Sual: “Risâle-i Nur’un bazı yerlerinde bazı kelimeler Türkçe yazılırken, diğer bazı yerlerde aynı kelimelerin Arapça metin şeklinde yazıldığını görüyoruz. Meselâ Birinci Sözde ‘Bismillah’ kelimelerinin hepsi Türkçe yazılırken, On dördüncü Lem’anın İkinci Makamı’nda Arapça yazılmış. Bunun hikmeti nedir? Ayrıca; külliyatta Üstadımız bir meseleyi anlatırken, bazı yerlerde ‘hissettim; ama yazdırılmadı’ diye ifadeler kullanıyor. Ya da meselâ Yirmi Beşinci Mektub’a geldiğimizde, bakıyoruz, telif edilmemiş olduğunu yazıyor. Bunun hikmeti nedir?”
Birinci Söz, “Bismillahirrahmânirrahîm” kelimesini hem Müslüman’ın, hem de tüm mevcudatın hâl diliyle vazgeçilmez bir virdi ve zikri olarak ele almış ve bu mübarek kelimenin topyekûn derunî manası üzerinde yoğunlaşmış; On Dördüncü Lem’a ise “Bismillahirrahmânirrahîm” kelimesinde zikri geçen “Allah”, “Rahman” ve “Rahîm” ism-i mübarekleri üzerinde yoğunlaşmış ve bu isimlerin günü birlik hayatımız ile olan yakın ilişkileri deşifre edilmiştir.
“Bismillah” lâfzı ile “Bismillahirrahmânirrahîm” zikrinin kast olunduğu Birinci Söz’de, bu mübarek kelime için Türkçe ibare kullanılması, okuyucuya okuyuşta kolaylık ve algılamada rahatlık sağlamış; böylece okuyucunun dikkati “lâfız cildine” değil, doğrudan “mânâ ruhu” üzerine teksif edilmiştir. On Dördüncü Lem’ada ise, “Bismillahirrahmânirrahîm” ibaresinin bir âyet olduğundan hareketle, âyetin lâfız cildinden de “mânâ ruhuna” intikalin olabileceği gösterilmiş; âyetin her bir harfinde var olan sonsuz sırlardan beş-altı sırlı bir tetkikat ve keşfiyât yapılmıştır. Bu çerçevede “Bismillah”, “Bismillahirrahmân” ve “Bismillahirrahmânirrahîm” ibareleri için ayrı ayrı paragraflar açılmış, nihayet “rahmet” ekseni etrafında muhtelif izahlar ve tefsirlerde bulunulmuştur. Bu tefsirler ve izahlar yapılırken lafız cildinin gizemli ve esrarlı harflerine manevî yelkenler açıldığından, lâfızların Arapça aslından olduğu gibi yazılması uygun bulunmuştur.
Risâle-i Nur’da kimi yerlerde rastladığımız, “yazdırılmadı”, “telif edilmedi”, “mezun değilim”, “izin verilmedi”, “kapı açılmadı”, “kapı kapandı”, “perde kapandı”, “sünuhât kesildi” gibi tabirlerle; bu eserlerin ilham ürünü olduğunu, Kur’ân’dan çağımızın yaralarına uygun ilaçlar olarak doğrudan geldiğini, yani yazdırıldığını ve Bediüzzaman Hazretlerinin bu hakikatler için bir tercümanlık ve tebliğ vazifesi gördüğünü anlıyoruz. Testisini doldurup su dağıtan sucunun “su kesildi” demesi, musluğun başında başkasının bulunduğunu, yani suyu açanın veya kesenin başkası olduğunu gösterir. Biz, istifade etmeye bakmalıyız.
Benzer konuda makaleler:
- Risâle-i Nûr´un üslûbu
- Risâle-i Nur’daki bazı kelimeler
- Risale-i Nur, Kur’ân’ı baştan sona tefsir etmiştir
- Bu müjde şükür ister
- Risale-i Nur’un Kavram Haritalamasını Okumak
- Risale-i Nur’un Kavram Haritalamasını Okumak
- Risale-i Nur: Lem’alar Fihristi
- Acz, fakr, şefkat ve tefekkür yolu
- Risâle-i Nur’un Besmelesi: Birinci Söz (Biz dahi başta ona başlarız)
- Risale-i Nur’un dilini çözmek
- Risale-i Nur’un dilini çözmek
- Risâle-i Nur’un anahtarı: Birinci Söz
- ‘Barla Lâhikası’ndan notlar
- Sadeleştirmenin önü kesin olarak kapatıldı
- “İkinci vatanım Barla”
eserlerin ilham ürünü olduğunu söylerken Allah tarafından ilham edilerek yazdırıldığını izin verilmedi derkende Allah tarafından izin verilmedi mi demek istiyorsunuz?Bildiğim kadarıyla Allah kanun ve kurallarını peygamberleri aracılığı ile insanlığa iletmiş ve bu yol peygamber efendimizin(s.a.v.) son elçi olması ilede kapanmıştır .Bu durumda nasıl oluyorda bu kitap ilham yoluyla yazdırılmış oluyor.saygılar
İşte bu kafirler bu kadar akılsızlar. Hidayetin ciddiyeti olmasa bunlara elleri karna basa basa gülünürdü.
bediüzzaman said nursinin sözler adlı eserinin 12. sözünü okursan ilhamın ve vahyin farklı oldugunu vahyin ilhamdan kat kat daha yüksek oldugunu ve bir padişahın cüzi bir ferdle bir konuşması olduğu gibi diğeri salatanatı uzma ünvanıyla hilafeti kübra namıy ve umumi bir hakimiyer haysiyetiyle emirlerini neşir ve teşhir maksadıyla bir elçisiyle ve büyük bir memuruyla konuşmasıdır.saygılar
İlhamı kabul etmeyen veya anlayamayan arkadaşlara şunu soruyorum: Risaleleri okuyun ve bu kadar muhteşem eserlerin, hemde fazla bir eğitimi olmayan bir zât tarafından nasıl yazılabileceğini o zaman siz açıklayın.
Tabiki bazı arkadaşlar soruyor ” Tövbe haşa bedüizzaman peygamber midir ki Allah tarafından yazdırıldığını iddia ediyor yada eserlerinde bunu gösteriyor?.. Kardeşlerim nasıl olur ki bir damar Allah’ın izmi olmayarak hareket etsin… Eserlere bakıldığında gerçekten büyük yaralara parmak basıyor. Belki o zamanları hiç olmayan problemler günümüzde daha ayrıntılı bir şekilde vücud buluyor.. Bakınız bizlerde bu nurlar yardımı ile yüzyılın hastalıklarına çare buluyoruz bu vesile ile. Bugün düşünebiliyorsak Allah izin verdiği içindir. “ol” deyince oluverir.
Kitapta bulunun bu bitiş cümlelere dayanarak said nursi’ye deli demişlerdir. Halbuki Nursi belirtiyor bunların kur-an tefsiri mahiyetinde olduğunu ve günümüzün yaralarına merhem olduğunu belirtiyor. Aslında her insan önyargısız bir şekilde bu eserleri alıp okusa inanıyorum ki çokları nurlerın feyzinden yararlanacaktır.