Bir bahar, bir ağaç kadar kolay yaratılır

Cenab-ı Hakk’ın isimlerinin bir tezahürü olarak incir ağacının çamur yiyip meyvesine süt vermesi: ”İncir ağacı kendi çamur yiyerek yavrusu olan meyvelerine hâlis süt vermesi, bilbedâhe nihayetsiz Rahîm, Kerîm, Şefîk bir Zâtın hesâbiyle hareket ettiklerini kör olmayana gösteriyorlar.
” 1 Ağaçlardaki süslü ve sanatlı çiçek ve meyveler bir sanatperver ve mu’cizekâr bir zatı göstermesi: ”Evet, kemik gibi bir kuru ağacın ucundaki tel gibi incecik bir sapta gayet münakkaş, müzeyyen bir çiçek ve gayet musannâ ve murassâ bir meyve, elbette gayet san’atperver, mu’cizekâr ve hikmettar bir Sâniin mehâsin-i san’atını zîşuura okutturan bir ilânnâmedir.” 2

Baharda ağaçların dirilmeleri cesedlerin dirilmesine örnek olarak veriliyor: “Ecsâdın def’aten inşâsının misâli ise; (…) geçmiş baharın mahsulâtı gibi, berk gibi bir sür’atle icadları; (…) hem, kemiklerden ibâret olarak ayakta duran emvât gibi bütün ağaçların cenazeleri bir emirle def’aten ‘ba’sü ba’de’l-mevt’e mazhariyetleri ve neşirleri; hem, küçücük hayvan tâifelerinin hadsiz efradlarının gayet derecede san’atlı bir sûrette ihyâları.” 3

Ağaçlarla muekkel meleklerin görevleri: ”Güyâ şu ağaçların müekkel melâikeleri ağaçların müekkel melâikeler içlerine girip, herbir dalında çok neyler takılan ağaçları cesed olarak giymişler, güyâ Sultan-ı Sermedî, binler ney sadâsıyla muhteşem bir resm-i küşâdda, onlara onları giydirmiş ki, o ağaçlar câmid, şuursuz cisim gibi değil, belki gayet şuurkârâne mânidar vaziyetleri gösteriyorlar.“ 4

Külliyat ve cüz-iyatın şahs-ı manevileri olması: ”Şu kâinatın mevcudâtına nazar-ı dikkat ile bakılsa görünür ki, cüz’iyât gibi külliyâtın dahi birer şahs-ı mânevîsi vardır ki; birer vazife-i külliyesi görünüyor, onda bir hizmet-i külliye görünüyor. (…) Nasıl ki bir meyve, bir intizam içinde bir ilânâtı, tesbihâtı ifade ediyor; öyle de, koca bir ağacın heyet-i umumiyesiyle gayet muntazam bir vazife-i fıtriyesi ve ubûdiyeti vardır.” 5

Ağaç mektubu: “Evet, her bir çiçek, herbir meyve, herbir yaprak, herbir nebat, herbir hayvan öyle birer mühr-ü ehadiyet, birer hâtem-i samediyettir ki, (…) herbir bahçeyi birer ferman-ı Sübhânî sûretine çevirerek…” 6

Ağaçların urbasını değiştirmesi: “Evet, zeminde hiçbir tahavvül ve ağaç ve hayvanlarında her senede urbasını değiştirmek gibi hiçbir tebeddül-cüz’î olsun, küllî olsun yoktur ki, intizamıyla Senin vücuduna ve vahdetine işaret etmesin.” 7

Bir baharın bir ağaç kadar kolay yaratılması: ”Ve madem hiçbir şey ona ağır gelmez, elbette haşr-i âzamı bir bahar kadar kolay ve bir baharı bir ağaç kadar suhuletli ve bir ağacı bir çiçek kadar zahmetsiz icad ettiği gibi, bir çiçeği bir ağaç kadar san’atlı, bir ağacı bir bahar kadar mu’cizâtlı ve bir baharı bir haşir gibi cemiyetli ve harikalı halk eder ve gözümüzün önünde halk ediyor.” 8

Kâinatın bir ağaç olması: ”Rahmâniyetin tecellîsiyle kâinat bir ağaç, bir bostan ve zemin bir meyve, bir kavun ve zîhayat ve insan bir çekirdek hükmünde olduğundan, elbette en küçük bir zîhayatın Hâlıkı ve Rabbi, bütün zeminin ve kâinatın Hâlıkı olmak lâzım gelir. 9

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 65.

2- A.g.e, 68.

3- A.g.e, 106.

4- A.g.e, 206.

5- A.g.e, 473.

6- Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, 35.

7- A.g.e, 47.

8- A.g.e, 146.

9- A.g.e, 155.

Cevat ÇAKIR

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.


*