Risale-i Nur, materyalist fikirleri paramparça ediyor
—‘Son şahitler’den Hakkı Yavuztürk’ün vefatının 9. yılında rahmet duasıyla—
—‘Son şahitler’den Hakkı Yavuztürk’ün vefatının 9. yılında rahmet duasıyla—
“Üstad Hazretleri Şuâlarda tesbihattaki ‘essadikin’ kelimesini kaldırdığını ifade ediyor. Böyle bir kaldırma varsa, tesbihat baskılarında varlığını neden devam ettiriyor? Bilmediğimiz bir hikmeti var mı?”
Nur Talebelerinin Risâle-i Nur’dan aldıkları dersle tesis edecekleri kardeşlik ve muhabbet atmosferi, ehl-i dalâlet ve zındıkanın şeytânî hedeflerine ve münafıkane hücumlarına karşı çok mükemmel ve emniyetli bir sığınak hükmündedir.
Zor yılların adamlarından biriydi Tahiri Mutlu. Kur’ân’a hizmet hammallığı adına, ismi ile müsemma olan mutluluğu, Üstadının etrafında oluşan Nur’dan bir halkaya dehalet etmede bulmuştu.
Van Gölü kıyısında bulunan, çocukluk yıllarımızın geçtiği köyümüze sık sık gelirdi Bekir Ağa. “Bekir Ağa” derlerdi büyüklerimiz ona. Çerçilik (seyyar satıcılık) yapardı, köy ve kasabalarda.
Asrımızdan itibaren kıyamete kadar olan bütün zamanları nurlandıran ve Kur’ân’ın manevî bir mu’cizesi olan Risâle-i Nur, bilhassa günümüz insanı için paha biçilmez mükemmel bir eserdir ve iksirdir.
Mümkün olduğu kadar geçici rüzgârlara ehemmiyet vermeyiniz, bakmayınız. Zaten mabeyninizde samimî tesanüt ve meşveret-i şer’iye, sizi öyle şeylerden muhafaza eder. İçinizdeki şahs-ı manevinin fikrini, o meşveretle bildirir.
Madem sizler lüzum olsa birbirinize hayatınızı, kuvvet-i sadakatiniz ve Nurlara şiddetli alâkanızın muktezası olarak feda edersiniz. Elbette gayet cüz’î ve geçici ve ehemmiyetsiz hissiyatınızı feda etmeye mükellefsiniz.
Kardeşlerim, ben Nurlarla meşgul oldukça sıkıntılar azalıyor. Demek vazifemiz Nurlarla iştigaldir ve geçici şeylere ehemmiyet vermemek ve sabır ve şükretmektir. Aziz, sıddık kardeşlerim,
“Sungur, fenâfi’n-Nur olmaya mecburdur” Said Nursî Fenâ…
Risale-i Nur’un birinci muhataplarından İbrahim Hulusi (Yahyagil) Bey, 1896 yılında Elazığ/Harput’ta dünyaya geldi ve 25 Temmuz 1986 yılında bir ders sonrası Elazığ’da vefat etti.
“Mihenk” meselesi ile “tenkidi” çok iyi anlamamız ve temyiz etmemiz gerekir. Öncelikle şunu ifade edelim: Mihenge vurmak, Üstad’a “tam sadâkat”tir. Saniyen, mihenge vurmak, asla varisleri, ağabeyleri, âlimleri rencide, faziletlerini inkâr etmek demek değildir, olmamalıdır. Risale-i […]
İnsanın farklı farklı şahsiyetleri, o farklılığa karşı değişik duruşları olabilir, birini diğerinden ayırmadıkça yanlış davranışlar sergilenebileceği gibi yanlış hükümler de verilebilir… Yüksek makam sahibi biri,
Müslüman topluluklarında, ayrılıklar, parçalanmalar, birbirine kinlenip intikam duyguları besleyip düşmanlık etmek, birbirinin fikrine hürmet etmeyip, inatla yalnız kendi fikrine taraftar olmak gibi, kıskançlık ve haset, her yönden çirkin bir huy-karakter özelliği taşır. Bu sayılan insanî […]
Bediüzzaman, ibret almak ve tefekkür etmek için bazen sinemaya giderdi. Bir gün, yanında bulunan talebesi Molla Süleyman’a; – “Süleyman, haydi sinemaya gidelim.” dedi. Süleyman “Olur” dedi, ama şaşırmadan da edemedi. “Sinema mı” diye içinden geçirdi. […]
Copyright © 2008-2021 - SorularlaSaidNursi.com | Powered by EuroNur