İslâmiyet, Hıristiyanlığı da kurtaracak

İslâm gerçekten de katalizör bir din özelliği taşıyor. Buna ne şüphe! Zira tazeliğini kaybetmemiş en son mesaj. Günümüzde bazı Hıristiyanlar, İslâm’ın bidayetinde Yahudilerin yaptığı gibi kıskançlıklarından dolayı iki dinin ilişkilerine zarar vermeye çalışsalar da Hıristiyanlığın İslâmiyete iktidadan başka seçeneği ve çaresi yok. Son gelişmeler de yakinen bunu göstermiştir. Başörtüsü de bu göstergede kilit bir rol oynuyor. Bu bağlamda, İslâmiyet Hıristiyanlığı da pozitivizmin labirentlerinden kurtaracaktır. Bu istikamette Müslümanlar Hıristiyanlara öncülük ediyorlar. Deccalizm sahih dinin genlerini bozmaya çalışsa da tam olarak muvaffak olamıyor. Onlar da yeniden dinlerine dönmek için İslâmiyet’ten başka dayanak bulamıyorlar.

Şimdilik üç temel meselede Hıristiyanların Müslümanlara benzemeye çalıştıkları gözleniyor. Bunlardan birisi, Katolik bir rahibin çağırdığı şekliyle, bütün dinlerin ‘tanrı’nın ortak tanımı olan Allah ifadesi ve kavramında birleşmeleri. Ortak olarak lâfza-i celâli kullanmaları. Çünkü yegâne orjinal ifade Allah kavramıdır. Ve diğer dillere çevirisi yoktur. Zatıyla vahid, sıfatlarıyla ehaddir. Dinler ortak Allah kelimesinde buluştukları gibi ortak tanımında da buluşurlarsa ilk defa ilk insandan itibaren insanlık aynı değerler etrafında birleşmiş olacaktır. Hollanda’nın güneyindeki Breda piskoposluk bölgesinde görev yapan Roma Katolik Kilisesi rahibi Tiny Muskens bütün dinlerin inananlarına “Tanrı yerine Allah diyelim” çağrısında bulundu. Hollanda radyosunda belirtildiğine göre Rahip Tiny Muskens gerekçesini şöyle ifade etmiştir: “‘Tanrı’ kelimesi tam anlamıyla anlaşılması gerekeni yansıtmıyor, halbuki; Allah kelimesinin kullanımı farklı dinlerdeki inançların da kuvvetlenmesine vesile olacaktır.”

Emekliliği öncesinde konuşan rahip Muskens, bu fikrinin kısa bir zaman içinde kabul bulmasını beklemediğini de belirtiyor. Rahip Muskens daha önce evli rahiplerin de olabileceğini ve ihtiyaç halinde ekmek çalınabileceğini söyleyerek Vatikan’a karşı gelmişti.

***

İkinci iktida meselesi de İslâm’ın belirgin yanlarından birini temsil eden gufran ayı Ramazan’dır. İslâm anlayışındaki Ramazan ayı paralelinde yine Hollanda’da bir rahip perhiz yerine Ramazan adının kullanılmasını teklif ediyor. Sabah gazetesinin bu yöndeki haberi şöyle: “İngiltere’de Anglikan Kilisesi liderinin ‘şeriat’ önerisinden sonra bu kez de Hollanda’da bir tartışma çıktı. Hollanda Kilisesi, Paskalya yortusu öncesi et ve alkol yenmeyen Büyük Perhiz’in adını değiştirerek ‘Hıristiyan Ramazanı’ yapmak istediklerini söyledi. Müslümanların Ramazan’ı coşkuyla yaşamasına gıpta ettiklerini belirten rahipler, isim değişikliğine gerekçe olarak da ‘Perhizi gençlerimiz anlamıyor. Ancak Ramazan bilinen, popüler bir kelime. Hıristiyan Ramazanı diyerek gençlere ulaşmak istedik’ diye gerekçesini ifade ediyor. Büyük Perhiz’le ilgili Rahip Van Der Kuil Het de ‘Bu İslâmî terimi seçerek Perhiz’i Ramazan kadar saygın hâle getirmek istiyoruz’ diyor. Paskalya yortusu öncesi Hıristiyanlar 40 gün süren ‘Büyük Perhiz’de et yemiyor ve alkol almıyor. Kilise, eskiden sıkı oruçla geçen Perhiz’in şartlarını 70’lerde hafifletmişti…”

Bu olay da İslâm’ın gücünü ve son mesaj olarak revnakını gösteriyor.

***

Üçüncü kademede İslâm’a teşebbüh de başörtüsü meselesinde kendini gösteriyor. Bu defa da Rusya’da bir papaz başörtüsü takmakta Hıristiyan kadınların Müslüman hemcinslerini örnek almaları gerektiğini savunmuştur. Rusya’da Yekaterinburg ve Verkhniaya Tura Başpiskoposu Vikenty kamuya açık yerlerde Ortodoks kadınların çoğunun eşarp takmayı reddetmesini “Tanrının emrinden kaçınma” olarak gördüğünü söyledi. Konuşması Soyuz TV ve Voskreseniye radyosunda yayımlanan başpiskopos “Merak ediyorum, Müslüman kadınların küçüğü genci bile başörtüsü takarken ne korkuyor ve ne de utanıyor. Söyledikleri gibi Allah’ın önünde dikiliyorlar ve Allah’ın emrine karşı gelmekten korkuyorlar. Biz neden Lord’un (Tanrının) cezalandırmasından korkmuyoruz ki?” diye soruyor.

“Başı bir eşarpla örtmenin Tanrının emri olduğunu” hatırlatan Rus başpiskopos Vikenty başörtüsü hakkındaki Hıristiyanlığın hükmünü de veriyor: “Lord ‘bütün kadınlar eşarp giymelidir’ emrini verdi..” Vikenty, “Herkeste Lord (Tanrı) korkusu olursa ve emirlerini yerine getirmek için mücadele ederse, yavaş yavaş hepsi başörtüsü giymeye başlar ve bunda utanılacak bir şey yok” diye meramını aktarıyor. Aynı piskopos daha önce de kadınlara kozmetiklerden sakınmaları ve fıtri güzelliklerini korumaya çalışmaları çağrısında bulunmuştu. Başpiskopos, “Lord bizi güzel yarattı. Biz kendimizi deforme ediyoruz. Biz kendimizi hilkat garibesi yapıyoruz. Bu sahte ve yanlış bir güzellik anlayışıdır. Sadece bir modadır. Sekiz veya dokuz yaşındaki kızlara bakın. Onları bu kadar güzel yapan ne? Melekler kadar güzeller! İnsanları kozmetiklerle bozuyoruz.” diye de modernizmin getirdiği alışkanlıklardan ve deformasyondan yakınıyor.

Başörtüsü tartışması İspanya’ya da sıçradı. Reconquista çizgisindeki muhalefetteki Halkçı Parti (PP) Lideri Mariano Rajoy’un “İktidara gelirsek okullarda türbanı yasaklayacağız” şeklindeki açıklamasına tepkiler yağıyor. Son olarak, çeşitli komünist partilerin bir araya geldiği Birleşik Sol (IU) Genel Koordinatörü Gaspar Llamazares, Rajoy ve yandaşlarını “İslâm düşmanı” ilân ederek “Türbanı yasaklayacaksanız, öyleyse rahibeler de başlarını açsınlar” diye mukabelede bulundu. Anglikan Kilisesi Başpiskoposu Williams da şeriat mahkemeleri tavsiye edince kimi dindaşları: “Bize Kıbleyi gösteriyor, yakında namazı da emreder” demişlerdi.

İslâmiyet sadece Hıristiyanlığa değil Yahudiliğe de öncülük ediyor. Sözgelimi, İskandinav ülkelerinde kimi zaman Müslümanlar ile Yahudiler sünnet âdetini yaşatmak için birlikte mücadele veriyorlar. Bu da İslâmiyetin metbuiyet makamında olduğunu gösteriyor. Ama 32’inci günde meseleyi maklup hâle getirmek isteyen bir genç başörtüsü için ‘Haçlı irticası’ ifadesini kullanıyor ve bu tür saldırılar gözardı edilirken birisinin Necla Arat ile ilgili sözleri başlığa çıkıyor. Bektaşi gibi meseleye istedikleri yandan bakıyorlar. Altan Öymen, Haçlı İrticası gibi sözleri afişe edeceğine birisinin ‘Necla Arat ve benzeri yasakçılar Mussolini gibi yargılanmalılar’ sözünü başlığa çıkarıyor. Seçmeciler işlerine geldiği noktadan bakıyorlar da ondan. Velhasıl, Hıristiyanlık İslâm aynasında kendisini tashih ediyor.

Mustafa ÖZCAN

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.


*