Anadolu harekâtı için “cihad fetvası”

Son dönemde bir kez daha Bediüzzaman’ın cansiperâne cihâdıyla ortaya koyduğu vatanperverliğin, Kuva-i Milliye’ye verdiği destek görmezden gelinerek, saygısızca ve ahmakça bir dizi tezvirâtla itham ve iftiralar savruluyor.

Oysa Bediüzzaman, altı bin sayfayı aşkın Kur’ân tefsiri Risale-i Nur Külliyatı’yla bu ülkenin, İslâm âleminin ve insanlığın iman ve irfânına hizmet eden mânevî cihâdının yanısıra, İstanbul’un ve Anadolu’nun işgaline karşı çıkıp Kuva-yı Milliyeye fedakârâne destek veren âlim ve mücâhitlerin en ön safında yer almıştır.

ANADOLU HAREKÂTI İÇİN “CİHÂD FETVASI” NEŞREDER

Daha Osmanlı döneminde millî direnişi kırmak için kontrol ettikleri resmî makamları ve resmî hocaları kullanan İngilizlerin etkisinde kalan bazı çevrelerin de baskısıyla dönemin Şeyhülislâmı Dürrizâde Abdullah Efendinin Kuva-yı Milliye ve Anadolu’daki İstiklâl Harbi’nin aleyhindeki fetvasına karşı, 76 müftü, 36 ilim adamı ve 11 mebusla sözkonusu “fetva”daki yanlışları tesirsiz hale getiren mukabil fetvalar neşredenlerin başında o vardır. (Osmanlı Şeyhülislâmları, 260; Sarıklı Mücâhitler, 300; Risâle-i Nur Hakkında İlmî Bir Tahlil, 71)

“Anadolu hareketi”ne karşı “fetva”ya, o günkü Osmanlı âlimleriyle birlikte, “cihad fetvası” ve “beyannâmesi” neşretmekle kalmamış, Hilâfet adına cihâdın şartlarını ve ilânını belirlemekle yükümlü devrin Diyanet Dairesi olan Meşihât-ı İslâmiye’de Anadolu ve bütün Osmanlı ülkesinde nasıl tesirli hale gelebileceği yolunda fikirler geliştirmişlerdir.

Tulûat adlı eserinde yayınlanan “Anadolu aleyhine çıkmış olan fetvaya ne dersin?” sualine, “Fetva-yı mahz (dine ve Müslümanların maslahatına göre verilmiş bağımsız ve objektif bir fetva) değil ki itiraz edilmesin” diye cevap vermiştir. Kuvvâ-yı Milliye aleyhindeki fetvanın, işgâli meşrulaştırmak ve Müslümanların direnişini kırmak kasdıyla verildiğini izâh edip, “Kim nazar etse bizzarure murâdı anlar” diyerek fetvanın maksadını deşifre etmiştir.

İşgal altındaki bir idâreye bağlı makamın verdiği fetvanın muallel (hastalıklı) olduğunu ve itibar edilmemesi lâzım geldiğini belirtmiş; mukabil fetvada bütün açıklığıyla İstanbul ve Anadolu’daki işgalcilere karşı mücadele edilmesinin bir vecîbe olduğunu açıklamıştır.

MECLİS ZABITLARINDA VATANPERVERÂNE HİZMETLERİ

Vakıa şu ki, Bediüzzaman’ın başta Birinci Dünya Savaşı’nda Gönüllü Alay Komutanı olarak fedakâr talebeleri ve fedâileriyle Ruslara ve Ermenilere karşı savaşı ve İstanbul’un işgalinde İngilizlere karşı neşredip dağıttığı “Hutuvat-ı Sitte (şeytanın altı aldatması)” eseriyle Kuva-yı Milliyeye verdiği destek başta Meclis zabıtları olmak üzere birçok devlet belgesinde tevsik edilmiştir.

Meclis Ceridesinin c: 24, sahife: 457 ve Rumi 9 Teşrini Sani 1338 Miladi 22 Kasım 1922 tarihli “yevmiye tutanağı”nda Meclis’te Bediüzzaman’ın “hoşâmedi merasimi”yle karşılandığı belgelenmiştir. Bu mera- simde Meclis kürsüsüne gelerek Anadolu gazilerine ve zafere dua etmiştir.

Bunun içindir ki, Bediüzzaman’ın Kafkas cephesinde Ruslarlara ve Ermenilere karşı Milis Kumandanı olarak fedakârâne hizmetlerini görmezden gelmek, ardından Kuva-yı Milliye desteğini ketmedip onu “Kuv- va-yı Milliye karşıtı” göstermek, gerçekleri göz göre göre tersyüz etmektir.

Hele bütün belgeli tarihi gerçeklerin ve resmî belgelerin aksine, Bediüzzaman’a“vatan hainliği” zırvasıyla iftiraya yeltenmek, tarihi bilmemenin ve yalancılığın ötesinde bir terbiyesizliktir.

Yazıklar olsun…

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.


*