Suallerimize cevap isteriz

said-nursi-00002Divan-ı Harb-i Örfi’de “Ey paşalar, zabitler! Cinayetlerime ceza ve şimdi suallerime de cevap isterim” diyen Bediüzzaman Said Nursî, mahkeme heyetine bazı sualler sorarak, yapılan hukuksuzluk, haksızlık ve yanlışlıkları sualler vasıtasıyla gösteriyor.
Beşinci Sualde: “Maddî tazyikler, ehl-i meslek ve fikre galebe etmediği gibi daha ziyade nifak ve tefrika vermez mi?” diyen Bediüzzaman büyük bir hakikati ders veriyor. Maddî tazyiklerle, baskılarla, fikir ve düşünce hürriyetlerini kısıtlayarak, düşünürlere, fikir sahiplerine galebe etmek mümkün değildir. Toplumda nifaka ve tefrikaya sebep olacak maddî tazyiklere başvurmak her zaman neticesiz kalmıştır ve kalacaktır. Maddî tazyiklerle kazanılacak bir zafer, teslim alınacak bir fikir yoktur. Maddî tazyikler fikir sahiplerinin fikirlerini daha da güçlendirecektir.
Altıncı Sualde ise: “Bir mâden-i hayat-ı içtimaiyemiz olan ittihad-ı millet, ref-i imtiyazdan (ayrımcılığın kaldırılması) başka ne ile olur?” sorusunu soran Bediüzzaman, milletin bütün kesimlerinin ittihadının yani ittihad-ı milletin ancak ref-i imtiyazla sağlanacağını ve milletin ittihadının içtimaî hayatımızın madeni olduğunu bu sual vasıtasıyla bizlere öğretiyor. Elbette bir millet içerisinde farklı kesimler bulunmaktadır. Milletin bütün kesimlerini ittihad ettirmek ancak herkese adalet, hukuk ve hürriyetler noktasında eşit davranmakla olacaktır. İttihad-ı millet gibi içtimaî bir madeni işleyerek o madenden kardeşlik, dayanışma ve birliktelik üretmek için ref-i imtiyazı (imtiyazı kaldırmak) uygulamak gerekmektedir.
Yine Yedinci Sualde: “Müsavatı ihlâl ve yalnız bazıları tahsis ve haklarında kanunu tamamıyla tatbik etmek, zahiren adalet iken, bir cihette acaba müsavatsızlıkla zulüm ve garaz olmaz mı?” diyen Bediüzzaman, eşitliğin ihlâl edilerek, kanunların sadece bazı kişiler için uygulanmasının zahiren adalet görüntüsü altında zulüm ve garaz olduğunu ifade ediyor. Kanunların uygulanması müsavatsızlıkla değil, müsavat esasına göre olması gerekiyor. Adalet, garaz ve fikr-i intikam sahiplerine alet olmamalıdır.
Acaba bu sualleri bu zamanın “paşa ve zabitlerine” sormuş olsak cevap alabilir miyiz? Ama biz yine de soralım. Suallerimize cevap isteriz?