Zulüm ve umumî musîbetler

emtev1Üstad Bediüzzaman: “Bazı eşhasın hatasından gelen bu musîbet (İzmir zelzelesi), bir derece memlekette umumî şekle girmesinin sebebi nedir?” şeklindeki soruya, “Umumî musîbet, ekseriyetin hatasından ileri gelmesi cihetiyle, ekser nasın o zalim eşhasın harekatına fiilen veya iltizamen (sessiz kalarak) veya iltihaken (zulümleri savunarak) taraftar olmasıyla manen iştirak eder, musîbet-i ammeye sebebiyet verir.” (Sözler, Yeni tanzim, s.279) diye cevap vermiştir.
Zulüm, isyan, ahlâksızlık ile musîbetler arasında çoğu defa sebep sonuç ilişkisi vardır. İsyan ve zulüm yapanlar ve bunlara açık gizli destek veren insanlar, musîbetle hükmetmesi için kadere fetva verdirirler.

Milâttan önceki devirlerde Hz. Nuh’un kavmi, Allah’a ve Peygamberine isyanlarından dolayı tufan ile, Ad ve Semud kavimleri Hz. Hud ve Salih’e (as) isyan edip inkârlarında ısrar ettikleri için rüzgâr ve ses musîbetleriyle helâk oldular. Sodom halkı peygamberleri olan Salih’e (as) isyan edip ahlâksızlıkta  haddî aştıkları için gökten yağan taş yağmuru ile yok oldular.

Nemrud, Hz. İbrahim’e, Firavun Hz. Musa’ya isyan ve onlara zulüm yaptıkları için biri sinek istilâsıyla, diğeri kendisi ve ordusu denizde boğularak cezasını çektiler.

Ansiklopedilerin anlattığına göre, Roma’da Pompei şehri ahalisi, zulüm sayılan ahlâksızlık ve sefahatte çok ileri gitmeleri sebebiyle Allah’ın gazabına uğrayarak, yakınlarındaki Vezüv Yanardağının püskürttüğü lavların altında kalarak helâk olmuşlardır.

Üstad Bediüzzaman, Osmanlı Devletinin 1. Dünya Savaşı musîbetine maruz kalmasının arka planında Müslüman halkın namaz, oruç ve zekât ibadetlerinde yaptıkları ihmalkârlığın bulunduğunu, bu alanlarda yaptıkları gevşekliğin bedelini dört yıl süresince can ve mal zayiatına sebep olan savaş  felaketine maruz kalarak ödediklerini belirtir. (Sünûhat, s. 154-155.)

Ülkemizde yaşanan ve on binlerce kişinin can ve mal  kaybına yol açan 1999 Gölcük depreminin, 28 Şubat darbecilerinin zulümlerine yönelik İlahî bir ikaz olduğu Mehmet Kutlular Ağabey tarafından ifade edilmişti. Bu yüzden ağabeyimiz 28 Şubatçıların hışmına uğrayarak zulmen iki yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

Günümüzde Irak ve Suriye’de yapılan zulüm ve katliâmlar karşılıksız kalmayacaktır. Bunları yapan zalimler Cenâb-ı Hakkın mutlak adaleti gereğince cezalarını bu dünyada, burada olmazsa mutlaka ahirette göreceklerdir. Bu zulümlere imza atan taraflardan biri olan ABD’nin, ülkesinin değişik yerlerinde maruz kaldığı terör saldırıları, kasırgalar ve seller, sebep olduğu zulümlerin sonucudur.

Ülkemizde son yıllarda yaşanan hukuksuzluklar, haklı haksız ayrımı yapılmadan yapılan zulümler,  baskılar ve bunlara karşı toplumun sessiz kalarak bu işleri onaylaması pek hayra alâmet değildir.

Bandrol yasağı getirilerek ve devlet kontrolüne alınarak Risale-i Nur’un intişarına mani olunması büyük bir zulümdür. Zira Risale-i Nur’un intişarı ve geniş kitleler tarafından okunması, bir sadaka-i cariye hükmüne geçer. Sadâka da belaları def eder. Engellemeyi yapanlar musîbetlerin celbine  yol açmaktadırlar. PKK terörü ile Doğu vilayetlerinin yangın yerine dönmesi, ülke çapında yaşanan maden  ve trafik kazaları, seller, yangınlar, teröristlerin yol açtığı katliâmlar, yapılan zulümlerin bir neticesi  değilse nedir?

Sözün özü: Zulümlerin daha büyük musîbetlere yol açmaması için zalimlerin özeleştiri yapmaları ve bu işlerden vazgeçmeleri, onlara bu işlerde destek verenlerin de desteklerini geri çekerek uyarı  vazifelerini yapmaları gerekir. Aksi halde her taraftan dehşet verici, semavî ve arzî musîbetler yol bularak gelir. Onlar geldiğinde yalnız zalimler değil, masumlar da içinde yanar.

İbrahim Ersoylu, 14 Ocak 2016, Perşembe

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.


*