Risâle-i Nûr ve Âl-i Beyt

deniz-sözlerNûr şakirtlerinin Üstâdı İmam-ı Ali Radıyallahu Anh’tır ve Nûr’un mesleğinde hubb-u Âl-i Beyt esastır. Bunun içindir ki “ Risâle-i Nûr dairesi, Hazret-i Ali ve Hasan ve Hüseyin’in (r.a.) ve Gavs-ı Âzamın (k.s.) ihbarat-ı gaybiyeleriyle, şakirtlerinin bu zamanda bir dairesidir.[1] Hazret-i Hasan Radıyallahu Anhın altı aylık hilâfetiyle beraber Risâle-i Nûr’un Cevşenü’l-Kebîrden ve Celcelûtiyeden aldığı bir kuvvet ve feyizle vazîfe-i hilâfetin en ehemmiyetlisi olan neşr-i hakaik-i îmâniye noktasında Hazret-i Hasan Radıyallahu Anhın kısacık müddetini uzun bir zamânâ çevirerek tam beşinci halife nazarıyla bakabiliriz. Çünkü, adalet-i hakîkîye ile bu asırda insanları mes’ud edebilir bir istidatta bulunan, Risâle-i Nûr’dur ve onun şahs-ı mânevîsi, Hazret-i Hasan Radıyallahu Anhın bir muavini, bir mütemmimi, bir mânevî veledi hükmündedir.”[2] Bu ehemmiyetli sırdan dolayıdır ki Risâle-i Nûr’un şahs-ı mânevîsi bu âhirzamân asrında neşr-i hak, tecdid-i din ve îmânî hakaikteki tecdid itibarıyla asırlardan beri Âl-i Beytin yapmış olduğu vazîfelerin mütemmimi ve tam beşinci halife ünvanına layık bir konumundadır. Çünkü “Bu asırda, Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, Risâle-i Nûr’un hakîkatine ve şakirtlerinin şahs-ı manevîsine, hakaik-i îmâniye muhafazasında tecdid vazîfesini yaptırmış; yirmi seneden beri o vazîfe-i kudsiyede te’sirli ve fatihâne neşriyle gayet dehşetli ve kuvvetli zındıka ve dalâlet hücumuna karşı tam mukabele edip, yüz binler ehl-i îmânın îmânlarını kurtardığını kırk binler adam şehadet eder.[3]

Dipnotlar:
[1] Emirdağ Lahikası-I,2006,s.130
[2] Emirdağ Lahikası-I,2006,s.139
[3] Kastamonu Lâhikası,2006,s.268