Yaklaşık bir asır önce Bediüzzaman, “Eğer biz doğru İslamiyeti ve İslamiyete layık doğruluğu ve istikameti göstersek” neler olabileceğini, insaniyetin nasıl yükseleceğini, hakiki medeniyet ve umumî barışın nasıl sağlanacağını delilleriyle ortaya koymuş, tâ o zamandan bu güne, tâ kıyamete kadar yol haritasını göstermiş. Bugün gelinen noktada hem menfi hem müspet manadaki gelişmeler, yakın bir gelecekte dünyada acaip inkılapların olabileceğinin işaretlerini veriyor.
Artık yok oluşla var oluş, yıkımla yapım, tahribatla tamirat, ölümle diriliş göze göz, dişe diş kıyasıya çarpışıyor. Bütün bu çarpışmalar varlık alemleri hesabınadır. Kainatta ve dünyamızda hayır, güzellik ve iyilik hesabına faaliyetler sürerken, şer ve tahribat hesabına çalışanlar da boş durmuyorlar, insanlığın hayra, hak ve hakikata yönelişine engel olmak için her türlü yola başvuruyorlar. Şimdi hakiki insaniyet alemi iki tercihle karşı karşıyadır. Ya ahlaksızlık, küfür, isyan ve dalalete seyirci kalıp kıyametin kopmasını çabuklaştıracaklar, ya da dünyanın ömrünü uzatacak hak dinin yayılmasına kuvvet ve destek verecekler.
Kur’an’ın ve Ahirzaman Peygamberinin daveti umumîdir. Herkesi davet ediyor. Bu davet Allah’ın davetidir. “Madem ki yapan bilir, öyleyse bilen konuşur.” Yaratan, kendi mahlukunun halini ve ihtiyacını bilmez olur mu hiç? Alllah kelamı Kur’an, ehl-i kitabı, dinlerini tamamen terke davet etmiyor ki.. Yanlış yönelişlerden vaz geçip Tevhid’e dönmelerini istiyor. Bütün ilahî fermanların, semavî suhuf ve kitapların hakikatleri Kur’an’dadır. Zebur, Tevrat ve İncil hakikat olarak insanlığa neleri va’z etmişlerse, o hakikatler Kur’an ile devam ediyor. Allah’ın daveti ezelî ve ebedîdir. O davette-haşa-bir kopukluk, bir ayrılmışlık olamaz. Ezelden gelir Ebede gider. Zaten İsa Aleyhisselam da “Ben gidiyorum, tâ ki Alemin Efendisi gelsin.” dememiş midir? Üstelik Ahirzaman’da hakiki İsevîliğin İslamiyete inkılap edeceği, cism-i nuranîsiyle semada bulunan Hz. İsa’nın gelip Resulullah Efendimiz’e tabi olacağı sahih rivayetler arasındadır.
Peki halihazırda gelmiş midir? Resulullah’ın Vekili’nın arkasında namazı kılmış mıdır? Bunlar kitap hacminde ele alınması gereken sırlı meselelerdir. Zaten böyle bir hadiseyi herkesin bilmesi ve görmesi ne imkan dahilindedir, ne de lazımdır. Herkesin aşikâr olarak görüp bilmesi imtihan sırrına aykırı olur. Ancak emareleri, belirtileri ve dünyadaki bazı gelişmeler bize ipucu verebilir.
Avrupa Birliği’ne yönelişimizde kaderin payını unutmayalım. İnsan Hakları Mahkemesinin Avrupa’da olması da tesadüf değildir. Başta Fransa ve Almanya olmak üzere Avrupa’da, Rusya’da, Amerika’da, yani Batı’da İslamiyetin hızla gelişmesini de görmezlikten gelemeyiz. Hazreti Peygamberin bu ahirzamandaki hakiki bir varisi ve vazifelisi olan Said Nursî’nin Batı’yla ilgilenmiş olmasının, yorum ve tahliller yapmasının da idrakimize sunduğu mesajları olmalıdır. Yani onun Batı’yla olan bu alakası, sevk-i kaderî ile ahirzamandaki o büyük vazifesinin gereğidir. Onun, yüz sene öncesinde, “Avrupa bir İslam devletine hamiledir, günün birinde onu doğuracak, Osmanlılar da Avrupa ile hamiledir, o da onu doğuracak” şeklindeki beyanı kısmen tahakkuk etmiştir ve tamamen edecektir.
Hem ona göre Avrupa ikidir. Birisi, “İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaîye-i beşeriyeye (insanlığın sosyal hayatına) faydalı sanatları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden BİRİNCİ AVRUPA”, diğeri, “Felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiatını (kötülüklerini) mehasin(iyilik) zannederek beşeri sefahate ve dalalete sevk eden bozulmuş İKİNCİ AVRUPA”..
Materyalizmin ve Deccalizmin telkinleriyle, tek gözlü bakışlarıyla, insaniyeti hakiki vazifesinden uzaklaştıran bu İkinci Avrupa’ya Bediüzzaman, “Küfür ve küfranı dağıtıp neşreden bedbaht ruh” diyor ve Kur’an’dan aldığı feyizle o cepheye manevî “söz” bombalarını yağdırıyor. Birinci Avrupa’ya ilişmiyor, üstelik dünyanın geleceğine hizmet edecek bir çerçevede görüyor. İşte hakikatı arayan bu Birinci Avrupa, farkında olarak veya olmayarak aslında doğru İslâmiyeti arıyor.
Benzer konuda makaleler:
- İcat, İslâm âlemi ve Avrupa
- Ramazan bayramı tebrik
- Bediüzzaman mânen yaşıyor
- Risale-i Nurlar bir aynadır
- Said Nursî’nin sözü bugün çok daha fazla geçerli
- Risale-i Nur’da “Avrupa” kavramı
- Bediüzzaman’ın Bakış Açısıyla İslam ve Batı Medeniyetinin Menşe’ Bağlamında Mukayesesi
- Sünuhatta geçen “Lazım-ı mezhep, mezhep değil; belki muahez değil.” Cümlesini ve konu ile irtibatını açar mısınız?
- Bediüzzaman ve fetih
- Farklılıkların Buluşmasında Bediüzzaman Said Nursi’nin Rolü
- İsveç´te şeriat
- İsevilerle Ortak Paylarımız
- Risale-i Nur ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
- Avusturya´da Kutlu Doğum
- Avusturya´da “başörtüsü”
İlk yorumu siz yazın