Said Nursî helâllik istedi mi?

Kadir Mısıroğlu 10 Şubat akşamı bir televizyon programında Bediüzzaman ile ilgili doğruluğu şüpheli olan hatta iftiraya varacak derecede pek çok söz sarf etti.

Her şeyden önce tek kaynaktan edinilen bilgileri insanlara anlatırken dikkat etmek gerekir. Zira insanlar o andaki halet-i ruhiyesi ile konuşulan sözleri farklı bir şekilde anlamış ve ifade etmiş olabilir. Bu sebeple tarihe mal olmuş kişilerle ilgili değerlendirme yaparken çok dikkatli davranmak bir zorunluluktur. Aksi takdirde büyük bir vebal yüklenilmiş olur.

Doğruluğu şüpheli konulara gelince; ilki Bediüzzaman vefatından çok kısa bir süre önce Urfa’ya giderken Ankara’da Osmanlı Hanedanından bir yaşlı hanım ile görüşme yaptığı ve kendisinden helâllik istediği ifade ediliyor.

Her şeyden önce helâllik istemek kötü bir şey değildir. Lâkin bunu ifade ederken Bediüzzaman’a yakıştırılan “gençlik fırtınaları yüzünden II. Abdülhamid’e karşı çıkmakla hata ettim, bu yüzden torunu olan sizlerden helâllik istiyorum” ifadesi, çok düşündürücü ve yanlıştır.

Bu ifadeyi kullanan Kadir Mısıroğlu’nun Bediüzzaman’ı yeterince tanımadığı ve eserlerinden pek de istifade etmediği anlaşılıyor. Bir kere Bediüzzaman yanlış bir şey yapmamıştır ki bundan dolayı bir nev’î özür dileyip helâllik dilesin. Kaldı ki helâllik dilemek için kişinin şahsına müracaat etmek gerekir. Niçin torununa gidip helâllik istesin ki?

Bediüzzaman doğuyu aydınlatmak ve yüzyıllardır birikerek gelen problemlere çözüm bulmak için “Medresetüz Zehra” projesini hayata geçirmek üzere 20. Yüzyılın başında İstanbul’a geldi. Defalarca müracaat etmesine rağmen Padişah II. Abdülhamid tarafından kabul dahi edilmedi. Üstelik müracaatı görmezden gelinerek adeta “ihsan-ı şahane” adı altında kendisine bir nev’î rüşvet verilmek istendi. Bunu reddedince de önce hapse sonra da mecnun denilerek hastaneye gönderildi.

Fakat Bediüzzaman’ı hiçbir zorluk amacından yıldırmadı. O attığı her adımı bilerek atıyor Allah’ın kendisine bahşetmiş olduğu derin ilmi sayesinde kararlı ve istikrarlı bir şekilde hareket ediyordu. Nitekim Abdülhamid’e benimsetemediği projesini Sultan Reşat’a kabul ettirmiş hatta gerekli tahsisatı çıkararak Şark Üniversitesinin temelini atmaya da muvaffak olmuştu. Lâkin Dünya Savaşı çıkmış girişim akamete uğramıştı.

Savaştan sonra projesinin peşini bırakmayan Bediüzzaman bu sefer Ankara’ya gelmiş yeni hükümete bu projesini kabul ettirmiş hatta gerekli tahsisatı da çıkarmaya muvaffak olmuştu. Fakat o devir insanları Bediüzzaman’ı anlamak idrakinden yoksundu. Medreselerin kapatılmasını bahane ederek bu çok önemli projenin hayata geçmesini önlediler.

Şimdi kalkıp “Bediüzzaman helâllik diledi” demek ne anlama geliyor? Her şeyden önce bakalım Abdülhamid helâllik diledi mi? Veya Bediüzzaman hakkını helâl edecek mi? Zira hata eden başta padişah olmak üzere onun yardımcıları ve devleti yönetenlerdir.

Kadir Mısıroğlu’nun yanlışları bir tane değil ki. Yanlış yanlış üstüne geliyor. Abdülhamid’i yüceltmek uğruna yaptığı bütün hataları tevil etmeye çalışıyor. Bu da yetmiyormuş gibi “Bediüzzaman’ın Eski Said dönemi var bir de Yeni Said dönemi var” diyerek güya gaye ve amaçlarından vazgeçtiğini, fikir değiştirdiğini ifade ediyor. Bu ne cüret ve ne büyük bir yanılgıdır Ya Rabbim!

Kadir Mısıroğlu’na teklifim şudur: “Lütfen bu şekilde ipe sapa gelmez konuşmalar yapmak yerine açın o zatın kitaplarını okuyun, ondan sonra ne söyleyeceksen söyleyin.”

Bediüzzaman, gaye ve ideallerini sadece sözle ifade etmekle kalmamış bunları aynı zamanda yazılı eser haline getirmiştir. Eğer onu gerçekten tanımak istiyor isek en çok değer verdiği “Risâle-i Nur Külliyatını” bir zahmet okuyup anlamaya çalışmamız gerekir. Aksi takdirde söylediklerimiz birer safsata hatta bir iftiradan ibaret kalacaktır, vesselâm…

Vehbi Horasanlı