Said Nursî’ye hayranım

Müsteşar Yamanaka, Bediüzzaman ile ilgili olarak, “Said Nursî’nin ilginç ve sıradışı hayat hikâyesi bende derin bir hayranlık etkisi bıraktı. Türkiye’nin doğu ucunda, taşra sayılabilecek, kırsal bir kesim olan Bitlis gibi bir yerde dünyaya gelmesine rağmen, böylesi geniş bir ufka ve entelektüel birikime sahip bir âlimin yetişmiş olması beni şaşırtan şeylerin başında gelmektedir” dedi.

JAPONYA’NIN Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Keisuke Yamanaka, Bediüzzaman Said Nursî’nin ilginç ve sıradışı hayat hikâyesinin kendisinde derin bir hayranlık etkisi bıraktığını belirterek, “Said Nursî, bana göre din adamlığının yanı sıra çok geniş bir ufka sahip ve diğer ilimlere vakıf olan ve ciddî önem veren, uluslar arası tecrübe sahibi bir bilim adamıdır. Böylesi bir âlimin hayatı boyunca eziyet çekmiş olması da beni hep şaşırtmıştır” dedi.

“2010 Türkiye’de Japonya Yılı” münasebetiyle gazetemizin Ankara Temsilciliğinde düzenlenen “Japonya” konulu seminer, Japonya’nın Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Keisuke Yamanaka’nın katılımıyla gerçekleştirildi.

TOKDEMİR: JAPONYA KALKINMADA ÖRNEK ALINMALI

Seminerin sunumu, bir dönem TBMM Millî Eğitim Komisyonu Başkanlığı ve Türkiye-Japonya Dostluk Grubu İkinci Başkanlığı görevinde bulunan Nurettin Tokdemir tarafından yapıldı. Daha önce 2003-2004 yıllarında Japonya’da “Türkiye Yılı” ilân edildiğini ve bu yıl da iki ülke arasındaki dostluk ilişkilerinin gelişmesine yönelik bir çok faaliyet tertiplendiğini hatırlatan Tokdemir, Japonya, Japon kültürü, Japon kalkınma modeli ve bu hususta Bediüzzaman Said Nursî’nin görüşlerinden kesitler sundu.

Tokdemir, 2010 Japonya Yılı’nda böylesi faaliyetler ile Türk-Japon ilişkilerinin ileri bir kademeye taşınacağına işaret ederek, Japonya örneğinin modernleşme ve sanayileşme konusunda Türkiye için ciddî bir model olacağını ifade etti.

Tokdemir, iki ülke arasındaki sıcak dostluk ilişkisinin Osmanlı’nın son dönemlerinde bundan tam 120 yıl önce yaşanan elim bir gemi kazasına dayandığını vurguladı. Tokdemir, tıpkı 2003 yılında Japonya’da Türkiye’nin tanıtıldığı gibi 2010 yılında da Türkiye’de Japonya’nın tanıtılması gerektiğini ifade etti.

Sunumunda tarihten örneklere yer veren Tokdemir, Japonların eğitimde ve sanayileşmede örnek alınabilecek bir millet olduğuna vurgu yaptı. Büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî’nin eserlerinde Japonların kalkınma ve modernleşmedeki meziyetlerine dikkat çektiğini hatırlatan Tokdemir, Bediüzzaman Hazretleri’nin, “Avrupa medeniyetini alırken Japonları örnek almamız lâzımdır. Çünkü onlar medeniyetin yalnız güzelliklerini ve insanlığa menfaatı bulunan iyiliklerini aldılar. Fakat her milletin devam ve bekasının temeli, mayası, esası olan millî adetlerini muhafaza ettiler” şeklindeki görüşlerini aktardı.

Japon Başkumandanı Mareşal Nogi’nin 1907 yılında İstanbul’a yaptığı ziyaret sırasında Bediüzzaman ile görüşerek kendisine İslâm dini ile ilgili önemli sualler sorduğunu hatırlatan Tokdemir, bu görüşme neticesinde doğan dostluk vesilesiyle, yıllar sonra Bediüzzaman’ın Kore Savaşı’na katılan talebesi Bayram Yüksel vasıtasıyla Mareşal Nogi’ye Risâle-i Nur Külliyatı hediye etmek istediğini ancak Mareşal’in o zaman vefat etmiş olması sebebiyle bu hediyenin Tokyo’da bir camiye bırakıldığını belirtti.

YAMANAKA: SAİD NURSÎ’YE HAYRANIM

Japon Müsteşar Keisuke Yamanaka ise yaptığı konuşmada, böyle bir organizasyonun tertibinden ötürü duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Yeni Asya camiası gibi entelektüel düzeyi yüksek bir toplulukla 2010 Japonya Yılı münasebetiyle bir araya gelip, ikili ilişkiler kurmanın önemini vurguladı.

Soruları da cevaplayan Yamanaka, panelde sunulan çok çarpıcı bilgilerden istifade etmekten dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi. 1984 yılından bu yana fasılalı olarak Türkiye’de görev yaptığını ifade eden Müsteşar Yamanaka, Bediüzzaman Said Nursî ve onun görüşleriyle ilk ve detaylı olarak Prof. Şerif Mardin’in Bediüzzaman ile alâkalı yazmış olduğu eseri vasıtasıyla tanıştığını belirtti. Japonya’nın modernleşmedeki şansının Batı’ya ve Batı emperyalizmine uzak olması olduğunu belirten Yamanaka, Osmanlı’nın şansızlığının ise hep Batı’yla yüzyüze ve emperyalizm tehlikesi ve istilâsı ile karşı karşıya kalmak olduğunu söyledi.

Bediüzzaman Said Nursî’yi Prof. Dr. Şerif Mardin’in bilimsel çalışmaları vasıtasıyla tanıma fırsatı yakaladığını belirten Müsteşar Yamanaka, Bediüzzaman ile ilgili olarak şu tesbitleri yaptı: “Said Nursî’nin ilginç ve sıradışı hayat hikâyesi bende derin bir hayranlık etkisi bıraktı. Türkiye’nin doğu ucunda, taşra sayılabilecek, kırsal bir kesim olan Bitlis gibi bir yerde dünyaya gelmesine rağmen, böylesi geniş bir ufka ve entelektüel birikime sahip bir âlimin yetişmiş olması beni şaşırtan şeylerin başında gelmektedir. Genellikle bir din adamı olarak tanınan Said Nursî, bana göre din adamlığının yanı sıra çok geniş bir ufka sahip ve diğer ilimlere vakıf olan ve ciddî önem veren, uluslar arası tecrübe sahibi bir bilim adamıdır. Böylesi bir âlimin hayatı boyunca eziyet çekmiş olması da beni hep şaşırtmıştır.”

“İSLÂM’IN İMAJI DÜZELMELİ”

Yeni Asya camiası ile tanışma fırsatı yakalamaktan ötürü çok memnun olduğunu ifade eden Müsteşar Keisuke Yamanaka, şunları kaydetti: “Böylesi entelektüel çalışmalar içinde bulunan bir camianın var olması beni oldukça etkiledi. İslâmın imajı dünyada ne yazık ki son yıllarda pek iyi değildi. Özellikle 11 Eylül olayları ve El Kaide gibi mefhumlar sebebiyle, İslâm dünyada kötü bir şekilde algılanıyor. İslâm adeta terörle eş anlamlı olarak biliniyor. Dünya genelinde ortalama insanlar zaten araştırma yapmıyorlar, sadece duyduklarıyla yetiniyorlar. Sözgelimi ben bir yabancıyım ve gayri müslimim. Dışardan bakan biri olarak sizin gibi entelektüel çalışmalarda bulunan Müslümanlara çok iş düştüğünü düşünüyorum. İslâmiyetin ilime önem veren, evrensel bir din olarak yeniden toparlanması ve imajını düzeltmesi gerektiğini düşünüyorum. Müslüman olmayan milletler, İslâm dünyasının radikalleşmesinden korkar ve bunu asla arzulamaz. Ben sizin gibi okuyan ve düşünen gruplar sayesinde bu imajın düzeleceğine inanıyorum.”

1989 yılından bu yana THY’nin Tokyo’ya direk uçuş seferleri bulunduğunu belirten Yamanaka, “Japonlar Türkiye’yi çok seviyorlar. Özellikle tatil için ülkenize gelen Japon vatandaşlar çok güzel izlenimlerle ve sıcak dostluklar kurarak Japonya’ya geri dönüyorlar. Hatta bir kısmı daha sonradan Türkçe bile öğreniyor” dedi.

TÜRK JAPON DOSTLUĞUNUN TARİHÇESİ

1887 yılında, Japonya İmparatoru Meiji’nin yeğeni Prens Komatsu, eşiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nu ziyaret etmiş ve Osmanlı Padişahı Sultan II. Abdulhamid tarafından kabul edilmiş ve Sultan II. Abdulhamid’e İmparator Meiji’nin iyi niyet mesajını iletmiştir. Bunun üzerine, Sultan II. Abdulhamid, Osmanlı İmparatorluğu yüksek nişanını İmparator Meiji’ye takdim etmek üzere Tuğamiral Osman Paşa’yı 1889 yılında Japonya’ya göndermiştir. Ancak, dönüş yolculuğunda, 16 Eylül 1890 tarihinde Japonya’nın Wakayama Eyaleti Kashinozaki Kasabası açıklarında meydana gelen deniz faciasında heyeti Japonya’ya getiren Ertuğrul Fırkateyni batmış ve aralarında Tuğamiral Osman Paşa’nın da bulunduğu 581 denizci vefat etmişti. Bu deniz kazasından kurtulan 69 denizciye Japon Hükümeti ve halkı tarafından gösterilen yakın ilgiye ilişkin bilgi Osmanlı İmparatorluğu’na kadar ulaşmış ve bu büyük facianın ardından Japonya ile Türkiye arasındaki tarihsel dostluk ilişkileri başlamıştır. Bu olayın 120. yılına tekabül eden 2010 yılı iki ülkenin cumhurbaşkanlarının fahri başkanlıklarında “2010 Türkiye’de Japonya Yılı” olarak ilân edilmişti.

31.01.2010