AHMED HAMDİ OKUR

Yakın tarihimizin ismi meçhul hakikat kahramanlarından bir mübarek şahsiyetin lâkabı: Çil Müftü. Asıl ismi ise. Antalya Müftüsü Ahmed Hamdi Okur.

Bu faziletli zat hakkında Antalya`nın demokrat gazetesi İleri`de, eski Antalya Müftüsü Hafız Osman Çandır Efendi, 20 Ağustos 1953`de Kurban Bayramının birinci günü, İslâm dünyasında tekbir sadâlarının başladığı bir zamanda vefat eden, Çil Müftü`yle alakâlı bir yazıda şöyle demektedir:

Çil Müftünün hizmetleri

“Çil Müftümüz çok hareketli, dışa açık, yüksek ilmî cesaret ve kariyere malik, binlerce cemaate hitap etmesini bilen, binlerce cemaati arkasından sürükleme maharetini gösteren, memleketin sosyal hizmetlerinde canla-başla çalışan ve koşan hocamızdı.

“Merhum hocamız Birinci Cihan Harbi boyunca Antalya müftülüğünde bulunmuş, bir şeyhülislâm gibi etrafa fayda dağıtarak hayat sürmüştü.

“Hilâl-i Ahmer, yani Kızılay reisi bulunduğu Millî Mücadele yıllarında Antalya`mıza yaptığı değerli hizmetlerini doğrusu şükranla anmaktayız.”

Müftü Ahmed Hamdi Efendi bu kıymetli hizmetlerinden dolayı, Osmanlı sultanları tarafından fermanlarla ve ilmî rütbelerle taltif edilmişti.

Müftünün elini çamaşır ipiyle bağladılar

Garipliklerle ve acı hadiselerle dolu 1935 senesi, Eskişehir mahkemesine, Bediüzzaman sadece bir selâm gönderdiği için, Antalya`nın bu asîl müftüsünü de hapsederek götürdüler.

Bu heybetli ve pehlivan endamlı zatın ellerine vuracak kelepçe bulamamışlardı. Bağlamak istedikleri kelepçeler hep dar geliyor, ellerini bağlayamıyorlardı. Kendisini sey​_reden ehl-i imânın gözyaşları arasında, vazifelilere şöyle diyordu: “Bu eller, bu devlete çok hizmet etti. Şimdi biraz da kelepçesini vurun!” Sonra Jandarmalar Çil Ahmed Efendinin ellerini çamaşır ipiyle bağlamışlardı.

Eskişehir hapsinde bir rüya gören Çil Müftü Ahmed Hamdi Efendi sevinçlerle uyanmış, gökyüzünde “Said” yazılı olduğunu müjdelemişti.

Hapishanede Üstad Bediüzzaman`la görüşmenin ve konuşmanın sevincini ve bahtiyarlığını iftiharla anlatırdı. Eskişehir`de üç ay hapis yattıktan sonra, Çil Müftüyü serbest bırakmışlardı. Antalya`ya dündüğü zaman Müftü Efendi, “Gittiğimiz yer hapishaneye benzemiyordu. Orada Bediüzzaman`la görüşmek, konuşmak benim için bir şeref oldu” diye anlatıyordu.

“İçinizde Müftü Efendi var, fetvayı ona sorun”

Eskişehir hapsinde, fıkhî meselelerde, Üstad Bediüzzaman`a sual sordukları zaman, Üstad, Çil Müftü`yü eliyle göstererek “İçinizde Müftü Efendi var; o varken fetva vermek bana düşmez,” diye tevazu ile ahmed Hamdi Efendiye iltifat ederdi. Üstad Bediüzzaman`ın namaza duruşundaki heybeti ve ihtişamı da muhabbet ve merakla anlatan Çil Mütftü, 1936 yılının Temmuz başlarında men-i muhakeme kararıyla serbest bırakılıp Antalya`ya dönmüştü