Barla sıddıklarının sırrı

risaleinur-00015Allah’ın Resulü (asm) “Her yüz yılda bir müceddit gelir, ümmetimin işlerini görürler” mealindeki hadis-i şeriflerine masadak olarak, İslâma sokulmak istenen bid’alara karşı vazifeli kişiler gönderir.
Bu asrın vazifelisi, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, gelecek olan dehşeti ve onunla yapılacak mücadelenin zorluğunu, şöyle anlatıyor: “Eski harb-i umumide ve daha evvellerinde bir vak’a-i sadıkada görüyorum ki: Ararat Dağı denilen meşhur Ağrı Dağı’nın altındayım. Birden dağ müthiş infilâk etti, dağlar gibi parçaları dünyanın her tarafına dağıttı. O dehşet içinde baktım ki merhum validem yanımdadır. Dedim ‘ana korkma. Cenâb-ı Hakk’ın emridir. O hem Rahim’dir hem Kerim’dir.’

“Birden o halette iken baktım ki, mühim bir zat bana amirane diyor ki: “İ’caz-ı Kur’ân’ı beyan et.”

“Uyandım anladım ki, bir büyük infilâk olacak. O infilâk ve inkilâptan sonra Kur’ân etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur’ân kendi kendini müdafaa edecek. Ve Kur’ân’a hücum edilecek, i’cazı onun çelik bir zırhı olacak. Ve şu i’cazın bir nev’ini şu zamanda izharına (açıklanmasına) -haddimin fevkinde olarak- benim gibi bir adam namzet olacak ve namzet olduğumu anladım.” (Tarihçe-i Hayat)

Bir zaman sonra aldatmakla iş gören süfyan, Kur’ân’a olan hücumlarını başlattı. Bediüzzaman’ın kaybolup gitmesi için Barla’ya sürdüler. Üstad’ı orada kayboldu mu? Yoksa; küfrün belini kıracak Risale-i Nur’lar mı telif etti?

Sekizinci Lem’a’da Gavs-ı Azam Abdülkadir Geylani Hazretleri’nin Kur’ân’a dair keramet-i gaybiyesinde şöyle diyor: “Sen şark ve garba gideceksin; çok fitnelere ve şerlere girip, umumunda esbab-ı adiyenin (bilinen sebeplerin) fevkinde bir tarzda kurtularak mahfuz kalacaksın (muhafaza edileceksin). . . sen inayet-i İlâhiye’nin hıfzındasın. . . “

Üstad, Barla’ya geldiğinde yıllarca kader birliği yapacağı çalışma arkadaşları, adeta bu hizmeti daha önceden taallüm etmişçesine, hiç vakit kaybetmeden Üstadlarının etrafında pervane gibi dönmeye başlarlar.

Hulusî İHLÂSıyla, Sabri TAKDİRiyle, Süleyman SADÂKATiyle, Bekir HİZMET ve GAYRETiyle, “Daha sair arkadaşlara işaretler var.” Bu cümleden anlaşıldığına göre bu özelliklere taşıyan birçok kardeşimizin isimlerinin de bildirildiği kanaati hasıl oluyor.

Çoğu genç yaşta olan bu saff-ı evveller ise, Hulusi Abi ordu mensubu olmasına rağmen ihlâslı gayreti, Sabri Abi yazılan Risaleleri çoğaltılması için ulaşım hizmetinde, Süleyman Abi Üstadı hiç gücendirmeden kesintisiz 8 yıl devamlı olarak hizmetinde bulunması, Bekir Ağa Risalelerin Anadolu’ya yayılmasındaki gayreti, Üstadı yolunda şehit olan İslamköy Nur fabrikası sahibi Hafız Ali Abi, Üstadımızın “Aklen Hulusi, kalben Sabri, vicdanen Hüsrev” olarak vasıflandırdığı Yüzbaşı Refet Bey, Ömrünü Nur hizmetine adayan Hüsrev Abi ve daha Hakkı Efendi, Muhacir Hafız Ahmet Efendi, Şamlı Hafız, Bedrettin Bey, Marangoz Mustafa Çavuş, Hafız Halid Efendi, Abdullah Çavuş, Muallim Ahmet Galip Bey, Abdullah Kula, Mübarek Süleyman. Ve tabiî ki bu ağabeylerimiz Risalelerin yazılması, çoğaltılması ve başkalarına ulaşım hizmetlerini yaparlarken, ev, tarla işlerini üstlenerek evlerinin maişetini temin eden şefkat kahramanları olan hanımları.

Hiçbir dünyevî ve uhrevî menfaat beklemeden hizmetin bu günlere gelmesine vesile olan bu mübarek insanlar kıyamete kadar Resulullah’ın (asm) “Hayra yolunu gösteren onu işleyen gibidir” hadis-i şeriflerine masadak olup, amel defterleri hiç kapanmayacaktır. Barla Sıddıklarının sırları yazmakla bitmez. Allah onlardan ebeden razı olsun. Bizleri de onlara benzemek için gayret ve şevk versin.

Çetin ACAR

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.


*