Risale-i Nur’un vazifesi ve Sırat-ı Müstakim

said nursiKastamonu Lahikasında, “ Üstadımız diyor ki: “Evet, bu zaman hem iman ve din için, hem hayat-ı içtimaî ve şeriat için, hem hukuk-u âmme ve siyaset-i İslamiye için gayet ehemmiyetli birer müceddid ister.” hakikati ifade ediliyor.
Bu hakikatle ahir zaman müceddidinin vazife alanının külliliğine dikkat çekiliyor. Bu vazifelerin her biri gayet ehemmiyetli birer müceddit gerektirirken, ahir zamanın büyük Mehdisi bu vazifeleri hem mükemmel olarak hem de birbirine engel teşkil ettirmeden beraber yapıyor. “Hem bu üç vezâifi birden bir şahısta, yahut cemaatte bu zamanda bulunması ve mükemmel olması ve birbirini cerh etmemesi pek uzak, âdeta kabil görülmüyor. Âhirzamanda, Âl-i Beyt-i Nebevînin (a.s.m.) cemaat-i nuraniyesini temsil eden Hazret-i Mehdîde ve cemaatindeki şahs-ı manevide ancak içtima edebilir.” (Kastamonu Lahikası) hakikatinden anlaşıldığı üzere, bu zamana kadar bu üç vazifenin beraber yapılması kabil görülmezken, hazret-i Mehdi ve cemaatinde ki şahs-ı mânevîsi bu üç vazifeyi ehemmiyet sırasına göre beraber yerine getiriyor.

Kur’ân-ı Kerim bu büyük vazifeleri yapan istikametli tefsirin istikametine işaret ediyor. Sekizinci Lem’a da ifade edildiği üzere “ Emredildiğin gibi dosdoğru ol.”(Hud Suresi:112.) Emrini imtisal (emre tamamen uyma) eden Risale-i Nur, dalalet yolları ve zülumat tarikleri içerisinde sırat-ı müstakimi gösteriyor. Esrar-ı Kur’âniye olan Risale-i Nur bu asırda istikamette imtiyaz kesb (kazanma) ediyor. Risale-i Nur’un hangi vazifesinde istikamet kaybedilse, o noktada sıkıntılar başlıyor. Vakit ve zamana uymak değil, belki lillah için mücadele edecek ve ediyor hakikatinin sırrına da mazhar olan Nur’ların herhangi bir vazifesi zaman ve şartlara göre değiştirilemez, sevk-i zaruretle ve hadiselerin fetvalarıyla onlar terk edilemez. Risale-i Nur’un bu büyük vazifelerinin tam mânâsıyla yerine getirilebilmesi için istikamet gerektir. İstikamet ise inşallah Risale-i Nur’un talimatı dairesinde ihlâsla hareket etmekle kazanılacaktır.

Hayat-ı içtimai ve siyasiye için de vazifeli olan Risale-i Nur, kutsi düsturlarıyla bizlere rehber olmaktadır. Bediüzzaman Said Nursî hazretleri siyasetteki vazifeden değil, siyasetteki vaziyetten feragat ettim demektedir. Vazife ve vaziyet ayrı şeylerdir. Yani Bediüzzaman’ın siyaset yoluyla dine hizmet etmek gibi bir düşünceden vazgeçmesi, iman hizmeti ve irşatla dine hizmeti seçmesi, siyasetteki vaziyetten feragât etmesidir. Hayat-ı içtimai ve siyasiyede Risale-i Nur’un vazifesi vardır, bu vazife ise kıyamete kadar devam edecektir.