Kur’ân’da anlatılan İsrail

Kur’ân, Yahudilerin iki temel özelliğinden bahsetmektedir. Kıyamete kadar bu onların boynunda yafta olarak kalacaktır. Nedir bu iki hüküm?
Birincisi, dünya hayatına karşı aşırı derecede hırs sahibi olmalarıdır. “Sen Yahudîleri, hayata karşı insanların en hırslısı olarak bulursun.” (Bakara Sûresi: 96.) Bunun için haram helâl demeden, kendilerinin menfaatine olan her şeyi yapmaya müsaittirler. Bu sebeple “hak” kavramını bir kenara bırakıp her türlü zulme ve haksızlığa yelken açmışlardır.
Dünya finans piyasasının büyük bir kısmını onlar idare etmektedir. Buna rağmen doymak bilmeyen bir hırs ile dünyaya sarılmaya devam ederler. Bunu yaparken de her türlü haksızlığı mubah sayar, haram helâl tanımaz, sadece kendi çıkarını düşünür, hak ve hakkaniyet aramaz. Faiz bunların en başta gelen altyapılarıdır. Haksız kazancın temel taşıdır. Bu sayede fakiri daha da sömürürler.
Bu hırs sebebiyle “Onların çoğunun günaha, zulme ve haram yemeye koşuştuklarını görürsün. Ne kötü bir şeydir o yaptıkları!” (Mâide Sûresi: 62.)
İkinci özellikleri ise, yeryüzünde hep bozgunculuk yapmaları, fesat çıkarmalarıdır. Bu durum onların haysiyet ve şerefini sıfıra indirir, bozgunculuk dendiğinde ilk akla gelen isim Yahudiler olur. “Onlar yeryüzünde hep bozgunculuğa koşarlar. Allah ise bozguncuları sevmez.” (Mâide Sûresi: 64.) “Bozgunculuk yaparak yeryüzünü fesada vermeyin.” (Bakara Sûresi: 60; A’râf Sûresi: 7.)
Dünya tarihine bakıldığında, en çok peygamberin onlara gönderildiği görülecektir. Peygamberlerin gönderiliş hikmetlerinden birisi de bozulan bir cemiyeti ıslâh etmek, onların istikametlerini sağlamak için çaba harcamaktır. Kur’ân’da adı geçen peygamberlerin neredeyse yarısı onlara gönderilmiş. Bunu bir başka açıdan okuduğunuzda karşınıza en çok bozulan bir toplum olarak çıkacaktır. En çok peygamberin gönderildiği toplum, en çok bozulan toplum demektir.
“İsrâiloğullarına Tevrat’ta şöyle bildirdik: ‘Siz yeryüzünde iki kere fesat çıkaracaksınız.’”
(İsrâ Sûresi: 4.)
Birinci fesatlarını, Hz. Şa’ya b. Emsiya’nın (as) kendilerine peygamber olarak gönderilmesinden sonra çıkarmışlar ve bu peygamberi arkasına saklandığı ağaç ile birlikte testere ile kesmişlerdir. Bunun üzerine Allah onlara Buhtu Nassar’ı musallat edip belâlarını vermişti.
İkinci fesatları ise, Hz. Yahya’yı (as) öldürmeleri ve Hz. İsa’yı (as) öldürmeye kalkmaları sebebiyle meydana gelmiştir. Bu zulümlerinin bedelini de Romalılar döneminde katliâmlarla ödemişlerdir.
“Hayat-ı içtimâiye-i beşeriyeyi sarsan ve sa’y ü ameli, sermâye ile mübâreze ettirip, fukarâyı zenginlerle çarpıştıran muzaaf ribâ yapıp bankaları tesise sebebiyet veren ve hile ve hud’a ile cem-i mâl eden o millet olduğu gibi, mahrum kaldıkları ve dâimâ zulmünü gördükleri hükümetlerden ve gàliplerden intikamlarını almak için her çeşit fesad komitelerine karışan ve her nevi ihtilâle parmak karıştıran yine o millet olduğunu ifade ediyor.” “..milel-i insaniye içinde hırs-ı hayat ve havf-ı memâtla en meşhur olan millet-i Yehûdun tâ kıyâmete kadar lisân-ı halleri, mevti istemeyeceğini ve hayat hırsını bırakmayacağını ifade eder. (Sözler, Sayfa 366)
Üçüncü fesatları ise onların sonu olacaktır. Gazze’de ve dünyanın birçok yerinde yaptıkları fitneler, zulümler onların sonunu hazırlamaktadır.
Şu Hadis-i Şerif onların sonunu ifade ediyor:
“Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudi’dir, gel de onu öldür!’ diye haber verecektir. Sadece Garkad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.” (Müslim, Fiten, 82)
Bu “garkad” ağacının hangi milletler olduğu görülüyor. Ancak asıl mesele Müslümanların toparlanmasıdır.

Ali Sarıkaya 04 Ağustos 2014, Pazartesi