Demokrat İzmir’de Said Nursî rüzgârı

İzmir körfezinde  Said Nursî ve Demokratik Açılım konulu bir toplantı

Geçtİğimiz hafta sonu İzmir Körfezine bakan Tepekule Kongre ve Sergi Sarayı’nda Said Nursî ve Demokratik Açılım konulu bir toplantı gerçekleştirildi

Panele konuşmacı olarak Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğu Ergil, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Battal ve Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz katıldı.

Programa İzmir ve çevre illerden çok sayıda katılım gözlendi. Salon Bediüzzaman Haftasının heyecanıyla doldu, taştı. Toplantıya Halil Çadır Hocanın okuduğu Kur’ân-ı Kerim tilâveti ile başlandı. Okunan âyetlerin metinleri ve mealleri ekrana yansıtıldı.

Toplantıya Risâle-i Nur Talebelerinden Tahir Gürdere (Teyp Tahir), AKP İl Başkanı, DP İl ve İlçe Yönetimi iştirak ettiler. Ayrıca Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül, İzmir B. Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişçi, Ege Ordu Komutanı Hayri Kıvrıkoğlu, DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Çevre eski Bakanı Rıza Akçalı, DP eski Gen. Başk. Süleyman Soylu telgraf gönderdi. Salonda ayrıca Çiğli Belediye Başkanı Metin Solak, Bornova DP ilçe Başkanı Hasan Sıcakyüz, Saadet Partisi İl başkanlığı adına gönderilen çelenkler de dikkat çekti.

Programın sunuculuğunu Gökçe Ok yaptı. Ok, Bediüzzaman’ın “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam.” sözlerine vurgu yaparak açış konuşmasını yapmak üzere Yeni Asya Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ı sahneye dâvet etti. Kutlular “İzmirli kardeşlerimin beni dâvet etmelerinden bahtiyarlık duydum” ifadeleri ile konuşmasına başladı. Kutlular konuşmasında şunları ifade etti: “Bediüzzaman sıradan bir âlim değildir… Şekerci Han’da her suale cevap verilir her müşkül halledilir diye levha asması ulemanın bol olduğu bir zamanda onun derin ilmini göstermektedir. Bediüzzaman sadece dinî sahada değil, içtimaî ve siyasî meselelerde de fikir beyan etmiştir. ‘Ben meşrûtiyeti şeriat namına alkışladım. Dört hak mezhebe uygunluğunu ispat ederim’ demiştir. Cenâb-ı Hak insanı inanç meselesinde serbest bırakmıştır. İnanırsa mükâfat, inanmazsa cezasını görür… Peygamberimiz (asm) yerine halife bırakmamış, ehil olanları seçmelerini ifade etmiştir… Dinimiz evrenseldir. Hürriyet, adalet, sosyal devlet anlayışı İslâm’ın getirdiği esaslardandır… Bediüzzaman şarkta meşrûtiyeti anlatmış, ‘Eskiden bir padişah vardı, siz onu dinliyordunuz. Şimdi hepiniz padişah oldunuz, yöneticileri siz seçeceksiniz’ demiştir…”

Üstadın, İstanbul’un işgalinde mücadele verdiğini anlatan Kutlular, “Millî mücadele için meşrûdur diye fetva veriyor… Ankara’da Birinci Meclis Başkanı M. Kemal ile riyaset odasında konuşuyorlar. Buradaki fikirlerin meşrûtiyet-i meşrûaya uygun olmadığını anlayınca Van’a gidiyor… Tek parti ile cumhuriyet olur mu? Bir ara umreye gidiyorduk. Şam’da intihap (seçim) var dediler. Cumhurbaşkanı seçiyorlar. Kaç aday var dedim. Bir dediler. Birin nesini seçiyorsunuz dedim. Bizde de böyle olmuş, 27 sene tek parti ile yönetilmişiz…” dedi.

Türkiye’de laikliğin esas mânâsı ile uygulanmadığını vurgulayan Kutlular, “Laiklik din ve vicdan hürriyetinin katili olmuş. Biz laikliğin evrensel anlayışa göre olmasını istiyoruz…” ifadesini kullandı.

Kutlular açılış konuşmasında gündemdeki diğer meselelere de dikkat çekerek şunları söyledi: “Başörtüsü Allah’ın emridir, gelenek görenek değildir… Osmanlı Türktür, ama Türkçü değildir. Çok dinli ve çok dilli olarak uzun yıllar dine hizmet etmiştir. Bizi birleştiren dindir. Hangi ırktan olursa olsun Müslümanlar kardeşimizdir. Kürtlerle 1000 senedir beraberiz. Milletin bir ayrımcılığı yoktur, evlenir, iş yapar. Eşkişehir Mahkemesinde ‘Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?’ sorusuna ‘Mahkeme reisinden başka daha siz dünyaya gelmeden ben cumhuriyetçiydim’ cevabını veriyor.”

Türkiye’nin artık demokratikleşmesi gerektiğini ifade eden Kutlular, “80 küsûr sene olmuş hâlâ demokratikleşememişiz. Her 10 senede bir ihtilâl olmuş… Ordu bizim ordumuz, millî iradeye müdahele etmemeli. Onun görev yeri kışlasıdır… Hak ve hürriyetimizi bilelim, gelene ağam gidene paşam demeyelim. Hakimler adaletle hükmetsin, millî iradeye uygun hareket etsin… İnşaallah bundan sonra bu sıkıntıları yaşamayalım” ifadeleriyle sözlerine son verdi.

Mehmet Kutlular’ın konuşmasından sonra Risale-i Nur Enstitüsü tarafından hazırlanan ‘Işık doğudan yükselir’ adlı sinevizyon gösterisi yapıldı.

Daha sonra ‘Said Nursî ve Demokratik Açılım’ konulu panele geçildi. Panel yöneticiliğini yazarlarımızdan Süleyman Kösmene yaptı. Kösmene, Kur’ân’ın hürriyet ve demokrasiye bakışını âyetlerden örnekler vererek anlattı. Kösmene’nin kısa konuşmasının ardından panelistler Prof. Dr. Doğu Ergil, Prof. Dr. Ahmet Battal ve Yeni Asya Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz sırası ile görüşlerini aktardılar.

İZMİR’E YAKIŞAN DEMOKRATLIKTIR

Panelde son olarak sözü alan gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “İzmir’e en çok yakışan Demokrat İzmir sıfatıdır. Demokrat İzmir’e başörtülü öğrencilere paso verilmemesi yakışmıyor. AB Türkiye’nin en önemli meselelerinden birisidir. Bu konuda iç dinamiklerden ziyade dış faktörlerin etkisi daha fazla görülmektedir. Bediüzzaman’ın ifade ettiği birinci Avrupa, adalet ve hakkaniyete hizmet eden Avrupadır. İkinci Avrupa medeniyet namı altında sefahat ve dinsizliği yayan Avrupa’dır. Bediüzzaman birinci Avrupa’yı desteklemektedir. 17 Aralık 2004’ten bu yana AB konusunda kayda değer bir adım görülmemektedir… Demokratik açılım iki senedir konuşuluyor. Said Nursî ise 50 yıl önce vefat etmiş bir insan, fakat 100 yıl öncesinden dile getirdiği fikirler temel teşhis ve çözüm yollarını gösteriyor. İkinci meşrûtiyetin 102. yılını dolduruyoruz. Cumhuriyet ve demokrasi; adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvet değerleri üzerine inşa edilmelidir. Meşrûtiyet bu günkü ifade ile demokrasi demektir. Bediüzzamanın ‘Vicdanın ziyası ulum-u diniyedir, aklın nuru fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacından hakikat doğar’ sözüyle ideal bir tevhid-i tedrisatın dayanağını oluşturmaktadır. Dini tamamen dışlayan bir eğitimin laiklik adı altında uygulanması sancılar yaşanmasına sebep oldu… Barolar Birliği Başkanı Sayın Özdemir Özok baroyu özgürlükçü ve cemaatçi olarak ayırmaktadır. Özgürlüklerden bahsedenler resmî ideoloji taraftarlığından vazgeçmelidirler… Bediüzzamanın Medresetüz Zehra projesini 102 sene önce dile getirmiş. Manevî cihad fikir ve kalemle olmalıdır. Medresetü’z Zehra maddî değil manevî olarak gerçekleşmiştir. Bu salon bu üniversitenin bir salonu sayılabilir… Bu üniversitenin hizmeti bütün dünyada da devam ediyor. Bediüzzaman’ın ideali de böylece gerçekleşmiş oluyor…”

Panel programı tasavvuf müziği san’atçı Ali Oktay’ın verdiği konseri ile devam etti. Program sonunda panelistler Prof. Dr. Doğu Ergil, Prof. Dr. Ahmet Battal ve Kâzım Güleçyüz’e; programa katkılarından dolayı İzmir Yeni Asya temsilcisi Hasan Şen’e, Selahattin Akyıl’a ve 19. Dönem Milletvekili Mehmet Özkan’a plâket verilerek teşekkür edildi.

ANAYASAYI HALK YAPARSA DEMOKRASİ OLUR

Panelde ilk söz alan Prof. Dr. Doğu Ergil yükselen milliyetçilikle ilgili olarak şunları söyledi: “Benim adım Doğu fakat ırkçılığı kabul etmiyorum. Kendisinden başka herkesten nefret eden bir ırk nasıl başkalarıyla uzlaşabilir. Türk kimliğimi Türk milliyetçiliğinin içinde eritmemi söylüyorlar.. Çok soy kümesinden oluşan bir toplumda milliyetçilik namına bir şey yapamazsınız. Birlik beraberliği bu şekilde sağlayamazsınız…”

Bugün demokratik devrimin sancılarını yaşadığımızı söyleyen Ergil, “Gücün birkaç kaynağı vardır: Silâh, servet, örgütlenmek, ahlâk. Said Nursî ahlâkın üstünlüğünü iyi kavramış. Ahlâkî üstünlükle ideal birliği etrafında bireyleri birleştirmiştir. Vatan içinde bireysel özgürlüğü esas alan bir birlik kurmuştur… Siyaset, eşitliğe ve katılmaya değer vermelidir… Uyduruk adamlara Gandi ismi takılıyor. Gandi’ye en çok benzeyen Said Nursî’dir…” dedi.

Anayasanın önemine de vurgu yapan Ergil şu ifadeleri kullandı: “Cumhuriyet iki şeye dayanır. 1.’si; Hanedanın yönetmediği sistem olmalı, 2.’si; Meşrûiyeti anayasaya dayanmalı… Dinsel, faşist, demokratik cumhuriyetler var. Anayasayı halk yaparsa demokrasi olur. Anayasayı halkçılar yaparsa oligarşi olur… Biz hâlâ halka dayalı anayasa yapamadık… HSYK, anayasa değişiyor diye kıyamet koparıyor. Savunduğunuz darbe anayasası ve darbedir. Emir komuta ile vatan sevgisi olmaz. Biz kendimiz hayat tarzımızı seçip, sevmek istiyoruz…”

YENİ ASYA’YI TAKİP EDİN BEDİÜZZAMAN’I ANLARSINIZ

Daha sonra söz alan Prof. Dr. Ahmet Battal ise şunları söyledi: “Yeni Asya’yı takip edin Bediüzzaman’ı daha iyi anlarsınız… Demokratik açılım, antidemokratik kapanımın bir sonucudur. 1948-50’den bu yana Demokratik açılım konuşuluyor… 1925-50 arası 25 Kürt isyanı olmuş. 1950’den sonra hiç olmamış… 1980 darbesinden sonra PKK başladı. San’at, marifet ve ittifakın ilk iki ayağını iktidarlar yapmalıdırlar. İnsan haklarının gelişmesi için konuşan ülke bölünmez, konuştuğu için bölünen ülke yoktur. Said Nursî’ye Darül Hikmetül İslâmiye’de mahreç payesi veriliyor. Bu günkü akademik karşılığı ordünaryüs profesörlüktür. Said Nursî ordinaryüs profesördür. Said Nursî’nin fikirleri, yanlış olarak marjinal bir fikir akımı olarak görülmüş. Hem cumhuriyetin başında hem daha sonra kültürel çoğulculuğu savunmuştur. Devlet laikliği dayatma haline getirmiştir, dini de dünyevîleştirmeye çalışmaktadır. Bediüzzaman bunlara karşı çıkmıştır… Bediüzzaman dünyada coğrafî sınırlar dışında sınır olmamasını istiyor. Devleti yönetenler demokrat bir düşüncede olmalıdır… Muhakkak yeni bir anayasa olmalıdır.”