En dehşetli fitne ve Risale-i Nur

Peygamberimizin (asm) emriyle bütün ümmetin, fitnesinden Allah’a sığındığı “Fitne-i âhirzaman o kadar dehşetlidir ki, kimse nefsine hâkim olmaz.” 1

Günümüz insanını ilgilendiren bu hadis-i şerifi tevil eden Üstad Bediüzzaman Hazretleri, ahirzamanın en dehşetli fitnelerinin neler olduğunu ve mahiyetini şu şekilde özetlemektedir:

“O fitneler nefisleri kendilerine çeker, meftun eder; insanlar ihtiyarlarıyla (kendi istekleriyle), belki zevkle irtikâp ederler. Meselâ, Rusya’da hamamlara kadın erkek beraber çıplak girerler. Ve kadın, kendi güzelliklerini göstermeye fıtraten çok meyyal olmasından, seve seve o fitneye atılır, baştan çıkar ve fıtraten cemalperest (güzellik düşkünü) erkekler dahi, nefsine mağlûp olup, o ateşe sarhoşane bir sürur ile düşer, yanar. İşte dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebairleri ve bid’aları, birer cazibedarlık ile pervane gibi, nefisperestleri etrafına toplar, sersem eder.” 2 “O zamanda meşrû nikâh azalır veya Rusya’daki gibi kalkar. Bir tek kadına bağlanmaktan kaçıp başıboş kalan, kırk bedbaht kadınlara çoban olur.” 3

Bütün bu lehviyatlar, haram eğlenceler, günahlar, ahirzamanın son çeyreği olan günümüzde son haddine varmıştır. Karışıklık, azgınlık, arabozan, fesat ve bozgunculuk manalarını taşıyan fitnenin, en büyüğü ve dehşetlisinin açık saçıklık olduğunu söyleyen Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “Âhirzaman fitnesinde en dehşetli rolü oynayan, taife-i nisaiye [kadınlar taifesi] ve onların fitnesi olduğu, hadisin rivayetinden anlaşılıyor.” 4 demekte ve bu zamanın en dehşetli fitnesine sebep olan “yarım çıplak hanımlardır ki, açık bacağıyla, dehşetli bıçaklarla ehl-i imana taarruz edip saldırıyorlar. Nikâh yolunu kapamaya, fuhuşhane yolunu genişlettirmeye çalışarak, çokların nefislerini birden esir edip, kalp ve ruhlarını kebair ile yaralıyorlar. Belki o kalplerden bir kısmını öldürüyorlar.” 5 ifadeleriyle bu fitnenin dehşetini ortaya koymaktadır.

“Bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi, Hàlık-ı Kâinat’ı tanımak ve ona iman edip ibadet etmek olan insan,” 6 bu dünyanın gelip geçici ve aldatıcı cazibelerine kapılmakla hakikî hayatı olan ebedî saadetini mahvetmektedir. Çünkü “insan, şu dünyaya bir memur ve misafir olarak gönderilmiş, çok ehemmiyetli istidat ona verilmiş ve o istidadata göre ehemmiyetli vazifeler tevdi edilmiş.” 7 Bu sorumluluğun şuurunda olan insan, bilhassa mü’min ebedî hayatını kaybettirecek günahlardan şiddetle kaçınmak zorundadır. Bir nevî hafıza kaybı ve unutkanlığa da sebep olan haramlara mümkün oldukça nazar etmemelidir. “Çünkü haram-ı nazar nisyan verir. Evet, ehl-i İslâm’da, nazar-ı haram ziyadeleştikçe, hevesat-ı nefsaniye heyecana gelip, vücudunda su-i istimalat ile israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olur. Ondan tıbben kuvve-i hafızasına zaaf gelir. Evet, bu asırda açık saçıklık yüzünden hususan bu memleket-i harrede (sıcak memleketlerde) o su-i nazardan (kötü bakışlardan) su-i istimalat, umumî bir unutkanlık hastalığını netice vermeye başlıyor. Herkes, cüz’i küllî o şekvadadır.” 8

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “açık saçıklık samimî hürmet ve muhabbeti izale edip, ailevî hayatı zehirlemiştir. Hususan, sûretperestlik, ahlâkı fena halde sarstığı ve sukut-u ruha sebebiyet verdiği şununla anlaşılır: Nasıl ki merhume ve rahmete muhtaç bir güzel kadın cenazesine nazar-ı şehvet ve hevesle bakmak, ne kadar ahlâkı tahrib eder; öylede, ölmüş kadınların sûretlerine veyahut sağ kadınların küçük cenazeleri hükmünde olan suretlerine hevaperestane bakmak, derinden derine hissiyat-ı ulviye-i insaniyeyi sarsar, tahrib eder.” 9 tesbitleriyle harama bakmanın insandaki büyük tahribatını belirterek, bilhassa mü’minleri teyakkuza ve haramdan kaçınmaya dâvet etmektedir.

Bu zamanın dehşetli fitnelerini hal ve defetmek için Kur’ân’ın tezgâhından asrımıza sunulan Risâle-i Nur bu muazzam vazifeyi hakkıyla yapmaktadır. “Her dakikada, şimdiki tarz-ı hayat-ı içtimaiyede, yüzer günahın insana karşı geldiği” 10 bu zamanda, nefsi terbiye ve musahhar edip “aynı lezzetinde elemini gösterip, hissi mağlûp edip” 11 imanı tahkikî yaparak, dizgini nefsin, hissin ve cismin elinden alıp kalp ve ruhun eline veren ve bu sayede “marifet-i İlâhiye ve muhabbet-i Rabbaniye ve ubudiyet-i Subhaniye ve marziyat-ı Rahmaniye cihetiyle insanın bu dünyadaki fani ömrünün, bâkî ve lâyemut bir ömür hükmüne geçmesine” 12 vesile olan Risâle-i Nur, günümüz insanının vazgeçilmez sığınağı ve kurtuluş çaresidir. Çünkü “insanda hissiyat galip olsa, aklın muhakemesini dinlemez. Heves ve vehmi hükmedip, en az ve ehemmiyetsiz bir lezzet-i hazırayı ileride gayet büyük bir mükâfata tercih eder. Çünkü tevehhüm ve heves ve his, ileriyi görmüyor, belki inkâr ediyorlar. Nefis dahi yardım etse mahall-i iman olan kalp ve akıl susarlar, mağlûp oluyorlar.” 13 “Hem insandaki nefis ise, şeytanı her vakit dinler. Kuvve-i şeheviye ve gadabiye (şehvet ve öfke duygusu) ise, şeytanın desiselerine hem kabile, hem nâkile iki cihaz hükmündedirler.” 14 Bu sebeple, “İşlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şüphe, kalp ve ruhumuzda yaralar açar” 15 diyen Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bunun tedavisinin de ancak Risâle-i Nur’la olacağını ve Risâle-i Nur yoluyla “Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’ın muhkemat kalesine girip, sünnet-i seniyyeyi rehber yapmak” 16 çaresini sunmaktadır.

Bu itibarla, “Ticaret ve memuriyet için, mühim vazifelerle bu dar-ı imtihan olan dünyaya gönderilen insan” 17 bilhassa inananlar, hususan Risâle-i Nur Talebeleri, asrımızın rehberi, âlimi ve müceddidi olan Üstad Bediüzzaman Hazretlerini çok iyi anlamak ve dinlemek zorundadırlar. Çünkü o, “ilmin izzetini muhafaza etmek beni baktırmıyor.” 18 dediği günahları ve haram lezzetleri zehirli bal, “lüzumsuz, geçici ve akibeti elemler, teessüfler” 19 olarak nitelemektedir. Buna binaen, bilhassa Nur Talebeleri bu zamanın fitneleri karşısında imanın, İslâm’ın ve Risâle-i Nur’un şahs-ı manevisinin izzetini düşünmek ve bu mensubiyet şuuruyla hareket etmek durumundadırlar.

“Cenâb-ı Hak hepimizi, bu zamanın cazibedar fitnesinden kurtarsın ve muhafaza eylesin. Âmin.” 20

Dipnotlar:
1- Şuâlar 912.
2- age. 913.
3- age. 915.
4- Gençlik Rehberi 60.
5- age. 61.
6- Şuâlar 166.
7- Sözler 526.
8- Kastamonu Lâhikası 182.
9- Sözler 664.
10- Kastamonu Lâhikası 206.
11- İman ve Küfür Muvazeneleri 14.
12- Lem’alar 22.
13- age. 220.
14- age. 215.
15- age. 21.
16- age. 222.
17- Mektubat 384.
18- Tarihçe-i Hayat 791.
19- age. 793.
20-  Gençlik Rehberi, s. 74.