Nurcularda ‘Rol model’ olur mu?

Baştan belirteyim ki; ‘Rol Model’e karşı değilim. İsteyen istediği kişi ya da kişileri kendine örnek alabilir. Onlara benzemeye çalışabilir, buna itirazım yok ve olamaz. Ancak Nurculuk, bir “İman ve Kur’ân hizmeti” olduğu için herkes fıtrî bir şekilde davranması lâzım gelir.
Allah her ferdi ayrı kabiliyet ve istidadda yarattığı için, kendisinde tecelli eden esma-i İlâhiyeye göre hizmet etmesi gerekir.

Risale-i Nur hizmetindeki ihlâs, benlik ve enaniyeti kaldırmadığı gibi, ‘rol model’e de müsaade etmez. Çünkü taklitçiliğe ve gıpta damarının tahrikine kapı açabilir ve açtığı da bir vakıadır. Üstadımız; “Çünkü ben kendimi beğenmiyorum; beni beğenenleri de beğenmiyorum” diyerek, nazarları şahıslardan ziyade Risale-i Nur’a çevirmiştir.

Öte yandan ihlâs düsturlarında; “Bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfuruşluk nev’inden gıpta damarını tahrik etmemektir. İla ahir…” ifadesiyle de nazarların şahıslara dönmesine müsaade etmemektedir. Biz Risale-i Nur Talebeleri, öncelikle Risaleleri dikkatli okumak ve doğru anlamak durumundayız. Onun için Üstadımız; “Nur şakirtleri, mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir dershane-i Nuriye açmak lâzımdır. Gerçi herkes kendi kendine bir derece istifade eder, fakat herkes herbir meselesini tam anlamaz” diyerek Risalelerin iyi anlaşılması gerektiğine dikkat çekmektedir.

“Ben böyle anlıyorum, bana göre böyle olmalıdır” gibi ifadeler geçersizdir. Hatta böyle diyenler, bir de ısrar ederlerse, kimse üstüne alınmasın, ama ‘zırvalamış’ olurlar. “Zırva te’vil götürmez” kabilinden dikkate almaya değmez. Bizim işimiz Risale-i Nurlar’ı nazara vermek ve ayine olabilmektir, aksi halde Allah korusun ‘perde’ olunur. Bizler elbette; “Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir” düsturuna sıkı sıkıya bağlıyız.

Ama burada, kesinlikle belli şahısların öne çıkarılması ve diğerlerine hükmetmesi söz konusu değildir. Her Nur Talebesi ‘her Nur Talebesinin’ meziyet ve faziletleri ile iftihar edecek. İfadede; “Üstadınızın ve bazı ağabeylerinizin” demiyor. Aksi hal- de tarikat görüntüsü ortaya çıkar. Birimiz, Risale-i Nur’da şöyle diyor diye misal getirse, dikkatler risalelere çevrilmiş olur ve merak saikasıyla Risale-i Nurlar’ın okunmasına vesile olunur. Ama ‘filan abi şöyle diyor, diğer abi böyle diyor’ dersen bilmeden nazarları şahıslara kaydırmış olursun.

Biz Nurcular elbette Risale-i Nur kaynaklı konuşuruz. O halde bütün abi ve kardeşlerimizde Risaleye göre konuşmak durumundadırlar. Kendilerinden söylediklerine, zaten biz hiçbir şekilde hüküm bina etmeyiz. Eğer biri ‘benim gibi yapın’ ya da ‘şunun yaptığını yapın’ diyorsa, tavsiyemiz  ken- di ‘mürit’lerine tavsiye etmesidir. Bizler; “Fakat mesleğimiz uhuvvettir. Kardeş kardeşe peder olamaz, mürşid vaziyetini takınamaz. Uhuvvetteki makam geniştir; gıptakârâne müzâhameye medar olamaz. Olsa olsa, kardeş kardeşe muavin ve zahîr olur, hizmetini tekmil eder” düsturunu rehber edindik.

Allah, bizleri iman ve Kur’ân hizmetinde ihlâsla istihdam etsin. Nefis ve şeytanın bütün desiselerinden korusun inşallah. Üç ayları, bütün âlem-i İslâm ve ehl-i imana hayırlara vesile eylesin. Âmin.

Sabahattin BOYACI (22 Mart 2018, Perşembe)