatindeyim. Zaten Risale-i Nur Enstitüsü’nün Portreler-Cemaleddin Efganî (1838-1897) başlığı altında yapılan Cemaleddin Efganî ve Bedîüzzamân bölümünde şu açıklamalara yer verildiğini görüyoruz. “Bedîüzzamân Hazretleri, Mardin’de Cemaleddin Efganî’nin “siyâsette muktesid meslek”i ondan öğrendim19 dediği talebesiyle görüşüp fikirleri hakkında bilgi sahibi olmuş, İttihad-ı İslâm’da seleflerini sayarken, Efganî’nin ismini de zikretmiştir.20 Efganî’nin önemle üzerinde durduğu milliyet konusuna Bedîüzzamân Hazretleri de değinerek, millî kimliklerin korunmasında dinlerin rolüne değinmiştir.”

06 Şubat 2017, Pazartesi

Dipnotlar:
1- Eski Said Dönemi Eserleri (Divan-ı Harb-i Örfî), 2013, s. 127.
2- Muhakemat, 2013, s. 139.
3- Mektubat, 2013, s. 121.
4- Eski Said Dönemi Eserleri (Münâzarât), 2013, s. 288.
5- http://www.risaletashih.com/index.php/en/tashih-cesitlemeleri/134-bediuzzaman-in-hayatindan-tesbitler
6- Eski Said Dönemi Eserleri (Münâzarât), 2013, s. 288.
7- Eski Said Dönemi Eserleri (Münâzarât), 2013, s. 288.
8- http://www.risaletashih.com/index.php/en/musahhah-metinler/193-bediuzzaman-in-tarihce-i-hayati-abdurrahman-nursi
9- Bedîüzzamân’ın Târihçe-i Hayâtı, Abdurrahman, 1335, s. 23.
10- http://www.yeniasya.com.tr/enstitu/bediuzzaman-in-mardin-hayati-1_157544
11- Kaynak: Afgani, Said Nursî’ye katkıda bulundu.
12- Osmanlı Devleti’nde Arap Milliyetçi Cemiyetleri – Ali Bilgenoğlu.
13- Karaman, 1994, 459; Türköne 1994, 14
14- Eski Said Dönemi Eserleri (Münâzarât), 2013, s. 288.
15- Bedîüzzamân’ın Târihçe-i Hayâtı, Abdurrahman, 1335, s. 23.
16- Eski Said Dönemi Eserleri (Münâzarât), 2013, s. 288.
17- Bedîüzzamân’ın Târihçe-i Hayâtı, Abdurrahman, 1335, s. 23.
18- http://www.yeniasya.com.tr/enstitu/bediuzzaman-in-mardin-hayati-1_157544
19- Beyanat ve Tenvirler, s. 105.
20- Tarihçe-i Hayat, s. 39, 59.

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

2 Yorum

  1. Efganiye yazı içerisinde sizin de “Hazret” ifadesini kullanmanızı anlayamıyoruz

    • Aziz kardeşim, yazı içindeki “hazret” ifadesi bize ait değil. Bediüzzaman’ın Hazretleri’nin yeğeni Abdurrahmân Nursî’in yazdığı Tarihçe-i Hayat eserine ait. Eğer o kısmı dikkatli okusaydınız bu ayrıntıyı fark edebilirdiniz. Selâmetle kalınız.

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.


*