On Üçüncü Şua’da “Mahkemede son söz olarak yüzlerine söylediğim bu cümle, ‘Milyonlar kahraman başlar feda oldukları bir kudsî hakikate başımız dahi feda olsun’ ile bizim nihayete kadar sebat edeceğimizi dava etmişiz. Bu davadan vazgeçilmez. İçinizde vazgeçecek yok ümit ediyorum. Madem şimdiye kadar sabrettiniz, ‘Daha kısmetimiz ve vazifemiz bitmedi’ diye tahammül ve sabrediniz.” tavsiyesinde bulunan Bediüzzaman Said Nursî, bu kudsî hizmet-i imaniyede nihayete kadar sebat etmenin, vazgeçmemenin, her müşkülata karşı telaş etmeden tahammül ve sabır göstermenin ehemmiyetini bizlere hatırlatıyor. Dâhilde nefsimizin, hariçte ise her türlü muzır manilerin bu dâvâdan vazgeçirme çağrıları, ihlâs, sebat ve metanet sayesinde—inşaallah—bizlere zarar veremeyecektir. “Peygamberimizin (asm) ittibâına mükellef olduğunuzdan, onlar gibi müddet-i hayatınızca vazifeye devam mecburiyeti olduğu.” hakikatini, Barla Lahikası’ndaki mektubunda Bediüzzaman Hazretlerine ifade eden Hulusi Ağabey, bizlere de önemli bir hususu hatırlatmış oluyor. Peygamberimizin (asm) ittibâına (tabi olmaya) mükellef olanlar, Peygamberimiz (asm) gibi müddet-i hayatlarında vazifeye devam etmek zorundadırlar. Nasıl ki Peygamberler ve Peygamberimiz (asm) tüm hayatlarında vazifelerine devam etmişler, sebat göstermişler ve davalarından vazgeçmemişlerdir, onlara ittibâ edenler de aynı şekilde aynı dâvâda sebat göstermeye devam etmelidirler.
Yine Barla Lahikası’nda “Şöyle düşünüyordum: Eğer yalnız adüvv-i ekber olan nefsin hilesinden ve cin ve ins ve şeytanların mekrinden emin olayım diye herkes başını karanlığa çekse ve kendisi köşe-i nisyana çekilse veya çekilmek istese ve âlem-i insan ve âlem-i İslâm mühmel kalacak, kimsenin kimseye faidesi olmayacak bir zaman olsa; ben din kardeşlerime bu nurlu hakikatleri iblâğ edeyim de, Allahü Zülcelâl nasıl şe’n-i ulûhiyetine yaraşırsa öyle muamele eylesin. Nefsimi düşünmekten kat’-ı nazar etmeyi yine o zamanlarda çok faideli görüyordum.
Bundaki hikmet nedir?” diyerek Bediüzzaman Hazretlerine danışan Hulusi ağabey, bizlere önemli bir hakikati hatırlatıyor. Herkes başını karanlığa çekse ve kendisi köşe-i nisyana çekilse veya çekilmek istese ve âlem-i insan ve âlem-i İslâm mühmel kalacak, kimsenin kimseye faidesi olmayacak bir zaman olsa da bu dâvâdan vazgeçmemek, nurlu hakikatleri insanlara duyurmak yolundaki vazifeye devam etmek gerektir.
Benzer konuda makaleler:
- Fitneyi kaldırıp, kardeşliği ikame eden eser!
- “Genç talebelere kızları musallat ediyorlar!”
- Mukaddes hizmetin emanetçileri: Genç Saidler
- Risale-i Nur’un esas mesleği
- Evhamlı bir soruya hikmetli bir cevap
- Sinsi bir tehlike: Gaflet
- Bediüzzaman’ın dünyaya bakışı
- Meslek ve meşrep çizgisinde sebat etmek
- Çoğulculuk hakkında
- Risâle-i Nur´un olmazsa olmaz düsturu: Sadakat
- Bediüzzaman’ın zekât almayışı
- Tam ve daimî bir üstad: Şahs-ı mânevî
- Zübeyir: Sadâkatte birinci
- Albay Hulusi Beyin dünyasında Bediüzzaman Said Nursî
- Bediüzzaman, Abdülhamid Han ve helâllik meselesi
İlk yorumu siz yazın