Ahir zaman… Fitnesinden, şerrinden Hz. Âdem’in (as) Allah’a sığındığı; dehşetinden kalplerin ürktüğü, ruhların titrediği; enbiya ve asfiyânın helâket ve felâket asrı dediği bir zaman.
Evet, biz şu an ahirzamanın belki son demlerindeyiz. Zordur ahirzamanın bir ferdi olmak; mü’min bir genç için ise çok daha zordur ahirzamanda genç olmak. Günahların her taraftan hücum ettiği, maddiyyûnun ve tabiiyyûnun sürekli îmânın erkânına saldırdığı; Peygamberimizin (asm), hakkında “Haram işlemeyi kolaylaştıran imkânlar artacak, gençler günah işlemeye ve kötülük yapmaya çok meyledecekler”1 dediği; îmânın kor ateşi elde tutmak kadar zor olduğu bir zaman olan ahirzamanda zordur genç olmak.
Ahirzamanda genç olmak… Genç olmak demek akıldan ziyade hissiyatın devrede olduğu bir dönem demek. Gençlik damarının hâkim olduğu, harama ve günaha meyleden nefsin ve hissiyatın hüküm sürdüğü bir dönem. “Evet, gençlik damarı, akıldan ziyade hissiyatı dinler. His ve heves ise kördür, âkıbeti görmez. Bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder.”2 Bu yüzden nefsi ıslâh etmek hissiyâta hâkim olmak çok zordur ahirzamanda.
Evet, bir yandan ahirzaman fitnesinin dehşetli hücumları; bir yandan nefis, his ve heva bir yandan da Cenâb-ı Hakk’ın Kur’ân’daki şiddetli emir ve yasakları ve de gönderdiği peygamberlerin tebliğleri, emirleri. Bunlar arasında sıkışmış kalmıştır ahir zaman genci, tıpkı benim de sıkışıp kaldığım gibi. Dehşetli bir durumdur bu hâl. Gözleri fal taşı gibi açtırır, dilleri eder lâl.
Biz ahir zamanın mü’min gençleri olarak Allah’ı tanır peygamberleri de biliriz. Ancak his, heves ve nefsin tahakkümleri altında eziliriz. Ahir zaman fitnesinin etkisiyle de nefis ve hevesâta esiriz. Namazın, Kur’ân’da yetmişten fazla, diğer ibadetlerin de defaatle emredildiğini biliriz. Ama nefsimizin telkinleriyle, his ve hevesin aklımıza hâkim olmasıyla dünyevî meşgaleleri ne yazık ki bahane ederiz. Nefsimize uyup zarara rızamızla gireriz. Sanki cennete gitmek isteyen biz değiliz.
Peki, ne yapacağız? Bu cehennemî hâletten nasıl çıkacağız? Ahir zamanda genç olmanın bâdirelerini nasıl atlatacağız? Ahir zamanın dehşetli fitnesinden nasıl kurtulacağız?
İşlediğimiz günahların büyük azaplara yol açtığını ve bunun da cehennemi intaç ettiğini bilip kimsenin görmediği dediğimiz günahları meleklerin ve Allah’ın gördüğünün de farkında olup bunalım ve depresyona girerek mi? Ya da kendimizi bir türlü günahlardan muhafaza edemeyip yakamızı kurtaramadığımız için günahlarımıza bir kılıf uydurup kendimizi haklı çıkararak mı? Yoksa Allah muhafaza işlediğimiz günahları inkâr edemediğimiz için meleklerin hatta Allah’ın yokluğunu arzu ederek mi? Tabiî ki hayır! Çünkü “Günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra tâ nûr-u îmânı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah istiğfar ile çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir ma’nevî yılan olarak kalbi ısırıyor.”3
Peki, ne yapacağız? İlk iş olarak işlediğimizin günahların bir kusur olduğunu göreceğiz ve bileceğiz. Bu konuda nefsimize söz geçirtecek şeytanı da yeneceğiz. Bizi harama ve günaha sevk eden materyallerden, ortamdan, arkadaş çevrelerinden uzak duracağız. “Zira helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Ferâiz-i İlâhiye ise hafiftir, azdır.”4 Namaz başta olmak üzere farz olan ibadetlerimize sebatla devam edeceğiz ve asla ihmal etmeyeceğiz.
Takvalı bir genç olmak için elimizden geleni yapacağız ve asla yılmayacağız. Mutlaka sünnete ittiba edeceğiz. Sünnet-i Seniyyeyi hayatımızın her anına yerleştirip yakinen yaşayacağız. Sünnet-i Seniyyeyi ne kadar yaşarsak Allah katında değerimizin artacağını ve bu sayede Habib-i Ekrem’in şefaatine nail olacağımızı unutmayacağız. Peygamberimizin (asm), “Gerçekten Allah, meleklerine karşı ibâdet eden bir gençle iftihar ederek buyuruyor: ‘Ey şehvetini Benim için bırakan genç! Ey gençliğini Bana bağışlayan genç! Sen benim nezdimde meleklerimin bazısı gibisin’”5 ve “Benim şefaatim ümmetimden büyük günahları olanlar içindir.”6 dediğini asla aklımızdan çıkarmayacağız.
Rabbim bizleri ahir zamanın fitnesinden ve yol açtığı manevî bunalımından muhafaza eylesin. Bizleri kalbi nefsine, ruhu cesedine, aklı midesine hâkim olan; ibadette ve taatte sebat eden, Risâle-i Nûrları okuyarak tahkîki îmânı elde eden ahirzaman gençlerinden eylesin. Âmîn, âmîn, âmin…
Dipnotlar:
1) Riyâzüs-Salihîn, İmam Nevevi.
2) Sözler, Said Nursî, Shf: 241, Yeni Asya Neşriyat, Mart, 2013.
3) Lem’alar, Said Nursî, Shf: 21, Yeni Asya Neşriyat, Nisan, 2013.
4) Sözler, 6. Söz.
5) İmam-ı Gazali, İhyâ-i Ulûmi’d-Din, 2: 432.
6) Ebu Davud 4739, Tirmizi.
Said YÜKSEKDAĞ
Benzer konuda makaleler:
- En dehşetli fitne ve Risale-i Nur
- Sonsuz gençliği kazanmanın anahtarı: Gençlik Rehberi
- Gençlik nimeti üzerine mülâhazalar
- Günahlar ve Risâle-i Nur
- Nefis ve hissiyat nedir? Bizi nasıl günaha sevk eder?
- Tenkidlere Açık Olmak ve Olabilmek
- Kurşunu evvelâ firar edenler yer!
- Mü’min insan olmak ve Beşinci Söz
- Gıybet hangi hallerde caiz olabilir?
- Hadisler, Ahirzaman ve Kıyamet Alametlerini Neden Örtülü Haber Veriyor?
- Risâle-i Nûrlar Sefine-i Nuh Gibidir
- Bediüzzaman’sız Nurculuk
- Bediüzzaman Said Nursî; şu mesleğimizden şimdi ayrılanlar
- Üstad Bediüzzaman ve tesettür
- Süfyaniyetin mahiyeti
İlk yorumu siz yazın