Müsbet hareket ve cihad

İman ve küfür mücadelesi Hz. Âdem’den (as) başlamış kıyamete kadar devam edecektir. İnkârla, dalâletle ve sapıklıkla mücadele etmek gerekir.Yine nefis ve heva ile, şeytan ve nifakla mücadele ve mücahede edilmelidir.
Bu mücadelenin metodu da “Emr-i maruf ve nehy-i ani’l-münker” şeklindedir.
Bunların hepsine cihad adı verilir ve kıyamete kadar devam edecektir.
**
Kur’ân-ı Kerîm’de “cihad” kökünden gelen içinde cihad ve mücahede kelimelerinin geçtiği bütün âyetler Bediüzzaman’ın “Manevi Cihad” dediği iman hakikatlerini nazara vererek nefisle, şeytanla, ehl-i küfür, ehl-i dalâlet ve ehl-i nifak ile yapılan cihadı anlatır.
Silâhla yapılan savaş, harb ise Kur’ân’da “Kıtal-Mukatele ve Harb” kelimeleri ile anlatılmıştır. Zulme ve tecavüze karşı devlet eliyle yapılan savaş budur. Yüce Allah “Size savaş açanlara zulmetmeleri sebebiyle savaş izni verildi.” (Hac, 22:39) buyurarak savaşın amacını belirlemiştir.
Bediüzzaman “Cihad berdevam, harb ise seccaldir” der. Bu sebeple cihad devamlıdır, savaş mevzidir ve geçicidir.
**
Toplumda barış esastır.
Savaş barışı korumak içindir.
Devlet vatandaşların hak ve hürriyetlerini korur. Bunu da hürriyeti, adaleti, emniyeti ve asayişi sağlayarak yapacaktır. Adaleti ve asayişi korumak için gerekirse güç kullanacaktır. Bu sebeple silâh kullanma yetkisi devlete ait bir haktır. Devletin dışında silâh kullanmaya ve savaşmaya kimsenin hakkı yoktur.
Yetkisi ve görevi olmayanın silâh ve güç kullanmasına “terör” denir.
Vatandaşın görevi “Müsbet Hareket” etmek, asayişi korumak ve adalete yardımcı olmaktır.
Bediüzzaman “Dâhilde cihad manevidir” demiştir. Medeniler Kur’ân’ın elmas kılıçları olan “delillerle” müsbet iman hizmeti ve ilimle “ikna” edilecektir.
**
Kur’ân-ı Kerîm’in ilâhî mesajlarını insanlara ulaştırmak iman hizmetidir.
Bu da müsbet hareketle ve manevî cihad ile yapılabilir.

28 Aralık 2013, Cumartesi