Siyasî mücedditlik diye bir kurum var mıdır?

“Siyasî mücedditlik nedir? Dinde böyle bir kurum var mıdır?”

Maksadı Aşan İfadeler

Mücedditlik dinî bir kurumdur. Siyasî mücedditlik diye bir kurum veya kavram ise söz konusu değildir. Ancak bir müceddidin siyasî alanlarda görevleri söz konusu olabilir.

Bu sebeple durduk yere “siyasi mücedditlik” algısı oluşturmaya çabalamak abesle iştigaldir.

Bir siyasî aktörü sevebilirsiniz. Sevmeyebilirsiniz de. Tercihlerinizi dilediğiniz şekilde beyan edebilirsiniz. Ancak maksadı aşan ifadeler kullanmamalı, ifrat ve tefrite girmemeli insan.

Din ifrat ve tefritten sakınmanızı, hikmetle hareket etmenizi ister. Din insanları övmekten uzak durmanızı ister. Din, hakka hak, batıla batıl, adile adil, zalime zalim, masuma masum demenizi ister.

Eğer Dini Hakem Yapacak İseniz

Dini hakem yapacak iseniz eğer, dinin önemli ve öncelikli mefhumları vardır. Bunları öncelemeniz gerekir. Bunlar, güvenilir olmak, doğruluk, dürüstlük, hakperestlik, adalet-perverlik, sorumluluk, menfaat-i şahsiyeyi menfaat-i milliyenin önüne geçirmemek, yönetimde istibdadı değil hürriyeti esas almak, demokratik müktesebatı körleştirmek değil zenginleştirmek, adavetin değil mubabbetin fedaisi olmak gibi temel ahlâkî hususlardır.

Mesela Peygamber Efendimiz (asm) önce güvenilir olmak gibi bir ahlâkî meziyetle tanındı. Hem de müşrikler tarafından… Öte yandan doğruluk İslamiyet’in üssü’l-esasıdır.1 İçtimaî ve siyasî meselelerde yalan söylemek ve göz boyamak İslamiyet’le izah edilemez. Hükümlerinde zulmetmeyen ve adaletten şaşmayan bir devlet yöneticisinin, yarın hiçbir gölgenin bulunmadığı mahşerde Allah’ın arşı altında gölgeleneceği bizzat Peygamber Efendimiz (asm) tarafından müjdelenmiştir.

Hazret-i Ebu Bekir (ra) feragatının ve fedakârlığının şiddetinden, elbisesi ve yaşayışı fakirce idi. Bir gün Peygamber Efendimiz’e (asm) Cebrail (as) gelerek Hazret-i Ebu Bekir’in bu durumdan razı olup olmadığını sordu. Ve Allah’ın O’ndan (ra) razı olduğunu müjdeledi. Hazret-i Ebu Bekir (ra) bunu duyunca ağladı ve Resulullah Efendimiz’e (asm): “Allah benim adımı andı mı ya Resulallah?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (asm)”Evet!” buyurunca, Hazret-i Ebu Bekir (ra): “Ben Allah’tan razıyım.” Dedi. Allah’ın müjdesine mazhar Hazret-i Ebu Bekir (ra) halife olunca da aynı değerlerini korudu.

Hazret-i Ömer’in (ra), şahsî görüşmelerinde devletin mumunu söndürüp kendi şahsî mumunu yaktığı herkesçe malumdur. Keza Hazret-i Ömer’in (ra), “Dicle’de bir koyunu kurt kapsa Allah onu Ömer’den soracaktır.” Dediği ve yönetim sorumluluğunun getirdiği ağır yük ile geceleri gözüne uyku girmediği, defalarca “Keşke anam beni doğurmasaydı!” dediği rivayet olunur.

Bunlar Eski Zaman Hikâyeleri mi?

Bunlar eski zaman hikâyeleri olarak anlatılıp, bir kulaktan girip diğerinden çıkıp gitmemeli. Yönetici olarak sorumluluk mevkiinde bulunan ve yarın doğrudan Allah’a hesap vereceğine inanan, bu ve buna benzer değerli bilgileri güncelleyerek hayata geçirmelidir.

Eğer dini hakem yapacaksanız bunları söylemeniz lazım.

Said Nursî’nin bu meselelerde formüle ettiği bir ölçüsü vardır. Der ki: “Hükûmete hücum edenler, bazıları “Haydo, Haydo” derlerdi, bazıları “Haydar Ağa, Haydar Ağa” derlerdi. Ben “Haydar” derdim, şimdi de “Haydar” diyorum, vesselâm.”2

Doğru olan da, Haydar’a Haydar demek değil midir?

Günün Duâsı

Allah’ım! Bize hakkı hak olarak göster ve bizi hakka ittiba etmekle rızıklandır! Batılı batıl olarak göster ve batıldan içtinap etmekle rızıklandır! Dünyada sevdiklerini sevmekle, bizi sana yaklaştıran değerleri bilmekle ve emrettiğin gibi istikamette kalmakla rızıklandır! Ahirette ise rahmetinle ve rüyetinle rızıklandır! Âmin.

Dipnotlar:
1-Tarihçe-i Hayat, (Hutbe-i Şamiye), s. 107
2-Eski Said Dönemi Eserleri, s. 289