Siyâset-i âliye-i İslâmiye
Bediüzzaman Hazretleri “Benim hakîkî vazîfem, neşr-i esrâr-ı Kur’âniyedir.”1 der ve “Bu memleketle, hamiyet-i İslâmiye noktasından alâkadarım.”2 tesbitini aktarır.
Bediüzzaman Hazretleri “Benim hakîkî vazîfem, neşr-i esrâr-ı Kur’âniyedir.”1 der ve “Bu memleketle, hamiyet-i İslâmiye noktasından alâkadarım.”2 tesbitini aktarır.
Zübeyir Ağabey, Üstadımızın “Bazan bir iki adam, bine mukabil geliyor.”1 ifadesine mukabil gelen ender bir şahsiyettir.
Dimağın dördüncü mertebesi tasdiktir.
Dimağın ikinci mertebesi tasavvurdur. Tasavvur; bir şeyi zihinde şekillendirme, tasarlama ve suretler biçmedir.
Risâle-i Nur’un hocası, Risâle-i Nur’dur.”(1) Risâle-i Nur kendi kendini şerh ve îzâh eden nadide bir eserdir. Bir mevzûun îzâhı ve tekmili başka Risâlede muhakkak verilmiştir.
“Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilmelisiniz.[1]” cümlesi Risale-i Nûr eserlerinin binlerce hakîkatinden sadece bir tanesi. Risale-i Nûr eserlerinin cümlelerini ve kelime dizilişini çok dikkatli okumak durumunda olduğumuzu bu cümle ile daha iyi anlıyoruz.
İttihâd; fikirlerin birbirine kaynaşması, dayanışma ve yardımlaşmada birlik, aynı fikir etrafında birleşmedir. Tesânüd için ise üç elifin bir çizgi üzerinde maksatta birbirini desteklemesi, yardımlaşma ve dayanışması olarak düşünebiliriz. İttifâk ise fikirlerde birlik, fikri beraberlik veya […]
Asrın ve asırların adamı ve sahibi Bedîüzzamân Said Nûrsî Hazretleri bu asrı ve istikbâl asrını tahlil ederken şu izâhları yapmaktadır: “Bu zaman cemaat zamanıdır. Ehemmiyet ve kıymet, şahs-ı mânevîye göre olur.
“Bir sene bu risâleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabûl ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakîkatli bir âlimi olabilir. Eğer anlamasa da, madem Risâle-i Nûr şakirtlerinin bir şahs-ı mânevîsi var; şüphesiz o şahs-ı mânevî bu […]
Risâle-i Nûr hizmetinin ihlâs, sadâkat ve tesânüd sıfatlarından tezâhür eden bir şahs-ı mânevîsi olduğunu biliyoruz. Bu şahs-ı mânevînin de çok kerametlere mazhar olduğunu okuyoruz.
Risâle-i Nûr’da ifâde edilen “bir asır sonra gelecek o zât …” cümlesi hakkında farklı mülâhazalar var. Bedîüzzamân Hazretleri bir asır sonra gelecek zât ifâdesi ile elbette ki önemli bir hâdisenin vukû’unu bildirilmektedir. Ancak sırr-ı imtihân […]
Risâle-i Nûr dâvâsı öncelikle îmân ve Kur’ân dâvâsıdır. Çünkü Kâinatta bu dâvâdan dâhâ büyük ve ehemmiyetli bir dâvâ yoktur ve olamaz. Önceliğimizi ve konumûmuzu buna göre belirlemeli ve yerli yerinde izâh etmemiz gerekir. Bu nedenle […]
Bu konu hakkında yazmak çok arzu ettiğimiz bir husus değildir. Çünkü ihtilaflı ve şahsî mülahazaların çok serrişte edildiği bir mevzu’. Özellikle imânî mes’elelerden sonra anlaşılabilecek ve Nûr-u imânın dikkatiyle bilinebilecek ve halledilecek mes’elelerden birisi de […]
*Öncelikle Risâle-i Nûr prensiplerini kendi nefsimizde yaşamaya gayret etmeliyiz. Önce kendimizi merkeze almaya çalışmalı ve “Nefsini ıslâh etmeyen başkasını ıslâh edemez.[1]” düstûru gereğince enfüsten afaka bir metod kullanmalıyız.
“Azamet ve kibriya ve nihayetsizlik noktasında, ya gaflete veya mâsiyete veya maddiyâta dalmak sebebiyle darlaşan akıllar, azametli mes’eleleri ihâta edemediklerinden, bir gurur-u ilmî ile inkâra saparlar ve nefyederler.[1]” (Bedîüzzamân Saîd Nûrsî)
Copyright © 2008-2021 - SorularlaSaidNursi.com | Powered by EuroNur