Üç Aylar’da yapılan duâlar makbuldür

Şuhur-u Selâse’de, hususan leyali-i meşhurede, hem Ramazan’da, hususan Leyle-i Kadirde duâ etmek, kabule karin olması rahmet-i İlâhiyeden kaviyyen me’muldür.
Birinci Sualiniz: Mü’minin mü’mine en iyi duâsı nasıl olmalıdır?

Elcevap: Esbab-ı kabul dairesinde olmalı. Çünkü bazı şerâit dahilinde duâ makbul olur. Şerâit-i kabulün içtimaı nisbetinde makbuliyeti ziyadeleşir.

Ezcümle, duâ edileceği vakit, istiğfar ile manevî temizlenmeli; sonra makbul bir duâ olan salâvat-ı şerifeyi şefaatçi gibi zikretmeli ve âhirde yine salâvat getirmeli. Çünkü iki makbul duânın ortasında bir duâ makbul olur.

Hem “bi-zahri’l-gayb” yani “gıyaben ona duâ etmek,”

Hem hadiste ve Kur’ân’da gelen me’sur duâlarla duâ etmek; meselâ:

* “Allah’ım, Senden kendim ve onun için dinde, dünyada ve ahirette af ve afiyet diliyorum.” [Hâkim, Müstedrek, 1:517.]

* “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Ve bizi Cehennem azabından muhafaza eyle.” [Bakara Sûresi: 201.] gibi câmi’ duâlarla duâ etmek,

Hem hulûs ve huşû ve huzur-u kalp ile duâ etmek,

Hem namazın sonunda, bilhassa sabah namazından sonra,

Hem mevaki-i mübarekede, hususan mescidlerde,

Hem Cuma’da, hususan saat-i icabede,

Hem şuhur-u selâsede, hususan leyali-i meşhurede,

Hem Ramazan’da, hususan Leyle-i Kadirde duâ etmek, kabule karin olması rahmet-i İlâhiyeden kaviyyen me’muldür.

O makbul duânın ya aynen dünyada eseri görünür; veyahut duâ olunanın ahiretine ve hayat-ı ebediyesi cihetinde makbul olur. Demek, aynı maksat yerine gelmezse, duâ kabul olmadı denilmez, belki daha iyi bir surette kabul edilmiş denilir.

Mektubat, Yirmi Üçüncü Mektub, s. 327

 

Duâ-i kavlî-i ihtiyarînin makbuliyeti iki cihetledir: Ya aynı matlûbu ile makbul olur veyahut daha evlâsı verilir.

Meselâ, birisi kendine bir erkek evlât ister. Cenab-ı Hak, Hazret-i Meryem gibi bir kız evlâdını veriyor. “Duâsı kabul olunmadı” denilmez. “Daha evlâ bir surette kabul edildi” denilir. Hem bazen kendi dünyasının saadeti için duâ eder. Duâsı ahiret için kabul olunur. “Duâsı reddedildi” denilmez, belki “Daha enfa bir surette kabul edildi” denilir. Ve hakeza…

Madem Cenab-ı Hak Hakîm’dir; biz O’ndan isteriz, O da bize cevap verir. Fakat hikmetine göre bizimle muamele eder. Hasta, tabibin hikmetini ittiham etmemeli. Hasta bal ister; tabib-i hâzık, sıtması için sülfato verir. “Tabib beni dinlemedi” denilmez. Belki ah u fizarını dinledi, işitti, cevap da verdi, maksudun iyisini yerine getirdi.

Mektubat, s. 352

LÛ­GAT­ÇE:

âhir: Son.

câmi’: Kapsamlı.

dua-i kavlî-i ihtiyarî: İsteyerek, bilerek yapılan sözlü duâ.

enfa: En faydalı, çok faydalı.

esbab-ı kabul: Kabul sebepleri.

ezcümle: Bu cümleden olarak, örnek olarak.

gıyâben: Hazır ve mevcut bulunmaksızın, ardından.

hulûs: Saflık, gönül temizliği, samimîlik.

huşû: Allah’a korku ve saygı ile boyun eğme.

içtima: Toplanma.

karin: Yakın.

kaviyyen me’mul: Kuvvetle umulan.

leyali-i meşhure: Meşhur, mübarek geceler.

Leyle-i Kadir: Kadir Gecesi.

makbuliyet: Kabul edilebilirlik.

matlub: Talep edilen, istenilen şey.

me’sur: Tesirli, etkili.

mevâki-i mübareke: Mübarek, temiz yerler.

saat-i icabe: Cuma günü duâların kabul olduğu gizli vakit.

şerâit: Şartlar.

şerâit-i kabul: Kabul şartları.

şuhur-u selâse: Üç aylar; Recep, Şaban ve Ramazan.

tabib-i hâzık: Uzman doktor.

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.


*