Acele ettim kışta geldim!

dünya-risalei nurKur’ân’ın etrafındaki surların bir bir yıkılmaya başladığı bir hengâmda ve Peygamber Efendimizin (asm) müjdelediği, her asırda gelecek olan müceddidin gelme zamanı tamam olduğunda bir Nur doğdu şarktan!
Peygamber (asm) müjdeler de etrafındakiler bu müjdeden bîhaber mi kalır! Bediüzzaman Hazretleri belki de (kesinlikle manasında) asrının yani ahirzamanın en büyük İslâm âlimidir! Bunu dönemin en büyük İslâm âlimleri dahi kabul etmiştir!

Bediüzzaman Hazretleri, Kur’ân etrafındaki surlar yıkılınca “Doğrudan doğruya Kur’ân kendi kendini müdafaa edecek” diyor ve ekliyor: “i’câzı onun çelik bir zırhı olacak. Ve şu i’câzın bir nev’ini şu zamanda izharına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak. Ve namzet olduğumu anladım.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 201)

Evet, Risale-i Nur, Kur’ân’ın i’cazının bir nev’ini açığa çıkardığı için O’nun çelik bir zırhı hükmündedir. Kur’ân’ın etrafındaki surlar yıkılmıştır, ama O, üzerine çelikten Risale-i Nur zırhını kuşanmıştır. Hem de ne çelik. Eğilmez, bükülmez, delinmez! Çünkü Risale-i Nur, Kur’ân-ı Kerîm’den tereşşuh etmiştir. Bu kuvvet elbette ve elbette Ondan gelmektedir.

Üstad Hazretleri belâgatlı bir ifade ile “kışta” geldiğini söylüyor. Küfür baş gösterdiği için, yazılan Risale-i Nur türlü yasaklarla hem okuyanlar hem de hizmetinde bulunanlar hapislere atılıp yayılması engellenmiş, bugünlere nazaran çok daha az kişiye ulaştırılmıştır. Ancak kış mevsiminde çiçek açması zaten beklenmez. Kış mevsiminde bahara sadece hazırlık yapılır. Üstad Hazretleri’nin ve hizmetinde bulunan o zamanın talebelerinin Risale-i Nur’u o çetin şartlarda telif edip bugünlere gelmesini sağlaması en mühimmidir. Ama Üstadımız, hizmet-i Kur’âniyeye bakan yönü ile kış mevsimini andıran o zor şartların bir gün biteceğini haber veriyor:

“Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizin ile konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennetasa bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır.” (Tarihçe-i Hayat,s. 75)

Ve bu cümleleri Sikke-i Tasdik-i Gaybî’deki şu cümleler ile mütalâa edelim:

“Şark tarafından bir nur zuhur edecek, bid’alar zulümâtını dağıtacak.” Ben böyle bir nurun zuhuruna çok intizar ettim ve ediyorum. Fakat çiçekler baharda gelir. Öyle kudsî çiçeklere zemin hazır etmek lâzım gelir. Ve anladık ki, bu hizmetimizle o nuranî zatlara zemin ihzar ediyoruz.”

(Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 203)

Madem bizler Üstadın yaşadığı zamana nazaran istikbalin çocuklarıyız ve O’nun müjdesiyle istikbal, Kur’ân hizmetinde bir bahar mevsimidir. O halde türlü olumsuzlukların rağmına ümitsiz olmamak gerektir. Hem bizler bu bahar mevsimini en kuvvetli emarelerle hissetmeye başlamışız. Şu an hangi ilimize hatta ilçemize gidersek gidelim en az bir Nur dersanesinin orayı nurlandırdığını görüyoruz elhamdülillah. Hem Risale-i Nur dünyanın dört bir tarafına yayılıyor ve neredeyse tulu etmek zamanına yaklaşıyor. Çiçekler patladı patlayacak. Ama bu güzel, baharı hatırlatan sıcak rüzgârların yanında bazen de Risale-i Nur hizmetine bakan yönü ile çok sert ve çok soğuk küfür rüzgârları da esmiyor değil. Ama herkes bilir ki bahar gelmeden önceki son ay Mart’dır ve Mart kapıdan baktırır ve bazen de kazmayı küreği yaktırır.  Bahar madem pek yakındır o halde mecburen yaktığımız kazmaya-küreğe üzülmenin de manası yok. Allah ömür verirse, bizler bu geleceği pek yakın olan cennet-âsâ bahar mevsiminin kutsî çiçekleriyiz inşaallah ve elhamdülillah. Üstadımızın ve talebelerinin bizlere zemin ihzar etmek için nelere katlandığını akıldan çıkarmadan nasıl büyük bir şeye namzed olduğumuzun şuuru ile bu hizmet-i Kur’âniye’de sebat ederek, kendimizi Risale-i Nur suyu ile sulamaya devam edelim inşallah. Bahar pek yakındır!

Akif ARSLAN

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.


*