Fitneyi kaldırıp, kardeşliği ikame eden eser!
Risale-i Nur, nifak ve şikâkı, tefrikayı, fitne ve fesâdı kaldırıp, kardeşliği, uhuvvet-i diniyeyi, tesânüd ve teâvünü yerleştirir.
Risale-i Nur, nifak ve şikâkı, tefrikayı, fitne ve fesâdı kaldırıp, kardeşliği, uhuvvet-i diniyeyi, tesânüd ve teâvünü yerleştirir.
“Tâbiratınızla, şivenizle okumak bana o kadar zevkli, lezzetli geliyor ki, tarif edemem. Onun için bir harfe dokunmayı azîm bir günah işliyor telâkki ediyorum.” (Hulûsi)
Bediüzzaman’ın Şuâlar adlı eserindeki içtihadı günümüz Müslümanlar’ının hareket tarzını belirlemesi açısından hizmet metodunda bir milad hüviyetindedir.Bediüzzaman, Şuâlar’da Bakara Sûresi’nin 257. âyetindeki
Allah’ın kelâmı, fermanı, hitabı, mükâlemesi, hutbe-i ezeliyesi ve hikmetfeşan bir kitab-ı mukaddesi olan yüce kitabımız “Kur’ân-ı Azimüşşan, bütün zamanlarda gelip geçen nev-i beşerin tabakalarına, milletlerine ve
Kelâm, aklı önplana alarak gerçeklere ulaşmaya çalışan İslâm felsefesidir, diyebiliriz. İman, itikat, inanç esaslarını ispat eder. Kelâm,
Bugün de işittim ki harp korkusu başlamış. Ben de buranın âmirine dedim: Şimdiye kadar ne vakit Nurlara hücum edilse, ya zemin hiddet eder veya harp korkusu başlar.
“Namazda ruhun, kalbin, aklın büyük bir rahatı vardır. Hem, cisme de o kadar ağır bir iş değildir.” (Sözler, s. 41) Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “İslâmiyet’te imandan sonra en yüksek hakikat namazdır”1 ifadesiyle “imanın gereği ve ubudiyetin […]
“Sözler” ve “Risâletü’n-Nur” kelimeleri “Risâle-i Nur”la eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Risâle (ç. resâil) sözlükte, mektup, belli bir konuda yazılmış küçük kitap, broşür ve mecmua, dergi gibi anlamlara gelmektedir.
Lügâtte, ıstılahî/terminolojik anlamıyla, “edebiyatta, konuyu bütün yönleriyle kavrayarak, hiçbir yanlış ve eksik anlayışa yer bırakmayan, (efradını câmi’, ağyârını mâni’) ayrıca bir yoruma ihtiyaç bırakmayacak derecede, yapmacıklıktan/tasannu’dan uzak, mütenasip/düzgün anlatma san’atı” olarak tarif edilir ilm-i Belâgat.
Çağımızın müceddidi Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin çok mühim icraat ve hizmetlerinden birisi, 31 Mart 1909 hadisesinde Divan-ı Harb-i Örfî’deki yani sıkı yönetim askeri mahkemesinde yaptığı emsalsiz müdafaadır. Divan-ı Harb-i Örfî müdafaası, o tarihten kıyamete kadar olan […]
Müslümanları dünyada rahatlıktan, diğer dinlere mensup olanları da ahiret saadetinden mahrum eden ve İslâmiyet güneşinin insanlığı aydınlatmasını engelleyen sebepler çoktur.
Askerlik yapanlar iyi bilirler, mantığın bittiği yerde askerlik başlar derler. Türkiye’nin bütçesinin büyük bir kısmını kullanan askeriye, halk tabiri ile mantığın bittiği yer mi olmalıdır? Askerin mantığında, asker boş kalırsa fitne üretir, o halde askeri […]
Velayet-i kübra ile velayet-i suğra arasındaki farkları fen bilimleri ışığında, akıllara yakınlaştırmaya çalışacağız.
Risâle-i Nur konusunda gündeme getirilen tartışmaların bir kısmında, “Neden hep risâleler okunmakta ve Kur’ân ve hadislere fazla önem verilmemektedir?” gibi hakikatin çok uzağında endişeler dile getirilmektedir.
Bediüzzaman, İslami ilimler dahil, sosyal konularda da hemen her sahada söz sahibidir. 1907 yılında, İstanbul’a geldiğinde, Şekerci Han’ın kapısına şu levhayı asar:
Copyright © 2008-2021 - SorularlaSaidNursi.com | Powered by EuroNur