Corona virüs musibetinin hikmeti ve 14. Sözün zeyli

14. Sözün zeyli genelde tüm musibetler ve özelde Erzincan ve İzmir depremleri münasebeti ile yazılmış bir eserdir. Orada musibet ve felaketlerle ile ilgili bazı suallere cevaplar verilir. Musibet ve felaketlerin hikmetlerinden bahsedilir. İşte bu gün de dünya Corona virüs denilen büyük bir salgın hastalıkla karşı karşıya kaldı. Elbette ki, bu Corona virüs hadisesi de büyük bir felaket ve musibet sınıfına girmekte. Üstelik deprem, yel, sel, kasırga gibi belli bir bölgeyi değil; tüm dünya ülkelerini etkilemekte. Biz bu çalışmada 14. Sözün ışığında Corona virüs musibetinin hikmetlerini aramaya çalışacağız. Bu musibetin ilgili eserde zikredilen deprem felaketinden çok daha büyük bir sahada etkili olması nedeniyle, bu musibetin hem ülkemiz, hem de dünya ölçeğindeki sebep ve sonuçlarını değerlendirmek için çaba sarf edeceğiz. Çünkü 14. Sözün zeyli tüm felaket ve musibetlere ışık tutmakta, o felaketlerin lisan-ı halini tercüme etmekte ve bizlere musibetler karşısında nasıl bir tavır alacağımız konusunda yol gösterici olmaktadır.

Corona virüs Allah’ın emri ile hareket eder

14. Sözün zeyli kısa bir açıklama ile başlar:

“Ne zaman ki yer müthiş bir sarsıntıyla sarsılır. Ve yeryüzü bütün ağırlıklarını dışarı çıkarır. Ve insan ‘Ne oluyor buna?’ der. O gün yeryüzü, üzerinde herkesin ne iş yaptığını haber verir. Çünkü Rabbin ona konuşmasını emretmiştir.” Zilzal Sûresi, 99:1-5.

“ŞU SÛRE kat’iyen ifade ediyor ki, küre-i arz, hareket ve zelzelesinde vahiy ve ilhama mazhar olarak emir tahtında depreniyor. Bazan da titriyor.

Mânevî ve ehemmiyetli bir canipten, şimdiki zelzele münasebetiyle, altı yedi cüz’î suale karşı, yine mânevî ihtar yardımıyla cevapları kalbe geldi. Tafsilen yazmak kaç defa niyet ettimse de izin verilmedi. Yalnız icmalen kısacık yazılacak.”

İfadede geçen “ küre-i arz, hareket ve zelzelesinde vahiy ve ilhama mazhar olarak” tabiri her mahlukun Allah’ın emri ile hareket ettiğini gösterir. Nasıl ki deprem, vahy-i ilahi ile meydana gelir; aynen öyle de Allah’ın görünmez bir ordusu olan Corona virüs sürüsü de Emr-i İlahi ile hareket eder.

Corona virüsün yayılma korkusunun insanlara dehşetli bir azap vermesi nedendir?

“Birinci sual: Bu büyük zelzelenin maddî musibetinden daha elîm, mânevî bir musibeti olarak, şu zelzelenin devamından gelen korku ve meyusiyet, ekser halkın ekser memlekette gece istirahatini selb ederek dehşetli bir azap vermesi nedendir?

Yine mânevî cevap: Şöyle denildi ki, Ramazan-ı Şerifin teravih vaktinde kemâl-i neş’e ve sürurla, sarhoşçasına, gayet heveskârâne şarkıları ve bazan kızların sesleriyle, radyo ağzıyla bu mübarek merkez-i İslâmiyetin her köşesinde cazibedârâne işittirilmesi, bu korku azabını netice verdi.”

Mezkur ifadede geçen korku ve meyusiyetin dehşetli azaba vesile olmasını yine bu virüs salgını için de kullanabiliriz. Çünkü gerçekten bu virüs tüm dünyada büyük bir korku ve dehşetli bir sıkıntıya sebep oldu. İnsanlar evlerinden çıkmadılar, iletişim vasıtası ile sanki her gün ölüm azabı yaşadılar.

Cevapta verilen, “sarhoşçasına, gayet heveskârâne şarkıları…” gibi sebeplerin çok daha fazlasını bu gün dünyanın yaşadığı bir gerçek. Hatta bir çok meselenin de adeta putlaştırma noktasına geldiği de diğer bir gerçek. Şöyle bir düşünün. Futbol, müzik, sinema ve dünyanın diğer cazip konuları insanları hayatın gerçeklerine düşünmekten alıkoydu. İşte Corona virüs bir anda putlaştırılan her şeyi yıktı geçti. Bu gün herkes evinden çıkamıyor ve hayatın hakikatlerini tefekkür etmekle meşgul.

Bu Corona virüs salgını niçin tüm dünyayı etkiledi?

“İkinci sual: Niçin gâvurların memleketlerinde bu semâvî tokat başlarına gelmiyor, bu biçare Müslümanlara iniyor?

Elcevap: Büyük hatalar ve cinayetler tehirle büyük merkezlerde ve küçücük cinayetler tâcille küçük merkezlerde verildiği gibi, mühim bir hikmete binaen, ehl-i küfrün cinayetlerinin kısm-ı âzamı Mahkeme-i Kübrâ-yı Haşre tehir edilerek, ehl-i imanın hataları kısmen bu dünyada cezası verilir.”

Bu sual ve cevap da çok ilginç işaretler taşıyor. O zaman meydana geçen Erzincan depremi sadece ülkemizi etkilemişti. Dış ülkeler ise ancak uzaktan his yolu ile etkilenmişti. Zira o deprem bir ölçüde sadece bize bir ilahi ikaz mahiyetinde idi. Bu virüs ise tüm dünyayı etkilediğine göre, demek ki insanlığın saplandığı bataklığın boyutları da o derece büyük. Zaten görüyoruz bu durumu. Görünen o ki, bu virüs tüm insanlığa bir ilahi ikaz. Ve yine gidişata bakılırsa zamanındaki İspanyol gribi gibi bir etki ve dönüşüm yapmadan da insanlığı terk etmeyecek

Corona musibetinin tüm dünyada umumi şekle girmesinin sebebi nedir?

“Üçüncü sual: Bazı eşhâsın hatasından gelen bu musibet bir derece memlekette umumî şekle girmesinin sebebi nedir?

Elcevap: Umumî musibet, ekseriyetin hatasından ileri gelmesi cihetiyle, ekser nâsın o zalim eşhâsın harekâtına fiilen veya iltizamen veya iltihaken taraftar olmasıyla mânen iştirak eder, musibet-i âmmeye sebebiyet verir.”

Umumi musibetler ekseriyetin hatasından meydana gelir. İşte bu salgın da öyle bir musibet. Hem ülkemizi ve tüm İslam alemini, hem de başta batı alemi olmak üzere tüm ülkeleri etkisi altına aldı. İfadede dikkat çekilen husus ise çok önemli. Bir çok insanın bazı zalim şahısların zulüm dolu fiillerine ya bizzat, ya taraftar olarak, ya ona iltihak ederek, ya da susarak iştirak etmeleri böyle umumi bir musibeti netice verdi. Şimdi düşünün çevrenizde olanları. Çin Uygurlara, Rusya ve ABD Ortadoğuya, İsrail zaten komşularına sürekli zulmediyordu. Bizim ülkemizde yaşanan haksızlık ve zulümleri herkes biliyor, fazla söze hacet yok. Hal böyle olunca da musibet umumi oluyor.

Peki Avrupa niçin bu musibete giriftar oldu? Halbuki onlar zahiri bir zulüm içinde değillerdi.

Evet, AB ülkeleri belki çok haksızlık yapmadılar. Ancak zulme karşı susarak yapılan zulümleri görmezden geldiler. Gerek Suriye’de, gerekse bizdeki zulümlere hiç ses çıkarmadılar. Üsteklik sessizce destek verdiler. Çin’e ekonomik nedenlerle zaten ses çıkaramıyorlardı. Peki ne oldu? Corona musibeti en çok onları vurdu.

Corona virüs nedeniyle niçin daha çok masum ve acizler hayatlarını kaybediyor?

“Dördüncü sual: Madem bu zelzele musibeti hataların neticesi ve keffâretü’z-zünubdur. Masumların ve hatasızların o musibet içinde yanması nedendir? Âdaletullah nasıl müsaade eder?

Yine mânevî canipten elcevap: Bu mesele sırr-ı kadere taallûk ettiği için, Risale-i Kadere havale edip, yalnız burada bu kadar denildi:Yani, “Bir belâ, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar.” Enfâl Sûresi, 8:25.

Şu âyetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir meydan-ı tecrübe ve imtihandır ve dar-ı teklif ve mücahededir. İmtihan ve teklif, iktiza ederler ki, hakikatler perdeli kalıp, ta müsabaka ve mücahede ile Ebu Bekir’ler âlâ-yı illiyyîne çıksınlar ve Ebu Cehil’ler esfel-i sâfilîne girsinler. Eğer masumlar böyle musibetlerde sağlam kalsaydılar, Ebu Cehil’ler, aynen Ebu Bekir’ler gibi teslim olup, mücahede ile mânevî terakki kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif bozulacaktı.”

Bu sual ve cevap da tüm musibetler için tatbik edilebilecek bir konudur. Çünkü bir musibet geldiğinde imtihan sırrı nedeni ile herkesi etkiler. İşte bu virüs de zalim masum ayırmadan tüm insanlığı tehdit ediyor. Böylece tüm insanları ikaz ediyor. Sadece zalimleri vursa idi o zaman imtihan sırrı kalmazdı.

Peki ölen masumların manevi kazancı nedir?

“Madem mazlum zalim ile beraber musibete düşmek hikmet-i İlâhiyece lâzım geliyor. Acaba o biçare mazlumların rahmet ve adaletten hisseleri nedir?

Bu suale karşı, cevaben denildi ki: O musibetteki gazap ve hiddet içinde, onlara bir rahmet cilvesi var. Çünkü o masumların fâni malları, onların hakkında sadaka olup bâki bir mal hükmüne geçtiği gibi, fâni hayatları dahi bir bâki hayatı kazandıracak derecede bir nevi şehadet hükmünde olarak, nisbeten az ve muvakkat bir meşakkat ve azaptan büyük ve daimî bir kazancı kazandıran bu zelzele, onlar hakkında ayn-ı gazap içinde bir rahmettir.”

İşte bu cümleler de ehl-i imana büyük bir müjde anlamına geliyor. Zira virüs nedeni ile ölen bir masum insan şehit mertebesinde gidiyor. Bu konuda zaten sahih hadisler var. Hatta batı aleminde ölenler bile büyük rahmetlere mazhar oluyorlar. Belki onların bir çok hata ve kusurları bu yolla affa uğruyor. Bu konuda Nurlarda değişik izahlar yapılmış.

Neden hususi hatalara hususi ceza verilmeyip umumi bir ikaz yapılıyor?

“Beşinci sual: Âdil ve Rahîm, Kadîr ve Hakîm, neden hususî hatalara hususî ceza vermeyip koca bir unsuru musallat eder? Bu hal cemâl-i rahmetine ve şümul-u kudretine nasıl muvafık düşer?

Madem bir kısım hatalar, unsurları ve arzı hiddete getirecek derecede bir şümullü isyandır ve çok mahlûkatın hukukuna bir tahkirli tecavüzdür. Elbette, o cinayetin fevkalâde çirkinliğini göstermek için, koca bir unsura, küllî vazifesi içinde, “Onları terbiye et” diye emir verilmesi ayn-ı hikmettir ve adalettir ve mazlumlara ayn-ı rahmettir.”

Deprem felaketi için ifade edilen bu sözler, Corona virüs belası için de tam olarak geçerli bir sözdür. Çünkü bu gün arz yüzünde öyle dehşetli hatalar ve günahlar işlenmekte; öylesine zulümler vuku bulmaktadır ki binlerce, milyonlarca masum insan bu zulümler altında inim inim inlemektedir. İşte bunun sonucu Allah görünmez bir ordusuna hücum emri vererek tüm zalimlerin başına vuruyor, zalimleri titretiyor. Hatta bazılarının da başına bizzat tebelleş oluyor bu virüs.

Corona virüs bir biyolojik savaş mı?

“Altıncı sual: Zelzele, küre-i arzın içinde inkılâbât-ı madeniyenin neticesi olduğunu ehl-i gaflet işâa edip, adeta tesadüfî ve tabiî ve maksatsız bir hadise nazarıyla bakarlar. Bu hadisenin mânevî esbabını ve neticelerini görmüyorlar, ta ki intibaha gelsinler. Bunların istinad ettiği maddenin bir hakikati var mıdır?

Kadîr-i Zülcelâlin musahhar bir memuru, belki bir gemisi, bir tayyaresi olan küre-i arzın içinde bulunan ve hikmet ve irade ile iddihar edilen bir bombayı, “Ehl-i gaflet ve tuğyanı uyandırmak için ateşlendir” diye olan emr-i Rabbânîyi unutmak ve tabiata sapmak, hamâkatin en eşneidir.”

Günümüzde bazı kesimler de aynen o zamanlar gibi, virüsü insan eli yapılan bir biyolojik savaş olarak takdim edip ilahi ikaz mahiyetini gündemden düşürmeye çalışıyor. Hatta bazı muhafazakar çevreler de bizzat sebep oldukları bu musibet korkusundan, “üst akıl” gibi akılsızca bahanelerle işi sulandırmaya çalışıyorlar. Halbuki bu musibet insan hatası ile bile olsa yine büyük bir ilahi ikazdır.

Corona virüs musibetinden çıkarmamız gereken dersler

“Yedinci sual: Bu hadise-i arziye, bu memleketin ahali-i İslâmiyesine bakması ve onları hedef etmesi neyle anlaşılıyor? Ve neden Erzincan ve İzmir taraflarına daha ziyade ilişiyor?

Elcevap: Bu hadise hem şiddetli kışta, hem karanlıklı gecede, hem dehşetli soğukta, hem Ramazan’ın hürmetini tutmayan bu memlekete mahsus olması, hem tahribatından intibaha gelmediklerinden, hafifçe gafilleri uyandırmak için o zelzelenin devam etmesi gibi çok emarelerin delâletiyle, bu hadise ehl-i imanı hedef edip, onlara bakıp, namaza ve niyaza uyandırmak için sarsıyor ve kendisi de titriyor.”

İşte her musibette olduğu gibi bu Corona virüs musibetinden de önemli dersler çıkarmalıyız. Öncelikle kendi nefsimizi ıslah etmeliyiz. Eğer bu musibet umumi bir hata sonucu ise, ki öyledir, bizler öncelikle bizzat kendi nefsimizin hatalarını ve kusurlarını temizlemeliyiz. Öncelikle, “ben ne hata ettim ki bu musibet başımıza geldi?” demeliyiz. Tüm dünyanın evlerinde hapsolduğu bu günlerde istiğfar, ibadet, dua ve okumalarla meşgul olarak maddi ve manevi açıdan bir arınma süreci yaşamalıyız. Zira bu Corona virüs de, “ehl-i imanı hedef edip, onlara bakıp, namaza ve niyaza uyandırmak için sarsıyor,” hücum ediyor. Kendinize gelin diyor. Bu mesajı iyi okumamız lazım.

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

1 Yorum

  1. Risalei nurun sözleri kur’an’da da da vardır.kur’anda ne yazılıyorsa risalei nur kitabında da vardir

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.


*