Büyük Mehdi

Her asır başında hadisçe geleceği tebşir edilen dinin yüksek hâdimlerinin”1 en sonuncusu olan büyük Mehdi de çağımız insanının sulhu, selâmeti, salâhı, ıslâhı, irşadı ve tenviri için gönderilmiştir.

“Cenâb-ı Hak kemal-i rahmetinden, şeriat-ı İslâmiyenin ebediyetine bir eser-i himayet olarak, herbir fesad-ı ümmet zamanında bir muslih veya bir müceddid veya bir halife-i zîşan veya bir kutb-u a’zam veya bir mürşid-i ekmel veyahut bir nevî Mehdi hükmünde mübarek zâtları göndermiş; fesadı izale edip, milleti ıslâh etmiş; Din-i Ahmedîyi (asm) muhafaza etmiş.”2 “Evet, bu zaman hem iman ve din için, hem hayat-ı içtimaiye ve şeriat için, hem hukuk-u âmme ve siyaset-i İslâmiye için, gayet ehemmiyetli birer müceddid ister.”3 Bu sebeple, âhirzamanda gelecek olan zatın, yani büyük Mehdinin bütün bu vasıflarla muttasıf ve vazifelerle de salâhiyetli olacağı şüphesizdir. “Gerçi her asırda hidayet edici bir nevî Mehdi ve müceddid geliyor ve gelmiş, fakat her biri üç vazifelerden birisini bir cihette yapması itibariyle, âhirzamanın Büyük Mehdi ünvanını almamışlar.”4 Cenâb-ı Hak, bütün zamanların en dehşetli ve şiddetli zamanı “helâket ve felâket” asrı olan “âhirzamanın en büyük fesadı zamanında; elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mehdi, hem mürşid, hem kutb-u a’zam olarak bir zât-ı nuranîyi gönderecek ve o zât da Ehl-i Beyt-i Nebevî’den olacaktır.”5

Büyük Mehdinin cemaat ve şahs-ı manevîsi, başlıca “iman, hayat, şeriat” veya “iman ve din, hayat-ı içtimaiye ve şeriat ve hukuk-u amme ve siyaset-i İslâmiye” noktasındaki üç büyük vazifeyle mükellef kılınmıştır. “Birincisi fen ve felsefenin tasallutuyla ve maddiyyun ve tabiiyyun taunu, beşer içine intişar etmesiyle, her şeyden evvel felsefeyi ve maddiyyun fikrini tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmaktır.”  İkinci vazifesi: “Hilâfet-i Muhammediye (asm) ünvanı ile şeair-i İslâmiyeyi ihya etmektir.” Üçüncü vazifesi: “İnkılâbat-ı zamaniye ile çok ahkâm-ı Kur’âniyenin zedelenmesiyle ve şeriat-ı Muhammediyenin (asm) kanunları bir derece tatile uğramasıyla, o zat, bütün ehl-i imanın manevî yardımlarıyla ve ittihad-ı İslâmın muavenetiyle ve bütün ulema ve evliyanın ve bilhassa Âl-i Beyt’in neslinden her asırda kuvvetli ve kesretli bulunan milyonlar fedakâr seyyidlerin iltihaklarıyla o vazife-i uzmayı yapmaya çalışır.”6 Bundan başka “Büyük Mehdi’nin çok vazifeleri var. Siyaset âleminde, Diyanet âleminde, saltanat âleminde, cihad âlemindeki çok dairelerde icraatları olduğu gibi”7 daha pek çok âlemlerde vazifeleri vardır.

Ancak bu zaman cemaat zamanı olması hasebiyle bütün bu vazifeleri Hazret-i Mehdinin, nuranî cemaatiyle birlikte yapacağını belirten Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu hususta şunları söylemektedir: “Bu üç vezâifi birden bir şahısta yahut cemaatte, bu zamanda bulunması ve mükemmel olması ve birbirini cerhetmemesi pek uzak, âdeta kabil görülmüyor. Âhirzamanda, Âl-i Beyt-i Nebevî’nin (asm) cemaat-ı nuraniyesini temsil eden Hazret-i Mehdi’de ve cemaatindeki şahs-ı manevîde ancak içtima edebilir.”8  “O zat, bütün ehl-i imanın manevî yardımlarıyla ve ittihad-ı İslâmın muavenetiyle ve bütün ulema ve evliyanın ve bilhassa Âl-i Beyt’in neslinden her asırda kuvvetli ve kesretli bulunan milyonlar fedakâr seyyidlerin iltihaklarıyla o vazife-i uzmayı yapmaya çalışır.” “Bu vazifenin istinad ettiği kuvvet ve manevî ordusu, yalnız ihlâs ve sadâkat ve tesanüd sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şakirtlerdir. Ne kadar az da olsalar, manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.”9

Her meselede olduğu gibi, bu meselede de en güzel izahları yapan Risale-i Nur’da geçen bütün bu ve benzeri izah ve ifadelerden anlaşılan manalardan biri şudur ki; âhirzamanın dehşetli fesadını izale edecek Hazret-i Mehdi ve onun nuranî cemaati olacaktır. Yoksa “Siyaset, diplomatlık, bu vazifeyi göremez”10 Bu mesele, ucu ecnebi elinde olan hele de menfi siyasetle halledilecek bir iş değildir. Bu vazife Büyük Mehdi’nin vazifesidir. Evet, “Hazret-i Mehdi’nin cemiyet-i nuraniyesi, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid’akâranesini tamir edecek, Sünnet-i Seniyeyi ihya edecek; yani âlem-i İslâmiyet’te risalet-i Ahmediyeyi (asm) inkâr niyetiyle şeriat-ı Ahmediyeyi (asm) tahribe çalışan Süfyan komitesi, Hazret-i Mehdi cemiyetinin mu’cizekâr manevî kılıncıyla öldürülecek ve dağıtılacak.”11 Evet, “Cemaatte olan kuvvet, ferdde yoktur.”12 hakikatince, Büyük Mehdi bu vazifelerini nuranî cemaatiyle birlikte yapacaktır. Çünkü “Âlem-i küfür, bütün vesaitiyle, medeniyetiyle, felsefesiyle, fünunuyla, misyonerleriyle âlem-i İslâma hücum etmektedir.”13

Evet, “Bu asırda din ve İslâmiyet düşmanları, evvelâ imanın esaslarını zayıflatmak ve yıkmak planını, programlarının birinci maddesine koymuşlardır.”14 “Ecnebi parmağıyla idare edilen zındıka komiteleri, İslâmiyet’i imha için, İslâm memleketlerinde, bilhâssa Türkiye’de, öyle desiselerle entrikalar çevirmişler, haince dolaplar döndürmüşler, hunharane ve vahşiyane zulümler irtikâb ve şeytanî ve menfur plânlar tatbik etmişler ve iğfalatta bulunmuşlar; iblisane, sinsî metodlar takib etmişler ve kardeşi kardeşe çarpıştırmışlar ve öyle aldatıcı yalan ve propagandalar ve yaygaralar yapmışlar, fitne ve fesad ve tefrika tohumları saçmışlardır ki; bunlar İslâm’ın bünyesinde derin rahneler açmış ve büyük tahribatlar yapmıştır.”15 Bu büyük fitne ve tahribatları ise ancak Büyük Mehdi, nuranî cemaati ve manevî elmas kılıcıyla, “Masum Müslümanların kanlarını sömüren ve servetleri tahaccür etmiş millet kanı olan, parazit, tufeylî ve açgözlü canavar ve barbar emperyalistleri, müstemlekecileri ve onların içimizdeki, sadece şahsî menfaat zebunu, zalim, hunhar, harîs ve müstebid uşaklarını, hâk ile yeksan edip izmihlâl ve inhidam-ı mutlakla mağlûb edecektir”16 Şu da unutulmamalıdır ki: “o ecnebilerin, canavarlar gibi yaptıkları muamele ve zulümler, İslâm dünyasında, hürriyet ve istiklâl ve ittihad-ı İslâm cereyanını da hızlandırmıştır. Nihayet, müstakil İslâm devletlerinin teşkilini intac etmiştir. İnşâallahü Teâlâ, Cemahir-i Müttefika-i İslâmiye de meydana gelecek ve İslâmiyet, dünyaya hâkim ve hükümran olacaktır. Rahmet-i İlâhîden kuvvetle ümid ve niyaz ediyoruz.”17

Evet, “Hak neşv ü nema bulacaktır, eğer çendan toprakta gizlense… Ve tarafdar ve mültezimleri muzaffer olacaklardır, eğer çendan zaman ve zeminin merhametsizliğinden az ve zayıf olsalar… Hem de itikadımdır ki: İstikbalde hüküm sürecek ve her kıt’asında hâkim-i mutlak olacak yalnız hakikat-ı İslâmiyet’tir.”18 diyen Üstad Bediüzzaman Hazretleri, şu hakikate de dikkatleri çekmektedir: “Evet yüzer kudsî kahramanları yetiştiren ve binler manevî kumandanları ümmetin başına geçiren ve hakikat-ı Kur’âniyenin mayası ile ve imanın nuruyla ve İslâmiyet’in şerefiyle beslenen, tekemmül eden Âl-i Beyt, elbette âhirzamanda şeriat-ı Muhammediyeyi ve hakikat-ı Furkaniyeyi ve Sünnet-i Ahmediyeyi (asm) ihya ile ilân ile icra ile başkumandanları olan Büyük Mehdi’nin kemal-i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermeleri gayet makul olmakla beraber, gayet lâzım ve zarurî ve hayat-ı içtimaiye-i insaniyedeki düsturların muktezasıdır.”19

Özet olarak: Hazret-i Mehdi, nuranî cemaatiyle, cihanşümul nuranî eserleriyle beşeri, dünyevî-uhrevî saadete sevk edecek, dünya barışının teminine ve “bu zamanın farz vazifesi olan İttihad-ı İslâm” sur’unun tesisine vesile olacaktır. “Her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi, nev’-i beşerin dahi bir sabahı, bir baharı olacak inşâallah.”20 ve “İstikbal yalnız ve yalnız İslâmiyet’in olacak. Ve hâkim, hakaik-i Kur’âniye ve imaniye olacaktır.”21

Dipnotlar:
1- Tarihçe-i Hayat, 925.
2- Mektubat 745.
3- Kastamonu Lâhikası, 267.
4- Emirdağ Lâhikası, 458.
5- Mektubat, 745.
6- Emirdağ Lâhikası, 455-56.
7- Şuâlar, 922.
8- Kastamonu Lâhikası, 268.
9- Emirdağ Lâhikası, 456.
10- age. 256.
11- Mektubat, 747.
12- İşaratü’l İ’caz, 264.
13- Mesnevî-i Nuriye, 160.
14- Sözler, 1216.
15- age.1251.
16- age.1252.
17- age.1252.
18- Muhakemat, 23.
19- Şuâlar, 923.
20- Tarihçe-i Hayat, 151.
21- age.143.