Risale-i Nur ile Celcelutiye arasındaki ulvî bağ
Üstad Hazretleri Celcelutiye Duâ’sını okuduğu vakitlerde diğer münacatlara muhalif olarak kendisinin bizzat hissiyatıyla münacat eder gibi hissettiğini ve bu duâyı okurken, başkasının lisanını taklid eder surette olmadığını beyan etmişlerdir.
Bununla beraber Üstad Hazretleri, Celcelutiye’nin gayet fıtrî olarak dertleriyle alâkadar bir şekilde ruhî tefekkürlerine bir zemin oluşturduğunu ifade etmişlerdir. Ve daha sonra Celcelutiye’nin, Risale-i Nur’lar ile büyük bir münasebeti olduğunu anladığından; bu hissiyatının sebebinin, bu münasebetten ileri geldiğini izhar etmişlerdir.
Celcelutiye Duâsı’nın aslının, vahiy kaynaklı olduğunu ve Peygamberimizin (asm) emriyle Hz. Ali tarafından Süryanice nazmedilen bir eser olduğunu beyan etmiştik. Bu duâ Mecmuat-ül Ahzab’ın birinci cildinde yer almaktadır. İmam Gazalî’nin Celcelutiye şerhi, Ziyaaddin Gümüşhanevî Hazretleri’nin derlediği Mecmuatu’l-Ahzap adlı eserinin “Şazelî” adlı cildin 508. sayfasından itibaren başlar. Çok yüksek bir tesire sahip bir duâ olan Celcelutiye’nin içerisinde İsm-i Âzam yer aldığı için onu okuyarak Rabbine sığınan kimsenin dünya ve ahiret işlerinde çok kolaylıklar göreceği müjdelenmiştir.
Risale-i Nur’lar ile münasebetine bakacak olursak çok geniş bir bağlantı olduğunu anlayabiliriz. Çünkü Celcelutiye’nin aslı vahiydir ve esrarlıdır ve gelecek zamana bakmakta ve gaybî umûr-u istikbaliyeden haber vermektedir. Binaenaleyh Kur’ân itibariyle bu asır dehşetli olduğundan “Kur’ân hesabıyla, Risale-i Nur bu karanlık asırda ehemmiyetli bir hâdisedir.” Bu sebeple sarahaten; Risale-i Nur Celcelutiye’nin içine girmiş, en mühim yerinde yerleşmiştir. Hz. Ali Siracünnur’dan zahir bir surette haber verdikten sonra bazı yerde açık bir şekilde bazı yerde işaret ederek Risale-i Nurlardan medhü sena ile bahsetmişlerdir.
Bediüzzaman Hazretleri, Şuâlar Risalesi’nde, Risale-i Nur’lar ile Celcelutiye arasındaki bu yüksek münasebeti şöyle zikretmişlerdir: “Benim hususî kanaatım şudur ki: Celcelutiye, madem Risale-i Nur’u içine almış ve sînesine basıp manevî veled gibi kabul etmiş, elbette [O’nda, varlıkla ilgili bütün sır ve bilgiler toplanmıştır] fıkrası ile, kendi hazinesinin bir kısım pırlantalarını âhir zamanda neşreden Risale-i Nur’u şahid gösterip Celcelutiye’yi bir hazine-i ulûm ve bir define-i ilmiyedir diye bihakkın medh ü sena edebilir.”
Nur Külliyatı ahir zamanda asrın anlayışına muvafık olarak Kitabullah’ın derin hakikatlerini barındıran bir tefsirdir. Hem bu zamanda Kur’ân’ın hukukunu emrolunduğu gibi tevilsiz muhafazaya çalışan “Risale-i Nur” olduğundan, Celcelutiye gibi vahiy kaynaklı bir eser, içerisinde Nur Külliyatını sarîhen medhü sena ederek, Risale-i Nur’un manevî bir müdafâası hükmünde olduğunu bizlere izhâr etmektedir.
Şeyma TÜRKAN