Risale-i Nur’da tecdid ve ilme bakış
Bediüzzaman, İslami ilimler dahil, sosyal konularda da hemen her sahada söz sahibidir. 1907 yılında, İstanbul’a geldiğinde, Şekerci Han’ın kapısına şu levhayı asar:
Bediüzzaman, İslami ilimler dahil, sosyal konularda da hemen her sahada söz sahibidir. 1907 yılında, İstanbul’a geldiğinde, Şekerci Han’ın kapısına şu levhayı asar:
Örnek alacağımız yegane şahsiyet, Peygamber Efendimiz (a.s.m.), yegane kitap, “Madem mürşidimizdir, üstadımızdır, imamımızdır, her bir adabda rehberimizdir.” (Barla Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, s. 11.)
CHP’nin yirmi yedi yıllık tek parti diktasının en çok iz bırakan isimlerinden, 1938 yılında getirildiği Millî Eğitim Bakanlığında resmî ideoloji paralelinde bugün dahi hâlâ konuşulan icraatlara imza atmış olan Hasan Ali Yücel acaba Risâle-i Nur […]
Çocuğun yetiştirilmesinde ve hayata hazırlanmasında sorumluluk en başta anne ve babalara düşer. Bu noktada çocuk öncelikli olarak Yaratıcının anne babaya bir emanetidir.
Bediüzzaman Said Nursî 1935’te talebeleriyle birlikte tutuklu olarak yargılandığı Eskişehir mahkemesinde cumhuriyet hakkındaki fikrini açıklarken kendisini “dindar bir cumhuriyetçi” olarak tanımlamış ve o dönemde adına cumhuriyet denilen rejimin “isimden ve resimden ibaret” olduğunu ifade etmişti.
Sabri kardeş, kıymettar Hulusi’nin mektubu hem Hulusi’nin, hem Beşinci Şuanın ehemmiyetini ve kıymetlerini gösterdiğinden çok beğendim. Evet, Beşinci Şuâ, umumun ve bilhassa ehl-i ilmin imanlarını tashih edip kurtarıyor. (Kastamonu Lahikası, Sayfa 32 ) “Beşinci Şua” […]
Ve o cümlede Said Nursî, M. Kemal’e; Napolyon’a değil, Selâhaddin Eyyubi gibi İslâm kahramanlarına tâbi olması tavsiyesinde bulunuyor.
ŞAYÂN-I DİKKAT BİR NOKTA Siyâsetin müsbet yolunu da gösteren ve muktesit meslek olarak tarîf eden Bedîüzzamân Hazretleri “Sakın, sakın, dünya cereyanları, husûsan siyâset cereyanları ve bilhassa
Risâle-i Nur Külliyatında müsbet siyaset için muktesit meslek tabiri kullanılır. Böylece siyasette de ifrat ve tefritten âzâde orta yolu gösteren muktesit, yani israfsız iktisatlı bir yol olan müsbet siyasetin var olduğu görülür.
Bediüzzaman Said Nursî ve Nurcular, ceza tehdidine önem vermemişler, davalarda beraat etmeyi, cezadan kurtulmak için değil,
Bediüzzaman Said Nursî, her çağın kendine has şartları olduğunu kabul eder, yapılacak irşad ve tebliğin mevcut şartlara ve çağın anlayışına uygun olması gerektiğini savunur ve irşad alanındaki stratejisini şu sözlerle ifade eder.
Siyasî vazife için Bediüzzaman Hazretlerinin “Risâle-i Nur’un şakirdleri siyasetten çekilmeleri ve karışmamaları çok isabetlidir. Ve vazife itibariyle
Âlem-i İslâm’ın çektiği sıkıntılar hepimizin yüreğini sızlatıyor ve ferec ve fütuhat ne zaman gelecek diye
“Deha-i Askerî” Bediüzzaman, isyanların M. Kemal rejimini nasıl etkilediğini, 1935’te çıkarıldığı Eskişehir Mahkemesindeki müdafaalarında şöyle anlatmaktadır: “Bundan on iki sene evvel
Ulemâ-i ehl-i zahir ve ulemâ’us-sû, Peygamber Efendimizin (asm) şefâatte hakkı olmadığını söyleyerek ehl-i îmânı ifsâd etmeye çalışıyor ve
Copyright © 2008-2021 - SorularlaSaidNursi.com | Powered by EuroNur