O gün bir takım yüzler aydındır. Rablerine bakarlar.” (Kıyamet Sûresi 22-23.)
Rüyet; görmek, bakmak. Akıl ile müşahede derecesinde bilmek, tefekkür etmektir. Rüyetullah ise, Cennet’te mü’minlere Allah’ın cemalini seyretme lütfunun ihsan edilmesidir. İmanın erkânından her birisinin kendine has pek çok meyveleri vardır. Bu meyvelerden bir tanesi Cennet, bir diğeri ebedî saadet ve en tatlı olan meyvesi ise rüyet-i İlâhiyedir. Yani Cenâb-ı Hakk’ı müşahede etmektir.1
Efendimizin (asm) ifadesiyle “gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insan kalbine gelmemiş” olan bir âlem ki Cennet, ebedî saadet ve rüyet-i İlâhî nimetleri sunulacak olan bu ikramlar diyarına insan aşk derecesinde bir muhabbetle iştiyak duymaktadır. İman ve muhabetullah neticesinde göz, nuru imanla öyle ışıklanıp kuvvetlenir ki bütün kâinat gül ve reyhanlar ile müzeyyen bir Cennet şeklinde görünür. Göz adeta bir bal arısı misillü bütün kâinat sayfalarındaki gül ve çiçek gibi bürhanlardan aldığı ibret, ünsiyet ile vicdanda o tatlı iman ballarını yapar hale gelir.2 Hem bu iman, marifetullah ve muhabbetullah neticesinde keşif ve tahkik ehlinin ittifakıyla dünyanın bin sene mesut hayatı, bir saatine değmeyen Cennet hayatına ve Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat müşahedesine değmeyen Zat-ı Zülcelalin müşahedesine, rüyetine mazhar olunur ki, o müşahede Cennet lezzetlerini unutturacak niteliktedir.3
Peygamberimizin (asm) rüyet hadisesi Mi’raç’ta kab-ı kavseyn makamında gerçekleşmiştir. Mi’raca dair olan risalede rüyet makamı anlatılırken “imkân ile vücub ortası” ifadesi kullanılmıştır.4 Bu sebeple Cennetteki rüyetin de bu veya buna benzer bir makamda gerçekleşeceğine yol bulunmaktadır. Ayrıca Bediüzzaman Hazretleri, Peygamberimize (asm) Cenâb-ı Hakk’ın “tecelli-i zatıyla ve esma-ı hüsnanın azamî mertebesinde tezahür ve tecelli” ettiğini nakletmiştir. Bu nakille, “rü’yetin, bir yönde bulunan bir varlığa bakma şeklinde değil, Cenâb-ı Hakk’ın kendini göstermesi tarzında tahakkuk edeceğine” işaret edilmektedir.5 Rü’yetle ilgili olarak Yunus Sûresi’nde “iyi davrananlar için daha güzel karşılık, bir de ziyade vardır.” buyrulmaktadır. Âyette geçen “ziyade” kelimesini, Peygamberimiz (asm) “rahmanın cemâline nazar” şeklinde tefsir etmiş ve şu hadis-i şeriflerinde de rüyet müjdesini vermişlerdir:
“Rabbinizi, bedir gecesi kamer’i, birbirinizle sıkışmayarak gördüğünüz gibi göreceksiniz.” Sözler Risalesinde “Muhabbet-i İlâhiyenin tecellisinde ve o şarab-ı muhabbetten herkes istidadına göre mesttir.” diyerek bu makamdan da herkesin kendi istidadına göre feyizleneceğine işaret edilmiştir.
Netice-i kelâm, “Cennet’te bir dakika rü’yet-i cemal-i İlâhî, bütün Cennet lezaizine faiktir.” sırrının inkişafındadır ki “Vedud” ismine mazhar olan bazı evliyalar, “Cennet’i istemiyoruz. Bir lem’a-i muhabbet-i İlâhiye, ebeden bize kâfidir.” demişlerdir.6
[Şerh çalışmalarınızı serh@yeniasya.com.tr adresimize gönderebilirsiniz.]
Dipnotlar:
1- Asa-yı Musa.
2- İşaratü’l-İ’câz.
3- Sözler.
4- Sözler.
5- Alaaddin Başar, Risale-i Nur’dan Kelimeler Cümleler.
6- Sözler.
Şeyma TÜRKAN
Benzer konuda makaleler:
- Cennette artan değer: Güzellik
- Kadere iman etmeyen nasıl yaşayabilir?
- Miraç yolu ile insanlığa inen rahmetler
- Risale-i Nur gözüyle Cehennem
- Sonsuz gençliği kazanmanın anahtarı: Gençlik Rehberi
- Üç müşkül ve mühim suâl
- Risale-i Nurda ölüm hakikati
- “Rücu” hakikati
- İsabetli hizmetin esasları: Lahika mektupları
- Allah’ın ezeliyeti
- Risale-i Nur: 21. Sözde namaza çağrı
- Risale-i Nur: Asa-yı Mûsa Fihristi
- İnsanın altı ciheti ve Risâle-i Nur
- Gençlik nimeti üzerine mülâhazalar
- Ey İnsan!.. Nereye gidiyorsun?
İlk yorumu siz yazın