7 Temmuz 1961 tarihinde Türkiye’de ilk defa Çemberlitaş’taki bir banka soygununu gerçekleştiren Necdet Elmas paraları bankadan alamadan kaçar.
Böylece Türkiye’de yapılan ilk banka soygunu başarısızlıkla sonuçlanır. Araba hırsızlığı ile de tanınan Necdet Elmas 1961 yılının Ağustos ayında bu defa başka bir bankayı soyarak 165.850 lira (7 milyon 115 TL) parayı alarak kayıplara karışır. Bir yakını tarafından ihbar ile yakalanan Necdet Elmas 20 yıl hapis cezası alır.
1963 yılında Aksaray’da evde ders yaparken polis baskını ile tutuklanan İsmail Güven, Mehmet Akay, Zekeriya Kitapçı, Servet Armağan, Mustafa Kavurmacı, Sabahaddin Aksakal, Üzeyir Şenler, Necdet Elmas’ın bulunduğu koğuşa yerleşirler. Koğuşta namaz kılıp, Risale-i Nur’dan ders yapmaları diğer mahkûmların dikkatine çeker. Yapılan sohbetlere katılanlardan biri de Necdet Elmas’tı. Cezaevinde Kur’ân okumayı öğrenen Necdet Elmas namaz kılmaya da başladı.
7 Temmuz 1961 tarihinde Çemberlitaş Buğday Bankası’na (Anadolu Bankası) saat 09.00 sularında uzun boylu, esmer, takım elbiseli bir adam girer. Önce etrafına bakınır yavaş adımlarla vezneye yaklaşır ve silâhını aniden çıkararak “Kıpırdamayın bu bir banka soygunudur!” demesiyle Türkiye’de bir ilk olacak olan banka soygunu başlamış olur. Banka çalışanları önce olanları bir film sahnesi sanarak şaka sanırlar. Soyguncunun hiç de şaka yapmadığı anlaşılınca eller havaya kalkar. Banka müdürü, veznedarın paraları torbaya doldurmasını fırsat bilerek hissettirmeden dışarı kaçar ve “Soygun var!” diye bağırması sonucu soygun yarıda kesilir ve Necdet Elmas para torbasını bırakır ve yakalanmadan kaçar. Böylece Türkiye’de yapılan ilk banka soygunu başarısızlıkla sonuçlanır.
Necdet Elmas, ilk zamanlarda Chevrolet hırsızlığıyla işe başlar. Yakalanınca 11 yıl cezaya çarptırılır. Bir yolunu bularak hapishaneden kaçar. Sonra tekrar yakalanarak Sultanahmet Cezaevi’ne getirilir. Bir müddet sonra hasta olduğunu söyleyerek hastane dönüşünde yine kaçarak kaçak hayatı yaşar. İşte 7 yaşındaki çocuğunun kanserden ölümünden sonra bir daha yoksulluk yaşamamak için banka soymayı kafasına koyar. Bankayı soyduktan sonra çalacağı paralarla bütün fakirlere yardım edeceğini ve iki oğlunu da Avrupa’da okutmayı tasarlar. Başarısız banka soygunu girişiminden sonra eşkali kimse tarafından net bir şekilde tarif edilemez. Necdet Elmas başarısız soygundan birkaç gün sonra Çatalca’da bir benzin istasyonunu da soyar. Bu soygun girişiminden sonra 8 Temmuz 1961 tarihindeki gazeteler birinci sayfa manşetlerinde sıkı yönetim altındaki İstanbul’da büyük bir cüretle banka soymaya kalkışan “esrarengiz gangsterden” diye haber verir. Birkaç gün sonra bir polis, tesadüfen otobüs durağında Necdet Elmas’ı şüpheli sıfatıyla karakola götürmek isterken aralarında boğuşma olur.
Necdet Elmas, polisin kafasına tabanca kabzasıyla vurarak onu bayıltıp kaçmayı başarır ve izini kaybettirir. 18 Ağustos 1961 tarihinde Kazlıçeşme’deki karakola 30 metre yakınında olan İş Bankası’na daha önce çaldığı 1959 model Chevrolet İmpala arabayla gelir ve arabayı çalışır durumda tutarak iner. Kafasına kadın çorabı geçirerek binaya silâhıyla girer. Davudî sesiyle “Kimse kıpırdamasın eller havaya bu bir banka soygunudur!” diyerek vezneye doğru yönelir ve cebinden çıkardığı torbayı veznedarın yüzüne fırlatarak “doldur” der. Veznedar torbaya paraları doldururken elinde 450 TL para bulunan biri vezneye para yatırmak üzere sıra beklemektedir. Silâhın ona da doğrulduğunu gören kişi Necdet Elmas’a titreyen bir sesle “Ben işçiyim 450 lira paramı bankaya yatırmaya geldim paramı alma” deyince Necdet Elmas “Ben işçinin parasını almam” der. Necdet Elmas o gün bankadan 165.850 lira (7 milyon 115 TL şimdilik parayla) parayı alarak gözcülük yapan arkadaşıyla kayıplara karışır. İşte bu banka soygunu Türkiye tarihinde ilk banka soygunu olarak kayda geçer. İyi giyimli, tahsilli ve düzgün konuşması ve “Ben işçinin parasına dokunmam” sözleriyle basında ilgiyle takip edilmesine sebep olur. Halk arasında ise bu davranışlarından dolayı sempati duyulmasına ve efsane haline gelmesine vesile olur.
1960 darbesinden sonra gündemde en çok konuşulan konulardan biri olur. Necdet Elmas’ın bütün aramalara rağmen bir türlü yakalanmamış olması darbe yönetimini rahatsız eder. O zamandaki Cumhuriyet Gazetesi emniyet birimlerine yardımcı olmak amacıyla bir araştırma ekibi kurar ve ABD’den bir uzman getirerek işin başına koyduğu söylentisi dolaşmaya başlar. Zamanın güçlü darbe yönetimini zor durumda bırakan bu olaya Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda Orgeneral olan Cemal Gürsel işe el koyar. Üst düzey bir komutanın komutasında helikopter, dedektif, yedi yüz polis ve askerden oluşan birlikle geniş çaplı aramalar yapılmaya başlanır. Bütün arama taramalara rağmen bir sonuç alınmayınca Necdet Elmas’ın başına 100 bin TL ödül konur. Evinde saklandığı bir yakını bu yüklü paraya dayanamaz ve onu ihbar ederek kaldığı yeri bildirir. Yedi yüz kişilik birlik tarafından evin etrafı sarılır ve teslim olması için ona çağrıda bulunur. Necdet Elmas pazarlık sonucu tıraş olup düzgün giyindikten sonra teslim olacağını söyler. Operasyonu yapan komutan dediğini kabul eder. Necdet Elmas teslim olur. Karakolda yapılan ilk sorgusunda paraların 30 bin lirasını eğlenceye harcadığını ve soygundan dolayı halktan özür dilediğini söyler.
Necdet Elmas’ın bu hareketliliği daha 12 yaşında evden kaçmasıyla başlamıştı. Sonraki yıllarda birçok işe girip çıkmıştı. Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girmiş ve ikinci sınıfta okulu terk etmişti. Bir süreliğine belediyede memur olarak çalışır ve daha sonra ayrılır. Necdet Elmas’ın en büyük zaafı Chevrolet marka arabaya düşkünlüğü idi. Bu sebeple yalnız Chevrolet oto hırsızlığı yaptı. O, aynı zamanda iyi bir araba sürücüsüydü. Cezaevine girdikten sonra duruşmalar esnasında mahkemeyi incitecek hiçbir şey söylemez. Savunmasında suçun bir kir, cezanın ise bir banyo olduğunu söyler. Banyoda yıkandığında dozu fazla kaçırılırsa bu banyonun fayda değil zarar vereceğini söyler. Esas müdafaanın vicdanlarda yapılması gerektiğini ve adalet önünde boynunun kıldan ince olduğunu söyler ve 20 yıl ceza alır.
İsmail Güven 1963 yılında İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü son sınıfında okurken tıp fakültesi öğrencisi Mehmet Akay’ın Aksaray’daki evinde yani dershanede bir Cumartesi günü toplanırlar ve Risale-i Nur dersi yaparlar. Ders esnasında polisler bir baskın yaparak, onları polis karakoluna getirir. İki gece sorgulanarak epeyce hırpalanırlar.
İfade sonrası evde bulunan İsmail Güven, Mehmet Akay, Zekeriya Kitapçı, Servet Armağan, Mustafa Kavurmacı, Sabahaddin Aksakal, Üzeyir Şenler tutuklanır. Cezaevine getirildiklerinde kalacakları koğuşta yatak olmadığından iki geceyi yemekhanede geçirirler. Arkadaşları tarafından yatak yorgan gönderildikten sonra koğuşa yerleşirler. Koğuşta mahkûmlarla tanışırken Türkiye’de ilk banka soygununu yapan Necdet Elmas’ın da olduğunu öğrenirler. Necdet Elmas onlardan çok önce cezaevindeydi. Tanışma ve sohbetlerde Necdet Elmas’ın çok yetenekli ve zeki biri olduğu hemen göze çarpıyordu. İsmail Güven ve arkadaşları cezaevi günlerinde namaz kılarak, tesbihat yaparak, cüz dağıtıp hatim indirerek vakitlerini geçirirlerdi. Ezbere bildikleri Risale-i Nurlar’dan dersler yaparlardı. Koğuşlarında bulunan mahkûmların dikkatini çekerlerdi.
Bir kısmı Bediüzzaman Hazretleri’nin sohbetinde de bulunan ve kitaplarını okuyan bu kişilerin sözleri ve davranışları çevrede takdirle karşılanırdı. Bunlarda yalan riya olmaz diyerek mahkûmların çoğu sohbet halkalarına katılırdı. Sohbet halkasına katılanlardan biri de Necdet Elmas’tı. Necdet Elmas o dört duvar arasında samimî bulduğu bu insanların sıcak ve ümit verici sohbetlerinden sonra Kur’ân okumayı öğrendi. Cemaatle namaz kılanlara katıldı. Koğuştaki bütün gürültü patırtıya rağmen onlar sanki koğuşta kimse yokmuş gibi cemaatle namazlarını kıldılar ve örnek davranışlar sergilediler. Necdet Elmas, cezaevinde beraber kaldığı Nur Talebeleri ile Risale-i Nur’dan yaptıkları sohbetlerle sıcak bir diyalog kurdu. Sohbetlerde Bediüzzaman Hazretleri’nin Ruslara esir düşerken komutanlarına karşı ayağa kalkmayarak sergilediği kahramanlığı duyunca onlara daha da yakın olmaya başladı ve kısa sürede sohbetlerin müdavimi oldu. Bediüzzaman Hazretleri’nin Divan-ı Harb-i Örfi eserindeki savunmasında hiç kimseye boyun eğmediğini duyunca içindeki o deli dolu cesaretini nerede kullanması gerektiğini anlamaya çalıştı. Kâinatın bir sahibi olduğu ve insanın başıboş yaratılmadığını sakin kafayla daha çok düşünmeye başladı. Necdet Elmas ömrü boyunca dinle ilgili bilgileri ilk defa burada dinliyordu. Cesur ve pervasız fıtratı Risale-i Nur’u az bir zaman anlamasına sebep oldu. Necdet Elmas ikinci sohbetinden sonra abdest almayı, namaz kılmayı ve ardından Kur’ân okumayı öğrendi. Cezaevinden sonraki günlerini ibadetlerini yaparak ve hayatını İsmail Güven ve arkadaşlarının sohbetlerinden kaptığı işaretlerle sürdürmeye çalıştı. 1974 yılında aftan yararlanıp dışarı çıktığında Risale-i Nur’un etkisinden olacak eski günlerine bir daha dönmedi. İsmail Güven ve arkadaşları 26 günlük bir cezaevi hayatından sonra Mehmet Akay dışında hepsi çıktılar. Necdet Elmas Risale-i Nur’la tanıştıktan sonra mahkeme savunmalarında “Allah (cc) Kur’ân’da buyuruyor ki, Peygamberimiz (asm) buyuruyor ki, Bediüzzaman Risale-i Nur’da diyor ki” gibi ifadeler yazarak kısa sürede tanıştığı Nur Talebelerinin söz ve davranışlarından ne denli etkilenmiş olduğunu göstermiş olur. Necdet Elmas’ın cezaevi arkadaşı İsmail Güven, Maraş İmam Hatip Okulu’nda öğretmen olarak çalıştığı yıllarda ondan bir mektup alır. Mektubunda “Bana yol gösterdiniz, Allah sizden razı olsun” şeklinde yazar. Daha sonraları bir daha ondan bir haber alamaz. Necdet Elmas cezaevinden çıktıktan sonra bir müddet Beşiktaş’ta büfecilik yapar. Daha sonra zengin olmak için geldiği İstanbul’dan memleketi Konya Ereğli’ye yerleştiği söylenir. Macera dolu hayatından üç evlilik yaptığı ve bu evliliklerden dört çocuğunun olduğu ve halen iki çocuğunun yaşadığı anlatılır. 9 Ocak 1935 tarihinde Konya Ereğli’de doğan Necdet Elmas 15 Ocak 2017’de, Antalya’da 87 yaşında vefat ettiğinde hiçbir gazete sayfasında ölümünden söz edilmez. Sanki hiç yaşamamış gibi ölümü sessiz olur.
Kaynak:
1- https://listelist.com/necdet-elmas-kimdir/ 2-https://www.gzt.com/dunya-politika/turkiyenin-ilk-profesyonel-banka-soyguncusu-necdet-elmas-2459529
Misbah ERATİLLA
Benzer konuda makaleler:
- Risale-i Nur’u tanıtacak bir gazeteye ihtiyaç vardı
- Üstadın tasarrufu devam ediyor
- Baba-oğul Çelebi ve ilk teksir makinesi
- Ubudiyeti taçlandırmak
- “Yeter, söz milletindir”
- Mehmet Gülırmak ve Turnam Türküsü
- Bediüzzaman, niçin sakal bırakmamış ve Cuma cemaatlerine katılamamıştır?
- Silvanlı Molla Ali Zila ve Bediüzzaman
- “Kardeşiz; fakat siyaset noktasında değil!”
- Bediüzzaman ve İman-Hürriyet İlişkisi
- Yüzbaşı Re’fet Bey ve Barla’lı Mustafa Çavuş
- Bediüzzaman ve Hafız Ali
- “Mevlânâ´nın zamanında yaşasaydım Mesnevî yazardım´´ sözünü açıklar mısınız?
- Zübeyir ağabey ile Prof. İzzettin Bey’in görüşmesi
- Risale-i Nur, materyalist fikirleri paramparça ediyor
İlk yorumu siz yazın