Nurani Mağaralar ve Nur Dershaneleri
Mağara denince akla ilk olarak, fıtri barınak veya sığınak gelmektedir. Mağaralar, daha çok dağlarda kayalıklardan meydana gelmiş bir çeşit menzillerdir.
Mağara denince akla ilk olarak, fıtri barınak veya sığınak gelmektedir. Mağaralar, daha çok dağlarda kayalıklardan meydana gelmiş bir çeşit menzillerdir.
Şu anda gündemde olan “Demokratik Açılım” başlıklı mesele tartışılmaya devam ediyor. Ümidimiz ve temennimiz odur ki, milletimiz için en güzel ve hayırlı neticeyle neticelensin.
“Kalb, vücudun kan dolaşım merkezi. Yürek. Gönül. Her şeyin ortası. Bir halden bir hale çevirme. Değiştirme ve imanın mahalli”1 gibi birçok manalar taşıyan çok mühim bir organımızdır.
Risale-i Nur, “şu kâinat ağacının en son ve en cemiyetli meyvesi”1 ve “şu âlem-i kebirin bir misal-i musağğarı”2 olan insanı, bütün mahiyetiyle, camiyetiyle ve cihetleriyle ve nereden gelip,
Asrımızın imamı Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “Bu zamanda her şeyin fevkinde hizmet-i imaniye en ehemmiyetli bir vazifedir.”1 ve “Risale-i Nur ve Şakirtlerinin meşgul oldukları vazife,
Psikolojik harekât taktikleri, lâhika mektuplarında yapılan ve nur talebelerinin şevk, gayret ve dinamizmlerini en ağır ve olumsuz şartlarda bile diri tutmayı amaçlayan tavsiye, telkin, ihtar ve ikazların ne kadar önemli olduğunu çok daha net görmemizi […]
Mezheb “maksada götüren metotlu, sistemli yol” anlamına gelir. Bu dinde Allah rızasına götüren bir mezheb olduğu gibi, yönetimde ve ilimde de maksadı gerçekleştiren metot, yol ve yöntem veya sistem olabilir.
Tebbet Sûresi’nde Rabbimiz Ebû Leheb’e lânet ve bedduâ eder. Hem tebbet, “kurusun” mânâsına bedduâdır, Ebû Leheb hakkında inmiştir.
Önemli gördüğüm bir mevzûya değinmek istiyorum. Bu asrın insanlarının önemli hastalıklarından bir tanesi de, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmalarıdır.
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri tarafından Şam’da Cami-i Emevî’de irad edilen, çok ehemmiyetli görüldüğü için bir haftada iki defa tab edilen bu eser, Said Nursî’nin ifadesiyle “Cami-i Emevî yerine âlem-i İslâm camiinde, üç yüz yetmiş milyon […]
Risale-i Nur Külliyatı’ndan Emirdağ Lahikası’nın en sonunda yer alan ve “Umum Nur Talebelerine Üstad Bediüzzaman’ın vefatından önce vermiş olduğu en son derstir”1 başlığını taşıyan mektub, son derece mühimdir.
Asya, İslâm ülkelerini içine alan coğrafyanın adıdır. Dünya Müslüman nüfusunun ekserisi Asya’da yaşamaktadır. Kader-i İlâhînin işaretiyle, ekser peygamberlerin Asya’da gelmesi adeta Asya’yı bir İslâm beldesi ve bir cami gibi yapmıştır. Bu sebeple,
Başka vicdanî dinlere kıyasen, şeriatı siyasetten tecritle o zann-ı batılı tasdik etmeyiniz. Zira, dinimiz nasıl ki manevî ve vicdanî ve uhrevî ve naklîdir; maddî ve siyasî ve aklî ve meaşı tanzim ve temin ediyor.
İstikbal yalnız ve yalnız İslâmiyetin olacak; ve hâkim, hakaik-ı Kur’âniye ve îmaniye olacak. Bu davama çok bürhanlardan ders almışım. Şimdi o bürhanlardan mukaddematlı bir buçuk bürhanı zikredeceğim. O bürhanın mukaddematına başlıyoruz:
Beşeriyeti dehşetli sadmelere uğratan, tehdit eden, anarşiliğin, ifsat ve tahribin, yegâne çaresi ancak ve ancak İlâhî, semâvî bir dinin ezelî ve ebedî hakikatleridir, hakikat-i İslâmiyettir.
Copyright © 2008-2021 - SorularlaSaidNursi.com | Powered by EuroNur