Gençlik nimeti üzerine mülâhazalar

Bediüzzaman Hazretleri’nin Gençlik Rehberi’nin 3. Meselesi’nde anlattığı hakikatlerde; hapishanenin penceresinden görünen Lisenin bahçesindeki raks eden gençlerin elli sene sonraki hallerinin manevî bir sinema ile seyrettirildiğini ifade etmişlerdir.
Üstad, o gençlerin taşkınlıklarıyla hapishanelere, kalb ve ruhunu gıdasız bırakanların kederlerinden meyhanelere, hastanelere, mezaristana düştüklerini müşahede etmişlerdir. Zira gençliğin su-i istimal edilmesi, yani zehirli bir bal hükmünde olan haram lezzetlere duyulan iştiha ile heves ve hevanın peşinden koşmaları; gençliği büyük bir batağa sürüklemekte hem bu dünyanın hem de ahiretin mahvına sebep olmaktadır. Zaten gençliğinde yaptığı gayr-i meşrû keyiflerinin cezası olarak; haramların getirdiği manevî Cehennem haleti ile bu dünyada iken hatasından pişmanlık duyan pek çoktur. Bununla beraber harama sarf olunmuş bir gençliğin ardından iffetlerini muhafaza etmediklerinden, sevgi beklediği kişilerden bile nefret gördükleri reddedilemez bir hakikattir.

İnsanlığın sosyal hayattaki en aktif kaynağı olan gençlerin ifrat mertebede bulunan nefis ve hevalarının tahribatından, tecavüzünden koruyacak olan en önemli esas ise, ahirete iman rüknüdür. Zira adalet-i İlâhiye ile mahkeme-i kübrada muhakeme olunması hakikatinin kalblerde ve akıllarda inkişafı hem içtimaî hayatta hem şahsî hayatta asayişi ve nizamı temin etmektedir.1

Gençliğimiz yazın kışa, gündüzün geceye değişmesi katiyetinde, elimizden gidecek ve ölüm gelecek. Binaenaleyh gençliğimizi iffetle ve itaatle istikamet dairesinde sarf ettiğimiz takdirde ebedî ve bakî bir gençliğin bizi beklediğini semavî fermanlarla müjdelenmektedir.2

Kısaca gençlik nimetini, Kur’ân terbiyesiyle muhafaza etmekle, yani gençlik kuvvetini ibadete sarf ettiğimizde dar-ı saadette ebedî bir gençlik bizi intizar etmektedir.3

Ayrıca Cenâb-ı Hakk’ın bize ihsan ettiği helâl daire geniştir ve keyfe kâfidir. Binaenaleyh hem ömrün kısalığı hem yapılacak lüzumlu işlerin çokluğu ve bakî âlemlerin bu dünyada kazanılacağı hakikatinin idrak edilmesiyle haramların cazibedar fitnesinden kurtulmak mümkündür. Üstad Hazretleri’nin, gençlere hitap ettiği şu vecizelerinde bu hakikat şöyle özetlenmektedir:

“Elbette en bahtiyar odur ki: Dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, malayani şeylerle ömrünü telef etmesin; kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin; selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin”4

“En hayırlı genç odur ki; ihtiyar gibi ölümü düşünüp âhiretine çalışarak, gençlik hevesatına esir olmayıp gaflette boğulmayandır. Ve ihtiyarlarınızın en kötüsü odur ki; gaflette ve hevesatta gençlere benzemek ister; çocukçasına hevesat-ı nefsaniyeye tâbi olur.”5

“Ve madem helâl dairesi keyfe kâfidir. Ve madem haram dairesindeki bir saat lezzet, bazan bir sene ve on sene hapis cezasını çektirir. Elbette gençlik nimetine bir şükür olarak, o tatlı nimeti iffette, istikamette sarf etmek lâzım ve elzemdir.”6

Netice-i Kelâm, bu gençlik nimetini en güzel şekilde istihdam etmeyi asrımızın fehmine hatip olan Nur Külliyatı ile öğreniyoruz. Zira masum gençler ve çocuklar da herkesten ziyade Risale-i Nur’a iştiyak göstererek bu gerçeği ispatlamaktadır. Keza Nurun kahraman talebelerinden, Üstad’ın kâinata değişmem dediği, Zübeyir Gündüzalp’in şu ifadeleri Nurların dersiyle gençliğin kulluk şuurunu elde ettiği ve ömür sermayesinin kıymetini fehmettiği delillendirilmektedir:

“Zihnimi dağıtmamak için, gayem dışındaki lüzumsuz şeylerle meşgul olmamalıyım. Vakit zayi etmemeliyim. Zamanımı israf eden münakaşa ve sohbetlere katılmamalıyım. Kendi nefsime inâyet-i Hak’la, himmet-i Nur’la hâkim olmaktan, tasarruf etmekten mütevellid bir şükür ve şeref duymamalıyım. Ve başkalarının tâbi oldukları cereyanlara kendimi kat’iyyen kaptırmamalıyım.”7

Şeyma TÜRKAN  22 Ağustos 2016, Pazartesi

Dipnotlar:
1- Asa-yı Musa, sayfa: 28, Sözler, sayfa: 93.
2- Asa-yı Musa, sayfa: 22.
3- Sözler, 591.
4- Mektubat, sayfa: 73.
5- Hadis-i şerif meali, Mektubat , sayfa: 273.
6- Şuâlar, 186.
7- Bir dâvâ adamının notları.

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.


*