Risale-i Nur’u Hiçbirşeye Alet Etmemek

·      …Kur’ân-ı Hakimin hakaik-ı imâniyesini tefsir eden Risâle-i Nur’u hiçbir şeye ve şahsi menfatlerine ve mânevî kemâlâtlarına âlet yapmamak ve hakiki ihlâsı kırmamak için, ehl-i siyasete Said hakkında “dini siyâsete âlet yapmak” vehmini verip, tâ Said işkencelerle, hapislerle dini siyâsete âlet etmesin diye ehl-i siyâsetin zâlimâne hükümleri altında kader-i İlâhî, Nurdaki hakîki ihlâsı kırmamak için Said’e şefkatli tokatlar vurup “Sakın, sakın, Hakàik-i îmâniyenin tefsiri olan Risâle-i Nur’u kendi şahsî menfaatlerine ve hattâ mânevî kemâlâtlarına ve belâlardan ve muzır şeylerden kurtulmaklığına âlet yapma. Tâ ki Nurun en büyük kuvveti olan ihlâs-ı hakîki zedelenmesin” diye, kader-i İlâhînin şefkatli tokatları olduğuna kat’î kanaat ediyorum.(E-II:313)

·      Rızâ-i İlâhîden başka fıtrî vazife-i ilmiyenin sevkiyle, yalnız ve yalnız îmâna hizmet hususu bana gösterildi… Çünkü, şimdi bu zamanda… hiçbir şeye âlet olmayacak bir tarzda, bir Kur’ân dersi vermek lâzımdır ki, küfr-ü mutlakı ve mütemerrid ve inatçı dalâleti kırsın, herkese kat’î kanaat verebilsin. Bu kanaat de bu zamanda, bu şerâit dâhilinde, dinin hiçbir şahsî, uhrevî ve dünyevî, maddî ve mânevî bir şeye âlet edilmediğini bilmekle husûle gelebilir… Risâle-i Nur bir derece muvaffak oluyorsa, bunun sırrı işte budur. Said yoktur. Said’in kudret ve ehliyeti de yoktur. Konuşan yalnız hakîkattir, hakîkat-i îmâniyedir… Belki de bunlar son sözlerim olur. Medresetü’z-Zehrânın Risâle-i Nur talebeleri bu vasiyetimi unutmasınlar. (Emirdağ-II:317-318)

·     Bilirsiniz ki, kendim sadaka ve yardımları kabul etmediğim gibi, öyle yardımlara da vesile olamadığımdan, kendi elbisemi ve lüzumlu eşyamı satıp o parayla kendi kitaplarımı, yazan kardeşlerimden satın alıyorum. Tâ Risâle-i Nurun ihlâsına dünya menfaatleri girmesin, bir zarar vermesin ve başka kardeşler de ibret alıp hiçbir şeye âlet edilmesin. (Emirdağ-I:238)

·      Rehber’den yüz tanesini nâşirlerinden elli banknota aldım ve kendi Âsa-yı Mûsa nüshalarımdan sattığımdan onlara verdim. Bana son gönderdiğiniz âsa-yı Mûsa fiyatından borcum kalan altmış banknotun yerine size gönderdim… Hem o mübârek mecmûanın bir mübârek fiyatı olarak, bana hizmet eden ve şimdilik pek lüzumu bulunmayan… iki tencere ve on beş sene giydiğim pamuklu entari ve gàyet mübârek bir kitaba mukàbil, bir çaydanlık ve yirmi dört seneden beri tıraşa hizmet eden bir ustura ve çok zamandan beri bana hizmet eden bir çarşaf… iki el havlusu ve bir iç donu ile bir pamuklu gömlek fiyatı yekunu yüz yirmi beş lira tahmin edilmiştir…(Emirdağ-I:224,226,227)

·      Bu zamanda ehl-i îmân öyle bir hakîkate muhtaçtırlar ki, kâinatta hiçbirşeye âlet ve tâbi ve basamak olamaz; ve hiçbir garaz ve maksad onu kirletemez; ve hiçbir şüphe ve felsefe onu mağlûb edemez bir tarzda îmân hakîkatlerini ders versin.(Emirdağ-I:66)

·      Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, bu zamanda Risâle-i Nur’da, nokta-i istinâd olarak avâm-ı mü’mininin en ziyâde muhtaç oldukları ve Nurda buldukları öyle bir hakîkattir ki; hiçbir şeye âlet olmayacak ve hiçbir garaz ve maksad, içine girmeyecek ve hiçbir şüphe ve vesveseye meydan vermeyecek ve hiçbir düşman ona bahâne bulup çürütmeyecek ve yalnız hak ve hakîkat için ona çalışanlar bulunacak, dünya maksadları ona karışmayacak, tâ ki, uzakta olan ehl-i îmân, o hakîkate ve Sâdık nâşirlerine tam itimad edip îmânlarını, zındıkların ve dinsizlerin, din aleyhindeki dehşetli filozofların i’tirâzlarından ve inkârlarından kurtarsınlar. (Emirdağ-I:187)

Nurun hakîki şâkirdlerine Nur kâfidir. Onlar da kanaat etmeli, başka şereflere veya maddi, mânevî menfaatlere gözünü dikmesin. (Emirdağ-I:238)