Korona milâdı

Dünyayı saran ve sarsan Koronavirüsü salgını, bize şu sözü derhatır ettirdi: Eski hal muhal; ya yeni hal, ya izmihlal!
Hadiseye hangi açıdan bakarsak bakalım, dünyayı sarar virüs sebebiyle yeni bir “Milat” ile karşı karşıya olduğumuzu görürüz. Üstelik, neredeyse hayatın her alanında ve bütün sektörlerde. Misâl: Sağlık, eğitim, ekonomi, diplomasi, teknoloji, seyahat, ulaşım, iletişim, eğlence, ibadet, ayin, kutlama, alış veriş, beslenme, temizlik, aile hayatı; sosyal, kültürel, siyasî hayat, vesaire…

Evet, hemen her konuda, her meselede bütün insanlığı yeni bir durum, yeni bir devir ve yepyeni bir nizâm bekliyor…

Hani denir ya “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diye. Aynen öyle…

 

Haftalardır, hatta aylardır Çin’den başlayarak bütün dünyayı kasıp kavuran, tıp âlemini âciz bırakan ve hiç mübalâğasız milyarlarca insanı adeta esir alan Korona- virüsü, şimdiye kadar binlerce can kaybına yol açtı. Bundan sonrası için de kimse güvenilir bir tahminde, bir öngörüde bulunamıyor. Bilânçoyu kestiremiyor.

Korku ve endişe ile olup bitenleri takip etmenin dışında, kimse fazla bir şey yapamıyor. Hükûmetler dahil, kimsenin elinden bir şey gelmiyor. Zira, mutasyona uğrayan bu dehşetli virüsün aşısı henüz bulunmadığı gibi, müessir bir ilâcı da yoktur.

 

Her şeye rağmen ve her hâlükârda ihtiyatlı gitmek, tedbirli davranmak durumundayız. Maddî mânevî her türlü temizliğe dikkat etmeye mecburuz.

Tedbirlerin kâr etmediği, yani sebeplerin sukût ettiği noktada ise, duâya, niyaza sarılmalı, elimizi dergâh-ı İlâhîye açarak münâcat etmeli, Rabbimizden yardım dilemeliyiz. Böyle zamanlarda, bunu yapmaya da mecbur ve mükellefiz.

Yaşanan her fâciadan bazı dersler çıkarılması gerektiği gibi, şüphesiz son zamanlarda ülke ve dünya çapında peşpeşe yaşanan arzî ve semavî belâ ve musîbetlerden de kendimize iyi bir ders çıkarmamız lâzım. Misâl: Zelzele, çığ felâketi, sel, fırtına, yer yer kuraklık, Müslümanlar arasındaki kanlı boğuşmalar ve nihayet öldürücü virüs salgını gibi musibetler zinciri.

Yaşananlara kısaca değinmek gerekirse, şunları söylemek mümkün:

Günümüzde öyle zulümler, cinayetler, haramlar, günahlar işleniyor ki, artık gayretullaha dokunacak raddeye varıyor.

Evet evet, hiç abartısız diyebiliriz ki, geçmişte kavimleri helâke götüren bilumum günahlar, günümüzde def’aten işleniyor. Meselâ: Fuhuş, uyuşturucu, kumar, lûtilik gibi; keza, dünya çapında mafyatik tarzda çalışan silâh, gıda, ilâç ve sigara lobileri gibi.

Aynı şekilde, suyu, havayı, toprağı kirleten nükleer, biyolojik, radyoaktif, kimyasal atıklar, ilâçlar, silâhlar gibi. Genetiği ile oynanan tahıl ve sair gıdalar gibi. Yaban hayatı mahveden, ekolojik dengeyi bozan şehirleşme veya modernite gibi…

Bütün bunlar, saymakla bitmeyecek kadar çoğalmış maalesef. Ayrıca hırs, hâkimiyet, üstünlük kurma gibi insanî hastalıklar da cabası.

 

İşte, bu ve benzeri durumlar, dünya hayatını tehdit noktasına geldi. Yaşadığımız normal hayat zehirlendi, zehrin etkisiyle de alarm vermeye başladı.

Şimdilerde ortaya çıkan Koronavirüsü, aslında tam da bir alarm zilidir. Daha sonra mutasyon geçirdiğinde daha dehşetlisi de çıkıp kapımızı çalabilir. Bunun olmayacağına dair hiçbir garantimiz yok.

Bu durumda, yaşanan fâcialardan gereken dersi çıkarmak, bunu bir milât olarak görmek ve bundan sonraki hayatımızı insanca, yani insaniyete yakışır bir sûrette tanzim ederek sürdürmeye çalışmak.

Başka türlüsü de olacak gibi değil. Dolayısıyla, Üstad Bediüzzaman’ın Münâzarât’ta geçen şu sözünü bu vesile ile de kullanmak mümkün: “Eski hâl muhâl; ya yeni hâl, ya izmihlâl.”

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.


*